Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil.
Bu fani dünyadan nice tenler göçtü ebedi aleme. 'Can' diye ıslak imzasını bırakanlar parmakla sayılabilecek kadar pek az. Mehmet Ali Yılmaz’da bu 'can'lardan biriydi.
'Bize her yer Trabzon!' nidası durduk yere pelesenk olmadı bu kent insanının ağzında.
21 Ekim 1948 tarihinde Trabzon Of'ta dünyaya gelen Yılmaz, genç bir delikanlı iken başarı hikayesini sindire sindire, satır satır yazmaya başlamıştı. O yaşlarda kaynayan yüreğiyle karpuz satarak başladığı kariyerinde Ahmet Haşim'in dediği gibi merdivenleri ağır ağır çıkmayı yeğledi.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi zaten.
Özellikle futbola ve Türk siyasetine kazandırdıkları hafızalarda derin izler bıraktı.
Özünde naiflik, dürüstlük, alicenaplık, kısacası insanlık istif etti.
Kitapla da haşır neşir oldu.
İstanbul mühendislik ve mimarlık akademisi inşaat Fakültesi mezunu olan Mehmet ali Yılmaz, spordan sorumlu Devlet bakanlığı döneminde Türkiye Futbol Federasyonu’na özerklik getirdi. Futbolda havuz sistemini düzenledi, bu sayede çetrefilli bir yolun önünü açtı. Havuz gelirinde Trabzonspor'a üvey evlat muamelesi yapan İstanbul beyzadelerine hadlerini bildirdi. Trabzonspor'a bugün dahi dünyanın gıpta ile baktığı devasa bir tesis kazandırdı.
Mustafa Günaydın'ın halefi olarak Trabzonspor kulübü başkanı olduğunda Bordo-Mavili kulüple duygusal bir bağ kuran Mehmet Ali Yılmaz, canhıraş çalışmasının semeresini biri lig şampiyonluğu olmak üzere 4 kupa ile taçlandırdı.
Yılmaz'ın başkanlığı döneminde Trabzonspor 1982-1983 sezonunda Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1983-1984 sezonunda lig şampiyonluğu ve Türkiye
Kupası, 1984-1985 sezonunda Başbakanlık Kupası olmak üzere 4 kupa kazandı. Futbolda amiyane tabirle tabuları yıkan, İstanbul saltanatını yerle bir eden bordo-mavili kulüpte tesisleşmenin de ilk adımlarını atan Mehmet Ali Yılmaz, 'en uzun süre' başkanlık görevini yürüttüğü Trabzonspor'un 'onursal başkanı' payesiyle de gönüllere mıh gibi kazındı.
Yılmaz'ın deniz gözlerindeki ışıltı ile Trabzonspor geleceğe yürüdü, yürümeye devam ediyor.
Onun 'merdiven' temalı hayat hikayesinde medya sektörüne yaptığı tesisler de önemli bir yer tutar. Bölgenin adeta armadası olan Karadeniz Gazetesi bangır bangır aydınlığa yürüdü Yılmaz ile...
Halkın nabzını anbean ölçen gazete, Avrupai matbaasıyla da özellikle yerel gazeteler olmak üzere basın dünyasına kucak açtı. Yılmaz'ın uhdesindeki TVEM uzun soluklu titretti ekranları.
24 Nisan 2024, yalnızca Trabzon için değil tüm Türkiye için de hicran tarihi idi. Türk siyasetinde ve futbolunda devrim niteliğinde eserlere paraf atan,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kalbini bırakan Mehmet Ali Yılmaz son kez gülümsedi gökyüzüne.
Necip Fazıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" şiirinde geçen Karacaahmet Mezarlığına defnedildi:
"Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet..."
Bir fenomendi Mehmet Ali Yılmaz.
Tek başına bir cümle, öznesinde ve eyleminde 'epik öykü' barındıran bir 'insan'dı o... Yaşam gailesinde bir koltuğa on karpuz sığdırabilen cömert, gözünü budaktan sakınmayan mert insandı. Tatar Ramazan'ın 'Ben bu oyunu bozarım' nidasındaki gibi, futbolun sırtına hançer vurmaya yeltenen organize yapılara mahal vermeyen Yılmaz, 'reform abidesi' titriyle yaşıyor, yaşatılacak.
Yunus Emre ile başladığım satırlarımın girizgahında vurguladığım gibi, 'can' olarak.
Trabzonspor kulübüyle et ve tırnak gibi ayrılmaz bir bağ kuran Mehmet Ali Yılmaz gönül otağında yaşamayı sürdürüyor.
Sesi ta uzaklardan, şimal rüzgarı gibi yankılanıyor Anadolu'dan.
İstanbul kulüplerinin futbolcuları için etekle para döktükleri dönemlerde altın oran gibi matematiksel bağıntı kuran Yılmaz az ama öz transfer politikasıyla bu işi kotardı. Ve neticede adını tarih sayfalarına yazdırmayı da başardı.
"Gönül uğrusu" bu ulvi insan bugünlerde çok çok aranıyor.