Volkan Konak "Trabzon, Türkiye'nin T'sidir" ifadesini, bir zamanların niteliği yüksek olan Türkiye ve Trabzon'u için kullanırdı. Ama, bugünün, yani niteliği yok olmaya yüz tutmuş Türkiye ve Trabzon'u için de, aynı ibareyi buna Trabzonspor'u da ekleyerek kullanabiliriz! O zaman nasıl diyeceğiz? "Trabzonspor Trabzon'un, Trabzon'da Türkiye'nin T'sidir."

*

Bugün için örnek ister misiniz? En büyük T'de; yani Türkiye'de geçmişte genelde askeri alanda uygulanan keyfine göre basına akredite yasağı, yakın zamanda başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın toplantı ve gezilerinde de hayata geçirilmedi mi? Aynen... Trabzonspor'da da Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu, adeta Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ı (Aziz Yıldırım'ı da unutmayalım) kendine örnek alıp, keyfi olarak basın mensuplarına aynı şekilde yasaklamalar koymadı mı? Koymuyor mu? Aynen... * Yani anlayacağınız, ben diyeyim "Balık baştan kokar", siz söyleyin "Hoca yellenende cemaat boca eder." Trabzonspor'da bugünkü durum, son meydana gelen gelişmelerin hali budur. Hem de bire bir görüşüp uyarmamıza rağmen.

*

Çünkü, Başkan Hacıosmanoğlu'nun son yaptığı basın toplantısından sonra arka bölmede kendisi ile görüşmüştük. Ve de, kendisine "Cevat Kol'a koyduğunuz yasak yanlış. Bunu kaldırın. Ve de bu tür uygulamalara devam edeceksiniz lütfen şimdiden söyleyin. Yerel gazetelerimize yazdıklarından dolayı yasakçı bir tutum takınacaksınız bilelim" dedim. Aradan 2 gün bile geçmeden Günebakış Gazetesi'nden parası verilip, kulübün Bordo-Mavi Tur şirketi üzerinden işlemi yapılıp, futbolcuların da bulunduğu uçağa alınıp Hollanda'ya götürülen genç meslektaşımız Mehmet Karagöz'e "Trabzonspor'un yer aldığı hiçbir yere giremezsiniz" denilerek kamuoyunun haber alma hakkını gasp eden bir yasak kondu. Ben diyeyim "Eee kardeşim", söz söyleyin "Be kardeşim." O ki kafana göre, keyfinle yasak koymaya devam edecektin, niye bize niye söylemedin?

*

Sadece spor basının meslek örgütü olan TSYD olarak değil, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nden tutun da, Anadolu'nun en ücra köşesindekine kadar tüm meslektaşlarımız bu yanlışların ortadan kalkması için topyekün bir mücadelenin içindeyiz. Yeri gelmiş iken, sosyal medya denilen yerlerde (ben kullanmıyorum) gelişigüzel yazıp çizen, kendi aralarında konuşurken de mangalda kül bırakmayanlara "kişinin ayinesinin lâf değil iş olması gerektiğini" belirterek iki çift sözüm var: Bir konuda ahkâm kesmeden önce, "kulağının her duyduğuna inanma yerine, gözü ile gördüğünün yarısına inanarak araştırıp işini yapması gereken" basın mensubu iseniz, konunun muhataplarını önce arayın sorun, öğrenin ve ondan sonra sahne alın. Almaz iseniz ben diyeyim "körler sağırlar birbirini ağırlar", birileri desin "kendiniz çalar kendiniz oynarsınız."

*

Ve bir de yüreğimi acıtan bir gerçek. Başkan bu yanlışları yaparken, bizim adımıza O'na "Yaptığınız hem Trabzon'a, hem Trabzonspor'a, hem de size zarar veriyor" demesi gereken yakınındakilerin ben diyeyim "suskunlukları", siz söyleyiverin "bir şey söyleyememeleri" yok mu!