A+ A-
Yorum
10

Gurur, Coşku Hüzün ve Gözyaşı

Yayın Tarihi: 23.04.2025 - 08:59 | Güncelleme Tarihi: 23.04.2025 - 09:07

Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yapı taşlarından biri de şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi idi. Kurtuluş Savaşı'nın yol haritasının çizildiği, Türk ulusuna mihmandarlık görevi üstlenen Meclis'in Ankara'da konuşlandırıldığı günün 105. yıl dönümü, Ata'nın tüm dünya çocuklarına engin kollarını uzatıp şefkat pınarlarını akıttığı bir dönüm noktası aynı zamanda.

Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa terk olunduğunun belgesi sayılan bu reform, ülkeyi baştan başa kuşatan İtilaf devletlerine de atılan okkalı bir tokattı.

Aslında Nisan ayı yalnızca ülkemiz için değil, bizler ve şirketimiz için de gurur ve coşku yoğunluğu yaşadığımız bir ay olduğu kadar hüzün ve gözyaşı ayı idi.

Bu ay içerisinde toprağa verdik can özümüz babamızı, Devlet Bakanımız, Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ı. "Evlat" diye seslendiği anlar kulaklarımızda tatlı bir nida olarak çınlıyor hala.

Onu anlatmaya ne kelimeler yeter ne de satırlar. Bıraktığı eserlerin her biri abidevi yapıt zaten.

Mehmet Ali Yılmaz, yüreği Türkiye Cumhuriyeti için atan "safi Kemalist" bir insandı.

Tırnaklarıyla kazıyarak kurduğu Tek-Art Holding'le büyüttüğü kariyerinde ekonomiye Titibank’la, turizme Zigana Otelleri ve Kalamış Yat Limanıyla yoldaşlık etti, Trabzonspor'a kazandırdığı devasa tesisler ve şampiyonluklarla spora, Güneş Gazetesi, TVEM ve özellikle Karadeniz gazetesiyle basın dünyasına dokundu.

Devrim niteliğindeki "havuz sistemi" ile her alanda olduğu gibi sporda da adil bir düzenin mimarı olarak gönüllere kazındı.

Kısaca mangal gibi yüreğiyle ıslak imzasını attı Türkiye'nin dört bir yanına.

Bugün Karadeniz gazetesiyle yalnızca bölgenin değil ülkenin nabzının tutulmaya başlandığı bir tarihin tanıkları olarak da "fahri" bir gurur yürüyüşüne öncülük ediyoruz. Elimizi uzattığımız her okurumuzdan "teşekkür" payesi alıyoruz. Yaşamın adeta iğdiş edildiği, ülkenin ekonomik darboğaza girdiği dönemlerde dahi personelimizi ezmedik, ezdirmedik. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunu temel prensip edindik.

Umberto Eco'nun "Gazeteyi yapan haber değil, haberi yapan gazetedir" düşüncesinden hareketle Karadeniz, fırtınalı denizlerde "kaptan köşkü"nü hiçbir zaman terk etmedi, bana mısın demedi bu kadar hengameye, badirelere her defasında göğüs germeyi başardı.

Bilinmeli ki;

Gazetede yayımladığımız haberlerle hiç kimseye yaltaklık yapmadık, payanda olmadık.

Ne güçlünün gölgesi olduk ne de ezilenin celladı. Başarı skalamızı daima zirvede tuttuk.

İnternet medyasında bile, amiyane tabirle, rakiplerimize nal toplattık.

Sayfalarımızda yer verdiğimiz haberlerin objektif ve yalın olmasına özen gösterdik.

Hiçbir zaman tarafgir ya da medyatik olmayı seçmedik, vatandaşın duygudaşı ve haldaşı olmayı yeğledik.

Mehmet Ali Yılmaz Karadeniz'le el sıkıştığında gazetenin matbaa sorununa da el atmış, bölgeye Avrupai düzeyde baskı tesisleri kazandırmıştı. Bu sayede Karadeniz, devrimsel ölçeğini büyütüp yerelden ulusala geçişin adımlarını hızlandırmıştı.

Bugünlerde Mehmet Ali Yılmaz aramızda değil belki ama onun bıraktığı her eserde ismi var. Karadeniz gazetesi, Mehmet Ali Yılmaz'la geleceğe yürüyüşünü durmaksızın kararlı adımlarla sürdürüyor.

Basın ahlakına ve temel ilkelerine bağlılığından ödün vermeden...

Teşekkürler bölgenin nazar boncuğu Karadeniz...

Teşekkürler değerli okurlarımız...

Teşekkürler "devrimin öncüsü" Mehmet Ali Yılmaz...

Teşekkürler Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi, dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk...

Ve hülasa...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm dünya çocuklarına kutlu olsun.