SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > TÜRKİYE’DE NÜKLEER ENERJİ TARTIŞMASI

TÜRKİYE’DE NÜKLEER ENERJİ TARTIŞMASI

19 Nisan 2018 Perşembe - 06:15








Geçen yazımda biraz hava kirliliği taşınımından bahsetmiştim. Sanki olacakları biliyormuşum gibi hemen sonrasında Türkiye’de nükleer enerji tartışmaları başladı. Bu tartışmalar aslında uzunca bir süreden beri vardı ama bir kamu spotunda Nobel ödülü sahibi hocamız Aziz Sancar ve değerli bilim insanımız Bilge Demirköz yer alınca tartışmalar alevlendi. Karadeniz Bölgesi olarak bu konu bizleri de ilgilendiriyor zira ikinci nükleer santralin Karadeniz Bölgesi’nde, Sinop civarında inşa edilmesi planlanıyor.

Çok enteresan olan durum ne biliyor musunuz? Hava kirliliği ve çevre kirliliğinin Türkiye’de çok çok yaygın olmasına rağmen, aynı tepki ve tartışmalar bu alanlarda gösterilmiyor. Neden acaba? Neden nükleer santral çok tehlikeli ve ölümcül oluyor ama mesela bir sigara içmek ya da sigaralı ortamda yaşamak o kadar korkunç değil gözümüzde? İkisi de kansere sebep oluyor. Ya da denize girdiğimiz sahillerimizin aynı zamanda bütün kirliliğin aktığı yerler olduğunu bildiğimiz halde neden korkmuyoruz o kadar? Trabzon çimento yıllardır şehrin ol orta yerinde kirlilik ürettiği halde neden korkmadık, nükleer santrallerden korktuğumuz kadar? Ya kömür ve linyit kullanan termik santrallerimiz… Türkiye’de bu santrallerden çok var. Neden bu santrallere karşı bu kadar tepkili değiliz? Size bir sır vereyim mi?  İki santral düşünün. Aynı kurulu güce sahip ve biri kömür kullanan termik santral, diğeri de nükleer enerji ile güç üreten santral olsun. Sır şu: termik santral nükleer santralden çok çok daha fazla radyasyon yayıyor çevreye. Termik santrallerin yaydığı diğer kirlilikleri ve çevreye verdiği zararları -ki bunlardan en önemlisi asit yağmurları-, saymıyorum bile. Sadece radyoaktivite olarak düşünün. Bu bir sır değil aslında, bu bir gerçek.

Nükleer santrallerinin en ölümcül olduğu durumlar beklenmedik bir kaza sonucu ortaya çıkıyor. Yoksa normal şartlarda çalışan bir nükleer santralin etrafında piknik bile yapabilirsiniz ve bunun hiçbir zararı yoktur size. Ama bir termik santralin yakınlarında kesinlikle piknik yapmayın derim. Şu anda ben size Amerika’daki evimden yazıyorum ve evimden yaklaşık 20 km uzakta nükleer santral var. Evet bu santralde bir kaza olması durumunda, kazanın ciddiyetine göre belki de bulunduğum bölgede yerleşim kalmayacak ama bu durum o kadar düşük bir ihtimal ki tolere edilebiliyor. Asıl tolere edemeyeceğimiz çok çok daha büyük riskler var. Demek istediğim bizler nükleer santralimiz olsun mu olmasın mı tartışmasından ziyade, her türlü riski değerlendirip en az risk almayı ve olası risklere karşı korunma mekanizmaları geliştirmeyi tartışmalıyız. Yoksa ne yaparsanız yapın riski olmayan bir yöntem yok.

Risk yönetimi yönünden baktığımızda ve ortalamabir insan  ömrünü göz önüne aldığımızda en düşük risk içeren enerji üretim yöntemleri arasında emin olun nükleer enerji gelir. Rüzgarda dönen pervanenin ya da güneş enerjisi toplayan güneş panelinin ne zararı var demeyin. O nesnelerin üretiminden kuruluşuna kadar doğaya verilen günlük zararı düşünmelisiniz ve bunu bir insan ömrüyle çarpmalısınız. Böyle bakarsanız nükleer enerjiden o kadar korkmazsınız.

Bunları söylerken asla nükleer santralleri hafife alın demiyorum. Asla alınmamalı. Nükleer kazalar geri dönüşü çok zor, bazen de imkansız olan olumsuz durumlara sebebiyet verebilir. Öyle kilit vurup gidelim demekle de sorunu çözemezsiniz. Öncelikle radyasyon yayılımını kontrol altına almak gerekiyor ve sonrasında da kontrol altına alınan alanın temizlenmesi gerekiyor. Bu çok büyük bir iş ve bazen yıllar alan bir süreç. Japonya’daki kaza mesela yaklaşık 7 yıldır kontrol altına alınmaya çalışılıyor ve 2020’lere kadar da süreceği öngörülüyor. Yani çok büyük bir operasyon ve bu süreç içerisinde maalesef çok kişi de hayatından oluyor. Bu yüzdendir ki nükleer enerji santral kurulusu, işletmesi ve atıkların güvenli bir şekilde tutulması büyük araştırmalar ve risk yönetimi gerektiriyor. Termik santrallerde bu kadar ince hesap yapılmıyor maalesef.


Nükleer enerji santrallerimiz olsun bence. Uzun dönem için düşünürsek enerji portföyü bakımından bu gerekli bir yatırım. ‘Herkes nükleerden kaçıyor biz niye riske giriyoruz’ demek çok yanlış. Hiçbir ülke böyle bir karar almadı ama risk bakımından düşündüğünüzde belirli sayıdan fazlası çok ciddi risk içereceğinden nükleer güç üreten ülkeler, belirli sayıdan fazla kurmuyor. Almanya 20’den daha fazlasını kapatmış durumda. ABD yaklaşık 100 civarında nükleer santrale sahip ve uzun süredir yeni santral açmadı mesela. Türkiye için de üç beş tanesi ideal sayıdır bence. Bundan fazlası bizim için de çok ciddi risk olur. Böyle durumlarda en kötü ihtimali en olası ihtimal gibi düşünmek lazım. Yani elimizde birden fazla nükleer santral varsa, bunlardan birindeki kaza ihtimalini hepsinde aynı anda olacak gibi düşünmemiz lazım. Düşünün savaş halindeyiz ve düşman nükleer santralleri hedef alıyor. Böyle bir durumda biz kaç tanesini aynı anda kontrol altına alamaya çalışabilirsek o kadar santralimiz olsun ve ondan fazla olmasın. Tabii ki tek etken savaş değil daha birçok etken var. Bir santral olsun, iki de olsun ama üçüncü için artık ciddi ciddi düşünmek lazım. Hele de ülkemizin bulunduğu konum itibariyle.

Saygılar...

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap