Önceki hafta Divan Kurulu'nda, Trabzonspor'un kurucularından Sabit Sabır'ın; adeta "Ne mutlu bana ki Trabzonspor'un küme düştüğünü görmedim" diyerek ardından gözyaşlarına boğulması ne kadar gurur verici ise, Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu'nun dünkü basın toplantısında, "Trabzonsporluluk adına, sosyal medyadan kutsallarımıza ve ailemize yapılan ağır hakaretler içimizi yaralıyor" dediğinde gözlerinin dolması da o derece endişe verici idi.

Öyle ya, hem Trabzonlu hem Trabzonsporlu olacaksın, üstüne üstlük, "batağa itilmiş" Trabzon'un en büyük markasını kurtarmak için çaba göstereceksin, hem de insan olmaktan nasibini alamamış, ama kendini "Trabzonlu" sayabilen yaratıklardan küfürlü hakaret alacaksın!

"Yok böyle bir şey" diyesim geliyor ama, "diyemiyorum!"

Çünkü, ben biliyor ve kaç zamandır da açık açık yazıyorum ki, "O bildiğimiz niceliği (nüfusu) az, ama niteliği (kalitesi) yüksek insanların var olduğu yer" olarak bilinen Trabzon ve de kendini Trabzonlu hissedenlerin yerinde artık yeller esiyor!

*

İşte tam tersine dönmüş böyle bir tablonun içinde, "sosyal medya" olarak adlandırılan; kişinin gözünün içine bakamayan ve yüzüne söylemeye cesaret edemeyen, böylesine aciz ve zavallıların kullandığı bir yol ve yöntemle yapılan hakaretleri kaldırmak, kabullenmek, insan sınıfındakilere ister istemez zor geliyor.

Onun için, sayın başkan, Sayın Ağaoğlu, "En kötü gerçeğin en güzel yalandan iyi olduğunu" hatırlayıp, o niceliği ile değil, niteliği ile şampiyonlukların elde edildiği "Efsane Trabzon" dönemleri insanlarının yerinde yeller estiğini görün ve de "kem söz sahibine aittir" diyerek üzülmeyin, sallayın gitsin!

"Sallayın" dedik ise, boşluğa değil, "hukukun önüne", kıyıda köşede de olsa kalan Türk Adaleti'nin kucağına sallayın bunları! Çünkü, bu tür mahlukatların anladığı tek dil korkudur.

Sakın ola ki, "Allah korkusu" sanmayın! Bunlar zaten Allah'ı bilseler, en aşağılık, en zavallıların yaptıkları davranış biçimini, sosyal medyaya sığınarak zaten icra etmezlerdi.