SON DAKİKA



Haber > Karadeniz > Sosyal hizmet lütuf değildir

Sosyal hizmet lütuf değildir

11 Nisan 2015 Cumartesi - 10:39




Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Trabzon Başkanı Davut Karaman, sosyal hizmet uygulamalarını ve mesleki açıdan yaşadıkları sıkıntıları Karadeniz Gazete





Karaman, "Nasıl ki sağlık alanında doktorun üretmediği hizmete sağlık hizmeti demiyorsak, mühendisin yapmadığı bir işe mühendislik demiyorsak aynı şekilde sosyal hizmet alanında da sosyal hizmet uzmanının yapmadığı bir iş sosyal hizmet değildir" dedi.

Elazığ'da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı bir yurtta 6 yıl boyunca istismara uğrayan çocuklar ile ilgili gerçek, müdür yardımcısının ve psikoloğun olayı raporlamasına rağmen yetkililerin gizlediği ortaya çıktı. Sosyal Hizmet Türkiye'de gerektiği gibi yapılıyor mu?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hizmetlerinde hak temelli uygulamalarda maalesef yeterli olamadığı noktalar var. Özellikle Türkiye açısından baktığımızda bir sosyal hukuk devletiyiz. Sosyal devletin gereği sosyal hizmetleri ve buna bağlı olarak içeriğinde sosyal olan her türlü hizmetin hak temelli gerçekleştirilmesi lazım. Ama maalesef biz bunu bir lütufmuş gibi yapıyoruz. Oysa böyle olmamalı. Bu ülke vatandaşı olmak bu tür hizmetlerden yararlanmak adına tek başına yeterli bir şey olmalı. Biz sosyal devlete hak temelli bakmalıyız. Burada çıkmazlarımız olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bir değişim olmalı. Özellikle Elazığ'da yaşanan olaylarla ilgili konuşmak gerekirse, burada çocukların çocuk hakları sözleşmesiyle bağlantılı olarak korunma haklarının ihlal edildiğini söyleyebiliriz. Bu tür kuruluşlarda, Elazığ için nedir bilemiyorum ama tüm kamuda olduğu gibi liyakat göz ardı ediliyor. Yani siyasetin müdahale alanı gibi görülüyor bu tür kurumlar ve siyaset bu tür kurumlarda yönetici pozis yonlarını belirliyor. Oysa Aile ve Sosyal Politikalar kendi çalışanına, çalışanının tecrübesine, mesleki formasyonuna önem vermeli. Bu tür insanların bu tür kurumlarda yönetici olmalarını sağlamalı. Sosyal hizmet kurumlarının, bizim gibi kurumlarda dışarıdan mil li eğitimden ya da hiç alakası olmayan bir yerden gelmesi doğru değil.

Ülkemizde çocuk istismarı ne düzeyde? Bu konu ile ilgili net verilere sahip miyiz?

Bu konu ile ilgili doğru ve nitelikli araştırmalar yok, net olarak bilmiyoruz. Ama rahatsız edecek bir boyutta olduğunu düşünüyorum. Çocuk istismarının gündeme gelmesi, konuşulması, çok da kolay olmuyor. Şöyle bir etrafımıza, çocukları yetiştirme tarzımıza, geleneksel yapımızın gerektirdiği bazı davranışlara baktığımızda çocuk istismarı, çocuk ihmali bir ülke için sorun olarak göze çarpıyor. Ülkede çocuk istismarı kadar, çocuk ihmali de var, ikisi de farklı şeyler sonuçta. İhmal de, çocuğa zarar veren çocuğun gelişiminin önünde duran bir engel. İstismar belki bir adım daha ileride çocuğa farklı boyutlarda zarar veren bir durum ama bu konuda sağlıklı veriler yok. İstismar ve ihmalin önüne geçmek için bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yeni politikalar geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

İLAHİYAT MEZUNLARI YÖNETİCİ YAPILIYOR

Mesela son zamanlarda özellikle ilahiyat alanından mezun olan insanların bu tür kurumlarda yöneticilik pozisyonuna geldiğini görüyoruz. Oysa bu kurumun hizmet geliştirmesine, hizmetini yenilemesine, hizmeti ile ilgili politikaları geliştirmesine engel oluyor. Bu alanda sosyal hizmet uzmanları olmazsa sosyal hizmet olmaz bu ülkede. Bunu böyle görmek lazım. Son zamanlarda özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın düzenlemelerine bakıyoruz. Bir sıradanlaştırma, sosyal hizmet mesleğine karşı bir basite indirgeme, bu işi herkesin yapabileceği bir duruma getirme ile karşı karşıyayız. Hazırlanan yönetmeliklerde bir meslek elemanı gibi tanım getirip sosyal hizmet ile ilgili konularda diğer meslek gruplarının da sosyal hizmet uzmanının yapması gereken işleri yapmasını bekliyor kurum. Bu konudaki gerekçeleri neler? Bunu da şu gerekçelerle açıklıyor: Bu güne kadar yeteri kadar sosyal hizmet uzmanı yetiştirilmemesine bağlıyorlar. Son zamanlarda baktığımızda üniversitelerin sosyal hizmet bölümlerinin arttığını, yeterince mezun verdiğini görüyoruz. Bu saatten sonra bu paradigmayı değiştirmemiz lazım. Nasıl ki sağlık alanında doktorun üretmediği hizmete sağlık hizmeti demiyorsak, mühendisin yapmadığı bir işe mühendislik demiyorsak aynı şekilde sosyal hizmet alanında da sosyal hizmet uzmanının yapmadığı bir iş sosyal hizmet değildir. Biz Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği olarak bu noktadan bakıyoruz bu olaylara.

Kusurlu hizmet üretiyoruz

Mesela bizim bakanlığımızın Avrupa Birliği biriminin sosyal inceleme raporlarını uluslararası çalışmalarda, sosyal hizmet uzmanlarının hazırlamasını istiyor. Ama kendi ülkemizde vatandaşımıza hizmet üretirken sosyal inceleme raporlarını farklı meslek gruplarının da yapabileceği bir çalışma gibi algılayıp ona göre düzenlemeler yapılıyor. Aslında burada kusurlu hizmet üretiyor ülkemiz. Yani AB ilgili uygulamalarda ya da Avrupa'ya dönük  yapacağımız mesela evlat edinme vakalarında bunu daha çok yaşıyoruz. Bu konuda bir sosyal hizmet çalışması gerektiğinde sosyal hizmet uzmanının yapacağı incelemenin raporunu kabul ediyoruz diyor AB ülkeleri. 

EN AZA İNDİRMEK BİZİM SORUMLULUĞUMUZ

Neler yapmalı devlet, istismar ve ihmalin önüne geçmek için nasıl önlemler alınmalı? İşte burada sosyal hizmet alışmaları öne plana çıkmalı. Bu tür sorunlar ortaya çıkmadan sosyal hizmet politikalarımız koruyucu, önleyici sosyal hizmetleri geliştirerek sağlamalı. Ailede yaşanacak sorunları önceden fark edebileceğimiz mekanizmalar geliştirmemiz lazım. Bunun için belki alan taraması bir yöntem olabilir. Sorunlar oluşmadan önleyici sosyal hizmetlerle bunları önleyebiliriz diye düşünüyorum. Tabi ne kadar da çaba sarf etseniz, ne kadar doğru politikalar da geliştirseniz bu tür olaylar olacaktır. Tamamıyla ortadan kaldırmamız çok mümkün gözükmüyor. Ama bunu en aza indirmek bizim en önemli sorumluluğumuz. Çocuk istismarı Türkiye'de doğru şekilde mi algılanıyor? Çocuk istismarı ile ilgili davranışlar o kültürün içinden gelen bir durum. Mesela İsveç'te çocuğa tokat atmak istismardır. Ülkemizde toplumun algısıyla bir çocuğa tokat atmak istismar olmayabilir. Ama bunu profesyonel olarak nasıl yorumlamak lazım, sosyal hizmet uzmanı açısından burada bir etik sorun ortaya çıkabiliyor. Ama biz vakalarımızı yerel koşullarda değerlendirmek durumundayız. Okulların rehberlik servisleri aracılığıyla çocuklara dokunulmaması gereken bölümleri öğretilmeli. Çocuğun kendini korumasına dair hangi davranışların aslında ona zarar verdiğine dair küçük yaşta eğitimler var. Aileler ilgi gösterirlerse, internet üzerinden araştırırsalar bu tür programların içeriğine hakim olabilirler. Çocukların kendilerini nasıl koruyacağını, hangi davranışların onlara aslında zarar verebileceğini fark etmelerini sağlayabileceklerdir diye düşünüyorum bu tür programlarla.

Çocukları koruyucu bir yasamız mevcut mu?

Çocuk Koruma Kanunumuz var. Ama bu kanunla ilgili sosyal hizmet uzmanları tarafından yapılan birçok eleştiri de var. Sadece suça odaklı anlayışla geliştirilmiş bir kanun. Eksiklikleri olduğunu söyleyebiliriz. Çocuk Koruma Kanunu’nu yenilemek gerekiyor. Çocuk koruma kanunu ile ilgili düzenlemelere özellikle Avrupa sosyal şartı açısından da bakabiliriz. Avrupa sosyal şartının 14. maddesi sosyal refah hizmetlerinin sosyal hizmet yöntemleri ile geliştirilmesini, planlanmasını oluşturulmasını gerektiriyor. Ama biz maalesef bu taraf olduğumuz imza attığımız Avrupa Sosyal Şartı'na uygun davranmıyoruz. Sosyal refah hizmetlerini geliştirirken, sosyal hizmet yanında yöntemleri dışında başka kaynak arıyoruz.

İYİ YÖNETİM OLMAYAN YERDE HİZMET ÜRETEMEZSİNİZ

Kurumdaki yapı ile ilgili liyakat göz ardı ediliyor. Yöneticilerde özellikle bu konuda dikkat edilmediği durumlar var. Alana yabancı, alan ile ilgili bilgisi olmayan insanların gelip bu kurumda yönetici olmaları biraz önce bahsettiğimiz gibi olayların yaşanmasına da biraz olsun zemin hazırlıyor. En üst makamdan en alt makama kadar böyle. Durum böyle olunca da insanların bu kuruma gelip, kuruma uygun hizmet politikasını algılaması bir zaman istiyor. Bazen bu zamanla da olacak bir şey değil. Bu forma sahip değilse isterse burada yıllarca çalışsın sosyal hizmet algısını geliştiremez. Kurum bu nedenle de doğru yönetilmez. İyi bir yönetim olmayan bir yerde hizmet de üretmezsiniz. Sadece işler günlük olur, günü kurtarma ile ilgili olur. Yani günü kurtarırsınız ama politika ve hizmet geliştiremezsiniz ve bir bakarsınız ki kendi kurumunuzda Elazığ'da olduğu gibi çocuklar istismara uğramış.

Böyle bir şey olur. Böyle bir istismar ya da ihmal durumuyla karşılaşan çocuklar ne yapmalılar nereye başvurmalılar?


Yaşı uygunsa okulda kaynak olarak gördükleri öğretmenlerine anlatabilirler. Kendi aile bireylerinden birine anlatabilirler. Bakanlığın Alo 183 diye bir hattı var, oraya ulaşabilirler. O da bir yöntem ama sessiz kalmamalılar. Bunun bir şekilde ilgili birimlere ulaşması lazım ki tedbir alınsın. Çocuklarımızın zarar görmesi engellensin. Çünkü bu sadece çocuklukta kalan bir şey değil, bir sonraki yaşantıyı, yetişkinliği de etkileyen bir durum. Biz neden tedbir almak istiyoruz ülkenin yaşam kalitesi yükselsin, refah içinde bir aile olalım mutlu bireylerin arttığı, yaşam kalitesinin olduğu bir toplum olalım. Bunları engelleyemezsek ilerleyen yaşlarında da etkileyecek ve mutsuz olacaklardır. Bizim bu tür durumlarda zamanında tedbir almamız bu durumda önemli.  

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap