Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çözüm sürecine katkı vermedikleri gerekçesiyle partisini eleştirenlere cevap verdi.
Kılıçdaroğlu, Bugüne kadar hiçbir CHPli hiçbir çocuğumuzun, gencimizin, yaşlımızın, kadınımızın saçının teline dahi zarar gelmesini asla ve asla istememiştir, istemeyecektir dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiyenin önemli bir süreçten geçtiğini belirterek, Doğusuyla, batısıyla, güneyiyle ve kuzeyiyle nerede yaşanırsa yaşansın insanların kafasında bir kaygı olduğunu dile getirdi. Kaygıyı besleyen kökleri derinliğe uzanan bir sorundan kaynaklandığını belirten Kılıçdaroğlu, Adına ister Kürt sorunu diyelim, ister terör sorunu, güneydoğu-doğu sorunu diyelim, ister Türk sorunu diyelim. Bir sorun var. Yani orta yerde bir cenaze var dedi.
Sorunu bitmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bu sorunun sonlandırılması gerektiğini, ana muhalefet partisi olarak sorunun çözümüyle ilgili olarak en sağlık önerileri getiren partinin kendileri olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, 1989 yılında ilk raporu yazarak sorunun nasıl çözülebileceğini kamuoyunun önüne koymuşuz. Siyasetinde önüne koymuşuz. O raporu hazırlayan arkadaşlarımız dönemin Devlet Güvenlik Mahkemelerinde hesap vermişler. Neden bu raporu yazdınız diye. O raporun gerekli o zaman yerine getirilseydi. Bu gün yaşadığımız sorunların hiç birisi yaşanmamış olacaktı. Çünkü CHPnin tarihsel bir sorumluluğu var diye konuştu.
BİRARAYA GELMEYEN SİYASAL PARTİLER TERÖRÜN DEVAMINI İSTEYEN PARTİLERDİR"
CHP olarak devlet adamı kimliğiyle sorunlara baktıklarını, devlet adamlığının kişisel çıkarlar peşinde olmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, devlet adamlarının en temel özelliğinin sorunu önceden görüp çözmek olduğunu anlattı. Devlet adamlarının en temel özelliğinin sorunu çözmek veya çözüm üretmenin yanında aynı zamanda bunu halkla paylaşmak olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: Devlet adamı dediğimiz kişinin temel özelliği kişisel çıkarların peşinde değil, ülkenin çıkarlarının peşinde olmasıdır. Bu olay günlük siyaseten sıcak konusu olmaktan çoktan çıkmıştır. 1989da raporu biz ürettik. Ondan sonra da pek çok sayıda raporlar çıkardık. Kurultay bildirgelerimiz var, parti meclisi görüşümüz var. Bunları da yeri ve zamanı geldiğinde kamuoyu ile paylaştık. Hiçbir gizlimiz ve saklımız olmadı. Raporu ürettik, geniş kitlelerle paylaştık, kitap haline getirdik. Ama sonun da suçlu biz olduk. O raporun gereklerini yerine getirecek olan iktidar, yerine getirmedi. Bugün tarih CHP haklıydı, ama o önerileri yerine getirmeyen siyasal sorunun kronikleşmesine yol açtı. Hatalı olan oydu. Biz yine terörün en azdığı dönemlerde, madem ki bizim çözümlerimize itibar etmiyorsunuz o zaman biz sorun nasıl çözülür, bunun üzerinde kafa yorduk. Oturduk günlerce çalıştık. MYKda tartıştık ve yol haritası belirledik. Neydi yol haritası, parlamentoda her siyasal partiden eşit milletvekillinin katıldığı bir uzlaşma komisyonu kuralım. Tıpkı anayasa uzlaşma komisyonu gibi. Her partiden milletvekilleri bu sorununa çözüm üretmek için o masanın etrafında bir araya gelsinler. Son dedik ki bu yetmez, parlamento dışında bu komisyona bağlı olarak çalışacak bir de gerçekleri araştırma komisyonu kuralım dedik. Eş güdümlü ve eş zamanlı olarak çalışsınlar dedik. Bunun dört temel nedeni vardı. Birincisi, siyaset kurumu sorumluluk üstlenecek, bu sorunu çözmek için. Bir araya gelecekler sorun nasıl çözülecek oturup konuşacaklar. Bir araya gelmeyen siyasal partiler terörün devamını isteyen partilerdir. Bunu bilelim.
YOLU VE YÖNTEMİ ÖNEREN BİZİZ
İkinci olarak sorunun sadece siyaset kurumunun bir araya gelmesiyle çözülecek bir sorun olmaktan çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, sorunun bir toplumsal uzlaşma sorunu olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, Toplumsal uzlaşma demek, kronik, derinliği olan sorunu çözmek demektir. O zaman ne olacak sadece siyaset kurumu değil sivil toplum ve kanaat önderlerinin de bu sürecin içinde olması lazım. Üçüncü nedeni ise, ilk kez siyaset kurumuyla sivil toplum beraber bir sorunu çözmek için bir araya gelecek. Böylece Türkiyede toplumsal bir uzlaşmanın geniş alt yapısı oluşmuş olacaktı. Dörtçü ise, devlet bu süreç içinde hiçbir zaman meşru bir zeminin dışına çıkmayacaktı. Devlet hukukun üstünlüğü çerçevesinde meşru bir zeminin içerisinde kalarak sorunu çözmeye çalışacak. Ana hedefimiz buydu. Ama bu hedef hem sayın Başbakan, hem de diğer siyasi partiler tarafından açıkça sabote edildi. Ve uygulamaya konulamadı. Yolu yöntemi öneren de biziz. Tarih yine bizi haklı çıkaracak göreceksiniz. Biz ülkenin çıkarlarının her türlü çıkarın üstünde tutan bir siyasi anlayıştan geliyoruz. Bizim için var olan bir sorunun çözümü toplumsal uzlaşmayla olacaksa bu yöntemle olabilmelidir diye konuştu.
AK PARTİ VE CHPNİN ÖNERİLERİ ARASINDA 180 DERECE FARK VAR
Terör sorunun çözümü konusunda AK Partinin ve CHPnin önerisinin aynı olduğu yönünde açıklamaların yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, AK Partinin önerisiyle, CHPnin önerisinin 180 derece birbirinden farklı olduğunu kaydetti. AK Parti ve CHPnin önerilerinin asla aynı olmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, Gerçekleri araştırma komisyonu TBMMdeki uzlaşma komisyonuna bağlı olarak çalışacak. Siyasi iktidara değil. Biz sorunun çözüm yeri olarak TBMMyi gösterdik. Başka bir yeri değil. O nedenle bizim önerimizle onların öneleri arasında 180 derece fark car dedi.
CHPNİN BARIŞA KARŞI OLDUĞUNU SÖYLEYENLERE CEVAP VERDİ
16 Şubat 1999 yılında Abdullah Öcalın Kenyada yakalanıp Türkiyeye getirildiği tarih olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: Dönem Bülent Ecevitin başbakanlığı dönemidir. Abdullah Öcalan yakalandı getirildi, PKKnın bütün unsurları yurt dışına çıktı. Türkiyede terör sonlandırıldı. 2002 yılına kadar kimsenin burnu kanamadı. Şimdi halka soruyorum. 2002den 2013e kadar ne oldu. Nasıl bu PKKnın silahlı örgütleri tümüyle gelip Türkiye coğrafyasına yerleştiler. İktidarda kim vardı. O iktidardaki hükümetin başında kim vardı. Onun adı Recep Tayyip Erdoğan mıydı? Acaba. Bülent Ecevitin yaptığına bakın, Recep Tayyip Erdoğanın yaptığına bakın. Sosyal demokratların yaptığına bakın, AK Partinin yaptığına bakın. Barışın ve huzurun bir ülkede saç ayakları vardır. Üç temel saç ayağı vardır. Bunlardan birisi hukuk devleti ve demokrasidir. Hukuk devleti ve demokrasinin olmadığı bir yerde barıştan söz edemezsiniz. İkinci ayak insan hakları ve özgürlüklerdir. İnsan haklarının sınırlandığı, özgürlüklerin sınırlandığı bir yerde barıştan ve demokrasiden söz edemezsiniz. Üçüncü önemli ayak toplumsal uzlaşmadır. Demokrasinin kendisi bir uzlaşmadır. Farklı düşüncelere tahammül etmektir. Bu demokrasi içinde hukukun üstünlüğü önemlidir. Devlet meşru bir tüzel kişiliktir. Hukukun dışına çıkmaz. Hukukun dışına çıkanları cezalandırır. Yargı bunun için vardır. Bu yapmamız gerekiyor. Kaygıları dile getirdiklerinde CHPnin barışa karşı dediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, Bugüne kadar hiçbir CHPli hiçbir çocuğumuzun, gencimizin, yaşlımızın, kadınımızın saçının teline dahi zarar gelmesini asla ve asla istememiştir, istemeyecektir dedi.