SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > VAY ANASINA! AMERİKA VE LOZAN (?)

VAY ANASINA! AMERİKA VE LOZAN (?)

01 Mayıs 2018 Salı - 04:20








‘Lozan Antlaşmasını ABD imzalamış mıdır?’ sorusuna vereceğimiz cevap; “Hayır imzalamamıştır. İmzalamasına gerek yoktur. Çünkü ABD Lozan Antlaşmasına sadece ‘gözlemci’  sıfatıyla katılmıştır. Anlaşmayı imzalamak, ya da imzalamamak gibi bir mecburiyeti yoktur. ABD’nin imzalamadığı anlaşma, Türkiye ile ABD arasında Lozan’da imzalanan ‘Türk-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasıdır’. Bu anlaşma daha sonra ABD Senatosunda yeterli çoğunluk sağlanamadığı için reddedilmiştir. ABD’nin imzalamadığı anlaşma işte bu Lozan antlaşmasıdır…” Doğrusu; Uludağ Üniversitesi'nden değerli bir akademisyen dostumuzun, bir panelde, böyle bir açıklamada bulunması karşısında, bu konudaki bilgilerini tekrar gözden geçirecek birçok insan olacağına inanıyorum!

ABD Senatosunun reddettiği Lozan Anlaşması,  6 Ağustos 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan Türk-Amerikan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasıdır. ABD Lozan Barış görüşmelerinde sadece gözlemcidir.

Lozan görüşmelerine katıldığı halde Lozan Barış Antlaşmasını imzalamayı reddeden aslında bir devlet var: Yugoslavya. Lozan görüşmelerinde Osmanlı borçları, Osmanlı'dan ayrılan devletlere bölüştürülürken, Yugoslavya,  kendi payına tevcih edilen borcu kabul etmemiş, bu yüzden Lozan Antlaşmasını imzalamamıştı ama aynı Yugoslavya, 27 Mart 1929  tarihinde Türkiye ile Dostluk Antlaşması imzalamıştı. Bu da çok doğal bir durumdu, çünkü Osmanlı devleti yıkılmış ve yerine yeni bir devlet kurulmuştu. Türkiye, Yugoslavya gibi pek çok ülkeyle, pek çok sayıda dostluk ve ticaret antlaşması imzalamıştı. Hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum(!) 30 Ocak 1926  tarihinde Türkiye ile Şili arasında bir anlaşma yapılıyor ve hatta kadim düşmanımız Yunanistan’la bile 27 Mart 1929 tarihinde dostluk antlaşması imzalanırken, nasıl oluyor da o güne kadar hiç savaş yapmadığımız, herhangi bir cephede dahi karşı karşıya gelmediğimiz ABD ile bir türlü ticaret ve dostluk antlaşması imzalayamıyorduk? Bunun sebebi neydi? Sormamız gereken bir soru daha var: Hangi devlet dostluk ve ticaret antlaşmasını ‘gizli oturum’ kararıyla parlamentosunda veya meclisinde görüşmüş, tartışmıştı? Adı dostluk ve ticaret antlaşması olan bir antlaşma nasıl olurdu da gizli oturumda görüşülebilirdi? O günden bugüne kadar geçen sürede kaç tane dostluk ve ticaret antlaşması ‘gizli’ oturumlarda görüşülmüştü? Daha önce imzalanmış olan Osmanlı-Amerikan dostluk ve ticaret antlaşmasından çok daha Amerikan menfaatlerine uygun olduğu anlaşılan,  altı üstü 32 maddeden oluşan bu yeni Türk-Amerikan dostluk ve ticaret antlaşma taslağının hangi maddesi veya neresi gizliydi?

Bir tarihçi olarak burada can alıcı şu soruyu da sormamız gerekiyor: 6 Ağustos 1923 tarihli Lozan Antlaşması (Türk-Amerikan Antlaşması), 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması'ndan ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulup, ondan ayrı düşünülebilir mi? Elbette hayır!

ABD’nin kendi yanlarında I. Dünya Savaşı'na katılmasını sağlamak için İtilaf Devletleri, ABD Başkanı Woodrow Wilson’un 14 maddeden oluşan ilkelerini görünüşte kabul etmiş gibi görünür. Daha sonra İtilaf Devletleri, savaşın kazanılmasıyla sözüm ona kabul ettikleri bu ilkeleri kendi çıkarları doğrultusunda uydurdukları kılıflarla bir bir yerle yeksan ederler. ABD, Avrupalılarca aldatılmış, adeta karizması çizilmiş, enayi yerine konulmuştur. Daha fazla ABD’yi darıltmamak, biraz da sırtlarında adeta bir kalbur gibi duran Ermeni meselesinden de kurtulmak amacıyla bu meseleyi ABD’ye pas ederek, şu lanet Sevr Antlaşmasında (madde 88-93): “Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti'ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecektir” derler. Böylelikle ABD’nin gönlü bir nebze de olsa yapılmış olur. Bir anlamda ABD kendini, mazlum Ermeniler(?) ve mazlum Hristiyan(?) dünyasının hamisi görmeye başlar.


Sevr Antlaşmasına göre sözde hakem ABD Başkanı Woodrow Wilson, sanki babasının toprağıymış gibi 22 Kasım 1920'de verdiği bir kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verir. Yani ABD, Lozan barış görüşmeleri sırasında ‘Kapitülasyonlar’ konusunda “gözlemci devlet” sıfatıyla görüşmelere dâhil olur. ABD Senatosu Aralık ayında 1923 yılı ikinci dönem oturumlarına başladığında Senatör King, Dış İlişkiler Komitesi’ne bir önerge vererek “Sevr Antlaşması ile Ermenistan’a bırakılan topraklar Türkiye tarafından geri verilmedikçe Lozan Antlaşmasının onaylanmamasını” ister. Önerge üzerine Senato; “işgal ettiği Ermenistan topraklarındaki askerlerini çekmedikçe” Türk Hükümeti ile diplomatik ilişkilerin kurulmamasını ve Amerikan vatandaşlarının Türkiye’ye mali yardım sağlamasının engellenmesini tavsiye eden bir karar alır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşmasıyla ilgili ABD'nin eski İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau, 10 Ocak 1923 tarihinde “The New York Times” gazetesinde şunları söyler: "400 yıldır Türkleri, Avrupa'dan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur. Türklerin Avrupa'dan kovulmaları şöyle dursun, Avrupalıların Türkiye'den kovulacakları anlaşılmaktadır. Türkleri yola getirmenin tek yolu, onlara karşı silaha başvurmaktır." ABD'deki bu seslere rağmen 24 Temmuz 1923'te Lozan Sulh Antlaşması imzalanır. Bu kez Amerikan kamuoyu imzalanan Lozan Barış Antlaşmasıyla ilgili açıkça şu eleştirileri yapar:

Antlaşma ile Türk tarafından alınacaklar alınamamıştır. Başka bir deyişle kapitülasyonların ikamesi için yeterince iyi pazarlık yapılamamıştır. Antlaşma ile Türkiye’deki Hristiyanları koruyacak yeterli garantiler elde edilememiştir. (Türkiye’deki Hristiyanların korunması ile maksat, 1914 yılı öncesinde olduğu gibi Batılı devletlerin gerek gördüklerinde Ermeni ve Rumlar lehine Türkiye Cumhuriyeti içişlerine müdahale etmeleri arzusudur.) Müzakereciler (İngiltere-Fransa…) ekonomik çıkar elde etmek için Hristiyan azınlıkları kurban etmişlerdir.

Yani, Lozan Barış Antlaşması daha önce imzalanan Sevr Antlaşmasının reddi manasına geliyordu ki bu da; ABD’nin, Avrupalılar tarafından enayi yerine konulduğunun resmi bir belgesi oluyor, “Ermeni ve Hristiyanların hamisi” rolüne soyunan ABD’nin karizmasına ağır bir tokat vuruyordu. İşte Lozan Barış Antlaşması sonrasında imzalanan Türk-Amerikan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasının ABD senatosunda kabul edilmesi; Lozan Barış Antlaşmasının onaylandığının, Osmanlının yıkıldığının, Sevr’in yırtıldığının ve yeni Türk devleti kurulduğunun tasdiki olacaktı ki, bu da ABD’nin kendini inkâr etmesi anlamına geliyordu. O sıralar ABD kamuoyunda ‘Türkler savaştan zaferle çıkmış olabilirler ama Türk generaller birbirine düşerler ve bu iş de bir an önce biter’ görüşü hâkimdi. Bu amaçlarla, Lozan Türk-Amerikan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasını imzalamak şöyle bir yana dursun ABD, 1927 yılına kadar Türkiye’ye büyükelçi dahi göndermemiştir.

İnsanın şaşkınlıktan “vay anasına” demekten başka söyleyeceği söz kalmıyor!

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap