Futbol liglerine baktığımız da çokça "Belediye" isimli takım görürsünüz. Kimisi Süper Lig'de, kimileri de birinci, ikinci, üçüncü liglerde... Yani her takım kendi kategorisinde... Ama Trabzon'da farklı... Hani "Trabzon farklılıkların, ilklerin şehridir" diye bilinir ya, biraz da ondan olsa gerek. Nasıl mı? Baksanıza Trabzon Büyükşehir Belediye (spor) ile Ortahisar Belediye (spor) sanki ayni kategoride, sanki aynı futbol liginde, adeta birbirinin en büyük rakibi imişcesine mücadele ediyorlar. Ya da öyle bir görüntü sergileniyor. Ama olmuyor! Ben diyeyim "Büyük büyüklüğünü bilmiyor", siz söyleyin "Küçük küçüklüğünden bihaber!"

ŞENOL GÜNEŞ'E SALDIRANLARA...

Ben diyeyim "Aynaya", siz söyleyin "Kendine bakmayanlar" var ya, hah işte onlara iki çift sözüm de bugün olsun. Beşiktaş'a teknik direktör gitti diye övünmemiz gereken Şenol Güneş'e, "kupa mupa hesabına" laf eden "aynayı tanımazlar" var ya, onların içinden birçoğu, kupayı verdirmeyen ile gasp edenlere adıyla adresi ile ne kadar, ne zaman iki çift lâf etmişler, iki satır yazmışlar, ya da oy vermemişler onu bir hatırlasınlar da ondan sonra kabahati dışarıda, kerameti kendilerinde arasınlar! Olur mu, riyakâr kalesinin saldırıcıları!..

HASAN ÖĞÜTÇÜ'NÜN YEŞİL GİRESUN'U...

"Giresun'da gazetecilik" denildiğinde rahmetli Mehmet Yüksel'den önce aklımıza gelen ilk isimdi Hasan Öğütçü. 86 yıllık Yeşil Giresun Gazetesi'ni 1974'de devralıp "bir koltukta birkaç karpuz taşıyarak" bugünlere kadar götüren Has Adamlardan biri idi. İşte o Has Adam da doya doya yaşayarak doldurduğu bu dünyayı geçtiğimiz günlerde terk-i diyar ederek ahrete göç etti. Giresun ile özdeşleşmiş fındığı sadece yazı çizmekle kalmadı. Ziraatçılar Derneği'ni Giresun'da kurdu. Türkiye'de ilk çiftçi gazetesini çıkardı. Belediye Meclis üyeliği yaptı. Giresun'da meslektaşlarımıza başkanlık etti. Sonra da "Buraya kadar" diyerek, kendinden sonra Giresun Gazeteciler Derneği'ne başkanlık eden sanatçı ruhlu, kendi gibi has adam Mehmet Yüksel'in yanına göçtü gitti. Bizi beklemek için... Allah rahmet eylesin.

AHMET HOCA'NIN (ÖZDEMİR) SATIR ARALARI...

Dini konularda önce Kitap'a (Kur'an-ı Kerim) bakarım. İçinden çıkamaz isem tek Yeşilyalı Kur'an Kursu'nun her şeyi Ahmet Özdemir'i ararım. Kitap'a "Hak" üzeri bakıp, haklı cevap verdiği, yorum getirdiği için... Ahmet Hoca'nın, Erzurumlu rahmetli Naim Hoca (Gölleroğlu) kadar olmasa bile nüktedanlığı vardır. Mesajları, doğruları "anlayana ve almasını bilenler için" satır arasına sığdırmada da ustadır. Hele hele cenaze namazlarında. İnsan oğlu musalla taşına da baksın, düşünsün de ibret alsın diye... Geçtiğimiz hafta buluştuğumuz bir cenazeden önce vaaz ederken, hisse almasını becerebilenlere kıssayı anlatmaya başlarken, "Ülkenin birinde yanlış iş yapıp doğru sonuç bekleyen bir padişah varmış" dedikten sonra "Tıpkı bizim gibi" eklemesi yok mu? Cemaatten kimileri ister kendine uyarladı, kimileri de ülkenin üst yerlerine!..

CEPHANELİK'TE İFTAR...

Yeni Türkiye hesabıyla "İkinci Yarı" olmadı ama, Mübarek Ramazan başladı. İlk gün sevgili Ahmet Sarı'nın "yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda" şekliyle sunduğu açık büfeden, açık havada Trabzon Cephanelik'te olduk. Yeni Türkiye diyenlere inat, eskinin özlenen güzellikleriyle. Kapıda Osmanlı askerleri, aralarda dolaşan Osmanlı Kadısı, çocukların meddahı eskinin yeniden daha güzel olduğunu sergiliyordu. Yemekler birbirinden leziz. Ama Diyanet'in 1 saat ilavesi ile 18 saate çıkan açlık süresinin sonuçlanmasının hışmıyla tabaklarınızı tıka basa doldurarak, hem midenize eziyet, hem de yiyemeyerek israf etmeyin. Her ne kadar yemekler "bize saldırın" diyecek kadar leziz olsa bile...