Yabancı basında Türkiye’nin bir metre güneyinde oluşan olaylar sebebi ile “Türkiye Suriye’ye operasyon hazırlığında” gibi güya TC’yi caydırıcı niyet taşıyan ithamlar yapılmaktadır. TC’nin, elbette iki adım ötesinde olan olayların dışında kalması düşünülemez. Zira tüm Dünya adeta birlik olmuş, Suriye ve Irak’ta meydana gelen olaylardan sonra sıranın Türkiye’ye nasıl getirilebileceği hesaplarını yapmaktadırlar.

Ayrıca yapılan tüm uygulamalar ve operasyonların Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta adeta etkisizleştirilme gayretleri olduğu da artık Türk kamu oyunun gözünden kaçmamaktadır. Türkiye’nin de artık eski Türkiye olmadığını herkes bilmelidir. Kendi sınırları yanı başında olan olayların dışında, sizler isteseniz de TC bu olayların dışında kalmayacaktır.

Aksine Türkiye’yi bu olayların dışında tutup, Türkiye’ye rağmen sınır çizip ‘oldu-bitti’ yapmaya çalışanların tüm gayretlerinin, sonunda boşuna çıkacağını göreceklerdir.

Bakın, Irak’ta Batı’nın yapmaya çalıştığı mesele, en çok korktukları “İran’ın kucağına düşmek” meselesi şimdi gerçekleşmek üzeredir.

İran da güya Batı’dan hisse kapacağı umudu ile onlarla işbirliği yapıp, Ortadoğu’da hisse sahibi olmaya boşuna çırpınmaktadır. Sonunda o da kendi içinde bölünmelerle Güney Azerbaycan kargaşası ile karşı karşıya kalacağını görecektir. İran her fırsatta İslam alemine karşı provokatif rol almıştır. Ermeni-Azerbaycan olaylarında da, ne yazıktır ki utanılacak derecede Ermenilere destek ve silah yardımı yapmıştır.

Şimdi de Suriye’de Müslüman Arap ve Türklerin katliamında başrol oynamaktadır. Hükümetimiz asla dış basının “Türkiye Suriye’ye operasyon hazırlığında” gibi caydırıcı haberlerin etkisi ile muhtemel ve yapılması gereken operasyonlardan veya müdahalelerden geri kalmamalıdır. Bilakis gerekli müdahalenin derhal ve tereddütsüz yapılması icap eder. Bakın geçenlerde sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan “Saddam zamanında Irak’a müdahale yapılsa idi bugünkü durum ortaya çıkmazdı” diyerek, olayların dışında ‘bana dokunmayan yılan’ durumunda kalmakla, eninde sonunda bu yılanların dokunduğu görülmüştür. Halbuki tarihte cesur müdahalelerin, zamanında yapılan operasyonların o an için bir nebze bazı sendromlara sebep olsa da, sonuçta söz sahibi olabilme imkânına kavuştuğunu görüyorsunuz. Bir kenarda oturmanın ve olayları haddinden fazla pasif olarak izlemenin, devletlere tarihte hiçbir fayda getirmediği tecrübelerle görülmüştür. Kaldı ki; Suriye ve Irak’ta oluşan olayların esas ceremesini, merhameti ve yüce karakteri sebebi ile hep Türkiye çekmektedir.

Son olarak ta şunu ifade etmek isterim ki, ABD’nin te başından beri iki yüzlü ve kalleş tutumu artık su yüzüne çıkmıştır. Ha, sizler “Peki, ne yapalım onunla da mı kötü olalım?” diye hükümetin kararlı ve kişilikli tutumları yüzünden bazı devletlerle problem yaşamasını adeta olumsuz puan olarak not etmek isteyebilirsiniz. Öyle ki; Güneydoğu’daki başarılı operasyonları dahi karalamaya gidecek kadar gözleriniz kararmış.

Bu ithamlar kötü niyetli ve hükümet düşmanlığı adı altında devletin altını oymaya kadar varmaktadır. Oynanmaya çalışılan oyunla karşısında her isteyenin koynuna mı girsin, Türkiye’yi böyle mi görmek istiyorsunuz? Bugüne kadar hükümetlerin olaylar karşısındaki tutumlarına böyle alıştınız, ama bundan sonra böyle olmayacak...