SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > MÜ’MİNLERİN ŞİÂRI; HAYRA ANAHTAR, ŞERRE KİLİT OLM

MÜ’MİNLERİN ŞİÂRI; HAYRA ANAHTAR, ŞERRE KİLİT OLM

12 Mayıs 2018 Cumartesi - 06:10








       İnsanın vazifesi Allâh’ı, âhireti ve fânîliğini unutmamaktır. Aksi hâlde gönül âlemi, nefsânî ihtirasların mezbelesine döner…

       Mü’min, güvenilir insandır. Nebevî-peygamber tarifiyle; “elinden, dilinden müslümanların selâmette olduğu” her yönüyle emniyet duyulan insandır. Dolayısıyla yalan, iftirâ, gıybet, dedikodu, bir müslümanın lisânına aslâ yakışmaz…

      Gaflet; hakîkate karşı kalbe perde çekilmesidir. Gaflet; mayın tarlasında pervâsızca koşmak, uçurumların kenarında dikkatsizce dolaşmak, yani haramlara, kerahatlere ve şüpheli işlere fütursuzca atılmaktır. Mevlânâ’nın tâbiriyle; “Kuzunun kurda (günahlara) sevdalanmasıdır.”

       Ramazan ayı bizleri şereflendirmek üzere…

      Üç aylar, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan muhabbet ve merhametinin muktezâsı olarak ilâhî af, mağfiret, rahmet ve bereketini bol bol ihsân ettiği müstesnâ bir lûtuf mevsimidir.


        Elhamdülillâh, Regâib gecesini, Mîraç ve Beraat gecesini idrâk ettik. Nasîb olursa önümüzde. inşâallah- ilâhî rahmetin âdeta tuğyân ettiği Ramazân-ı Şerîf gelecek. Onun içinde de bin aydan daha hayırlı bir mânevî hazine olan Kadir Gecesi var.

       Demek ki Rahmân ve Rahîm olan Allah Teâlâ, biz kullarına ilâhî lûtuf ve ihsanlarına nâil olalım diye pek çok fırsat kapıları açıyor. En ufak bir hediye verene teşekkür etmek bir vicdan borcu iken, Cenâb-ı Hakk’ın bu müstesnâ hediyelerine mukâbil ne kadar şükretmeliyiz?

       İnsanın sonsuz ilâhî nîmetler karşısında şükür hâlinde olması îcâb eder. Fakat tercih insanın…; ister Cennet’i seçer, ister ateşi!.. Lâkin insanın ateşe bir saniye dahî dayanma gücü yok. Bu sebeple yegâne sığınak, barınak ve dayanak; Allâh Teâlâ’dır.

       Her nîmetin şükrü kendi cinsindedir. Meselâ;

       Gözün şükrü, onu haramlara bakmaktan koruyup ona Hakk’ın râzı olduğu manzaraları ibret nazarıyla seyrettirmektir.


       Kulağın şükrü, onu mâlâyânî ve dedikodu dinlemekten koruyup hayrın ve hakkın sadâsına hasredebilmektir.

       Ağzın şükrü, ya susmak yahut hayır söylemektir.

       Mü’minlerin şiârı da; hayra anahtar, şerre kilit olmaktır. Yani Allah yolunda, hakkın ve hayrın yücelmesi için çalışmak kadar, şeytânî ve nefsânî çirkinliklere dur demek, şer ve bâtıla mânî olmak da îmânın bir gereğidir…

        Her insanın muhtaç olduğu âhiret azıkları; en başta îman, daha sonra ise ibadetler, hayır hasenat ve sâlih amellerdir.       

        Fakat bunları gurur, kibir, ucub, haset, riyâ gibi kalbî marazlar, kötü huylar ve nefsânî gâyelerle zedelemek; âhiret azıklarının biriktirildiği heybenin dibini delmekten farksızdır…


     Çanakkale’de olduğu gibi, eğer bir harpte Allah için, vatan ve millet için hakikî şehidler veriliyorsa, bu kurbanların arkasından büyük zaferler gelir. Bunun zıddına sadece ruhsuz kalıplar ve iç dünyası bomboş yürekler ölüyorsa, onların ardında da yalnızca bir enkaz yığını kalır…

     Çanakkale’de yedi düvele karşı yiğitçe çarpışan şanlı askerimiz, sadece kahramanlık ve cesaret destanı değil, aynı zamanda bir de fazîlet destanı yazmıştır… Tıpkı 15 Temmuz’da vatan haini, islam düşmanı feto’nun paralı, beyinsiz robotlarına karşı verdiği mücadele de olduğu gibi… Zira onlar da, gönüllerindeki engin îman nûru sayesinde Cenâb-ı Hakk’ın yardımına mazhar olmuş ve:

      “Ey îman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebât edin ve Allâh’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız.” (el-Enfâl, 45) âyet-i kerîmesinin canlı bir misâli olarak tarihe nakşolmuşlardır.

      Bugün de o mübârek ecdâdın yiğit torunları, Afrin’de benzeri bir fazîlet destanı yazmaktadırlar. Onların muzafferiyeti ve vatanımızın selâmeti için duâ edip Fetih sûresi okumayı ihmâl etmeyelim.

        Milletlerin bekāsı; seviye kazanmış bir kalbe sahip olan fedâkâr nesiller yetiştirmekle mümkündür… Çocuklarını Çanakkale destanıyla büyüten nesil; dînine, lisânına, tarihine, bayrağına, vatan ve milletine, velhâsıl bütün maddî-mânevî değerlerine sahip çıkacaktır…


     Çanakkale Harbi’nde Binbaşı Lütfi Bey:

“Yetiş yâ Muhammed!(sav) Kitabın elden gidiyor!” diye feryâd ediyordu.

Rus işgalinin yaşandığı zor günlerde Şâir İbrahim Cûdî Bey:

 “Kalk ey Âlemlerin Efendisi! Kıyâmet kopmaktadır!..” diye feryâd ediyordu.

      Bugün de, bir yangın yerini andıran İslâm âlemi, o zor günleri hatırlatan çalkantılı bir dönemden geçiyor. Hâmîsiz kalan ümmet-i Muhammed, âdeta diri diri ateş çukurlarına atılan Ashâb-ı Uhdûd misali, ateş çemberlerine sıkışmış durumda.


        Bugün bilhassa Suriye’de yaşanan cinayetler karşısında bizler ümmet için ne kadar feryat hâlindeyiz? Arşa dayanan mazlum kardeşlerimizin feryatlarına ne kadar ses ve gönül verebiliyoruz? Onlar için ne kadar kalbî ve fiilî duâlar edebiliyoruz?..

      Toplumlara yön veren görünmeyen kahramanlar; sâliha annelerdir. Çanakkale ve 15 Temmuz şanlı dirilişi; sînesi îman dolu yiğitleri yetiştirip onları kınalayarak cepheye gönderen fedakâr annelerin zaferidir…

        Yüce Rabbim, İslam ümmetini ve bütün mazlumları zalim ve kafirlere karşı muzaffer eylesin. Amin.

      Bununda yolu yolu: devletiyle, milletiyle, İslam ve vatan düşmanlarına karşı bir ve bütün olan bu halimizi bozmamak ve şer odaklarına karşı mücadelesinde devletimizin yanında yer almaktır…

       Yüce Rabbim gölgesi üzerimize düşmüş olan mübarek Ramazan ayını, İslam ve vatan düşmanlarına karşı mücadelemizde şefaatçimiz eylesin…Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun. Amin.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap