Ne kadar dört elle sarılırsak sarılalım yaşama,
bir gün ölümle tanışacağız hepimiz.
Hep eksik, hep yarım
kalacaktır bir şeyler, muhabbetler, hayaller, sevgiler…
Kanlı canlı hayatınızda olan birinin üzerine
toprak atılışını seyrettiğinizde, dakikalar önce sarıldığınız, gördüğünüz
bedeni o toprakta üşümeye terk ettiğinizde, “ölümden başka her şey yalan” diyorsunuz…
Birkaç karış toprağın başında kalakaldığınızda anlıyorsunuz ki giden gitmiştir.
Bildiğiniz hiçbir gitmelere benzemiyordur hem de.
Böyle yolculadık
ailemizin yiğit delikanlısı Mahmut Yazıcı’yı… Tam da onun yaşlarında vefat eden
babasının ayak ucuna…
“Yaşanmamış bir ömür… Yarım kalmış sarılmalar
vardı açık giden gözlerinde…”
“Sonrası özlem/ Sonrası sessizlik..”
Zamansız, sırasız, genç ölümler insanı daha çok
yıkıyor, kırıyor.
“Sonra mı?
Sonra, gömdük ne varsa
içimize, toprağıyla karıştırdık acılarımızı…
Anlaşılmasın diye bir de
çiçek ektik üzerine
Altı mezarlık, üstü bağ
bahçe.”
Sonra
mı?
Yine döneceğiz günlük
meşgalelerinize…
Ölüm, toprağın
altındaki âleme uyanırken biz, dünya işlerine sarılarak uyumaya devam edeceğiz.
Ölümden daha meşakkatli olan, her durumda hayat
çünkü… Türlü ıstıraplar, gündelik sızılar, can sıkıntıları, çaresizlikler,
elinden tutmamız gereken büyükler, küçükler…
Yaşam bu
yanda, ölüm ise öte yanda. Ölüm yaşamın karşıtı değil. Ölüm, daha hayatımızın
başlangıcından itibaren yaşamımızın bir parçası… Her nefes
alışta ölümü, ince bir toz gibi ciğerlerimize çekip duruyoruz aslında.
İnsanlar hırslarıyla,
maddi kazançlarının peşinden gidip, tarif edilemez gayretle bu dünyaya birikim
yapmaya çalışsınlar, yaşam bir yorgunluk haline gelince, ölüm sonsuz dinlenmenin
sakinliğine götürmek için her daim hazır.
Ne kadar evirip çevirsek de, doğrusu
şu: Ölüm bir hakikat. Aslında ölüme doğru gitmiyoruz, ölümü
hep yanımızda taşıyoruz ama dünya meşgaleleri onu hatırlamamızı engelliyor.
Ölüm, dünyada bozulan
düzenin belki de tek doğru işleyen sistemi… Herkese aynı mesafede… Herkesin
hakkına bir parça bez…
Ah!
Bir de sıralı olsaydı…
Mekânın
cennet olsun güzel çocuk. Dünyada bıraktığın gülümsemelerin ve sevgiyle atan
yüreğin çocuklarında büyüyecek inşallah…