Bu aralar Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’deki hakimiyeti,
enerji alanındaki atılımları, savunma teknolojilerindeki atakları, yerli
otomotiv sanayi hamlesi ve uzaya uzanan çıkışlarıyla tüm dünya tarafından
hayret ve şaşkınlıkla izleniyor. Ki; buna bizde dahiliz. Hangi ara bu kadar
teknolojik bir ülke haline geldik anlamakta ve sindirmekte güçlük çekiyoruz.
Bir kesim gurur duyarken, bir kesim şüpheyle yaklaşıyor. Ama özellikle
muhalifler tüm bu gelişmeleri görmemekte ve kabul etmemekte ısrar ediyor.
İnanmakta, kabul etmekte güçlükte çeksek/çekselerde, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti güçlü bir şekilde yükselişini ve ilerleyişini sürdürüyor.
İşte İnsansız Hava Araçlarımız (İHA/SİHA/TİHA); gözetleme/keşif, silahlı ve
taarruzi sistemlerini her geçen gün bir adım ileri götürüyor ve şaşkınlıkları
katlıyor. Üstelik bu sistemler gerçek manada terörle mücadelede, Suriye’de,
Libya’da gerçek savaş ortamlarında kullanılarak başarılarını ispatladılar.
Bilmem kaç bin feet yükseklikte 24 saat, 49 saat havada kalarak ve sınırları
zorlayarak. Akdeniz’de Yunanistan’ın, Fransa’nın savaş gemilerini kör, sağır
ederek ve hayalet gibi karşılarına çıkarak ve arkalarına bakmadan kaçırarak
savaş ve savunma teknolojilerinde yeni bir boyuta geçtiler. Üstelik tüm bunları
tamamen Milli yazılımlar ve milli mühimmatlarla donanarak ve fiilen kullanarak
yaptılar. Fransız savaş gemisinin, “Üstümüzde yüzlerce cisim uçuyor ve ne
olduklarını bilmiyoruz. Tüm elektronik ve silah sistemlerimiz off oldu. Bize
yardım gönderin” yardım çağrısı tüm dünya tarafından şaşkınlıkla izlendi. Sonuç
olarak yardımda alamayan Fransız gemisi çareyi arkasına bakmadan kaçmakta
buldu. Şimdi de uçak gemisi gönderiyor. Zannediyor ki; ne kadar büyük olursa o
kadar etkili olur. Oysaki ne kadar büyük olursa o kadar açık ve kolay bir hedef
haline geliyor. Artık savaş teknolojilerinde büyüklük değil etkinlik önemli. 30
Ağustos’ta 300 dronla yapılan ışık gösterisi gelinen son nokta da değildir.
Türkiye bu anlamda artık dünya liglerinin en üst sıralarında yer alırken,
Fransa’nın İHA teknolojisi için geliştirdiği aracını 3-4 kez tekrarlanan
denemelerinde pistten dahi kaldıramadığını da söylersek, çaresizliklerini
abartmış olmayız. Diğer Avrupa ülkeleri, hatta Amerika dahi bu teknoloji
karşısında şimdilik sadece uzaktan izlemeyi tercih ediyor.
Dedik ya; Milli yazılım ve milli mühimmat! Dünyanın en
teknolojik uçağını, helikopterini, tankını, arabasını yapabilirsiniz. Çünkü
teknoloji artık dünyanın her yerinde ulaşılabilir ve üretilebilir bir duruma
gelmiştir ve tüm teknolojik ürünler birbirinin benzeridir. Tüm uçaklar
kanatlıdır, tüm helikopterlerin pervanesi vardır. Tüm tankların paleti var.
Arabalar dört tekerlidir. Ama tüm bunları sizin kılan asıl teknolojileri
yazılımlarıdır. Yazılımı size ait değilse o teknoloji sizin değil, başkalarının
size verdiği oyuncaklardır ve uzaktan açılıp kapatılabilirler. Yakın geçmişte
düşen, patlayan, çakılan uçaklarımızı, helikopterlerimizi ve çalışmayan
teknolojilerimizi hatırlayın. Birileri oturdukları koltuktan bunları kapatıp
imha edebiliyorlardı. Bruce Willis’in 2007 yapımı Zor Ölüm-4 filminde bir sahne
var! Bir Mercedes’i çalmak isteyen Bruce Wiİllis, düz kontak yapmaya uğraşıyor.
Yanındaki Hacker genç ise hava yastığını patlatarak arabayı kaza yapmış gibi
gösteriyor. Mercedes’in merkezinden arabaya bağlanılıyor ve araba Mercedes
merkezi tarafından çalıştırılıyor. Aynı sistem uçaklarda, helikopterlerde,
tanklarda ve başkalarından alınan tüm teknolojik araçlarda mevcuttur. Adam
üretici firmanın merkezinden kullandığınız bilgisayara girip tüm bilgilerinizi
alabilir ya da kullandığınız sistemi kapatıp/silebilir. Dışarıdan gelen silah
sistemleri ve mühimmatlar, veren aktif etmediği müddetçe kullanılamaz/atılamaz,
atılsa da patlamaz. Kıbrıs barış harekatında tamamen dışa bağımlı savunma
teçhizatlarımızı ambargo sebebiyle kısıtlı ya da hiç kullanamamıştık. Çıkarma
yapacak gemimiz dahi yoktu...
Kiralık gemilerle Akdeniz’de, Karadeniz’de yıllarca petrol,
doğalgaz aradık. Balıktan başka bir şey yok raporlarıyla kandırıldık. Çünkü
teknoloji bizim değildi. Ne zaman ki teknoloji bizim oldu işte o zaman petrolü
de doğalgazı da bulmaya başladık. İşte Karadeniz’de doğalgaz bulundu. Devamı da
çok yakında gelecek…
Geleceğin teknolojisi elektrikli otomobil ve araçlar;
elektrikli traktör, elektrikli ekskavatör, elektrikli otobüs, elektrikli tren
teknolojileri konusunda hamle hamle üstüne hamleler yapılıyor. İlk TOGG
Otomobili 2022’de yollarda olacak.
Uzay teknolojilerinde de önemli gelişmeler var! Yerli ve
milli uydular ve bunların uzaya gönderilmesi konularında da önemli adımlar
atılıyor. Gönderilen ilk sondaj roketiyle 100 km olan uzay sınırı aşılarak 130
km’ye ulaşıldı... Tüm bunlar güçlü
Türkiye’nin yakın gelecekteki ayak sesleri. 2023 hedeflerine emin ve hızlı
adımlarla ilerliyoruz. Tabii bu teknoloji ve enerji alanındaki tüm gelişmeler
ekonomik kalkınmayı ve ekonomik gücüde beraberinde getirecektir.
Ülkenin bu günlere gelmesinde büyük inanç ve kararlılıkla yoluna devam eden, inanmakta zorluk çeken kör gözlere rağmen Büyük Türkiye’yi inşa eden, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, tüm bu teknolojilerin geliştirilmesi anlamında projelerine ve yazılımlarına tek bir nokta/komut, koyarak/yazarak katkı sağlayan tüm vatan evlatlarına selam olsun…