7 Haziran seçimleri geride kaldı. Başbakan Ahmet Davutoğlu'na hükümet kurması için tanınan süre 23 Ağustos'ta doluyor. Şimdilik koalisyon görüşmeleri CHP ile yapılmakta. AK Parti tabanı MHP ile koalisyon kurulmasını istiyor. AK Parti -CHP koalisyonu, sadece 7 Haziran seçimlerinden birinci ve ikinci çıkan iki partinin yönetmesi değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluşundan beri yaşanan dönüşümün iki ana aktörünün, iki toplumsal kültürel kimliğinin, iki yaşam tarzının buluşması demektir. Böyle bir koalisyon hükümeti iyi yürütülürse, dillerimizden düşmeyen toplumsal barış ve kardeşliğimize katkı yapar. Koalisyon kültürümüz de gelişir.

HAFIZA YOKLAMASI

Uluslararası ekonomi ve siyasi çevreler, onların Türkiye içindeki uzantıları, başta TÜSİAD gibi çevreleri ile Ak Parti içinde bir kesim AK Parti-CHP koalisyonunun iyi olacağını savunuyorlar. Bu tezlere bakılırsa seçmenin yüzde 66'sını temsil eden büyük koalisyon kurulacak. CHP hükümette olduğu için siyasi ve toplumsal tansiyon düşecek, ‘rejimin tehlikede olduğu’ korkusunu yaşayan toplum kesimleri, korkudan kurtulacak ve rahatlayacak. Peki gerçekten böyle mi olacak? Küçük bir hafıza yoklaması yapalım. CHP kendini Cumhuriyet kurucusu olarak görüyor. AK Parti’nin kuruluş felsefesi ise yasakçı, baskıcı, tek tipçi, İslam karşıtı, laikçi anlayışa son vermek üzerine oturuyor.

KİLİT PARTİ

AK Parti geride kalan 13 yıldan bu yana icraatlar ve ekonomideki başarılarının yanında, yukarıda saydığım zihniyetle mücadele ettiği için millet onu defalarca tek başına iktidara getirdi. Son seçimde de yüzde 41 oy vererek kilit parti konumuna çıkardı. Peki bu şartlarda 2 benzemez parti nasıl olacak da Ortadoğu gibi çalkantılı bir bölgede ciddi problemlere çare üreten bir hükümet kuracaklar? Bunu birkaç örnekle daha da netleştirelim. Suriye'de AK Parti BAAS muhalifi halkı destekliyor. CHP BAAS'ın başı Esad'ı destekliyor. Mısır'da AK Parti İhvan-ı Müslim’i ve Mursi'yi destekliyor. CHP darbeci Sisi'yi destekliyor. 2013 Haziran’ında Sisi seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'yi devirmek için çalışırken; CHP, seçilmiş hükümeti ve Tayyip Erdoğan'ı devirmek için Gezicileri açıkça destekliyordu.

İRTİBATLI KAMPANYA

Filistin'de AK Parti Müslümanlar ve Hamas’ı ve El Fetih'i destekliyor. CHP İsrail siyasetine destek veriyordu. AK Parti Arap ve İslam dünyası ile Türkiye'nin ilişkilerini geliştirmeyi savunuyor. CHP Ortadoğu'ya “Bataklık” diyor. AK Parti “Tüm yönlere bakmalıyız” derken, CHP batıdan başka yön kabul etmiyor. AK Parti ABD'nin ‘NEOCON’ zihniyetine meydan okuyor. CHP NEOCON’larla irtibatlı bir seçim kampanyası yürüttü. Başka örnekler de sıralamak mümkün. İç meselelerde de çok sayıda temel konularda taban tabana zıt siyasi bir anlayış söz konusu. AK Parti-CHP koalisyonunda kim kime uyacak? Her şeye rağmen aklı başında ve salim düşünebilen siyasetçilerin, kişilere dönüş saplantılarını ve geçmişteki kavgalarını geride bırakarak, Türkiye'yi yeniden yönetilebilir bir ülke konumuna taşımaları sorumluluk görevleridir.

SAVAŞ BALTALARI

Bir koalisyon, halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı gerçeğini görmezden gelemez. Arkasındaki halk oyu ile Sayın Erdoğan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi, milli iradeyi temsil ettiğini veya onun arkasında bütün partilerinkinden daha fazla oy bulunduğunu görmezden gelmek, siyasi analizleri yapamamaktan başka bir şey değildir. Bu gerçeklerin ışığında Türkiye'yi siyasi istikrarsızlıktan kurtarmak ve daha parlak bir geleceğe taşımak gibi görevi olan siyasetçiler, geçmiş seçimde sahneye sürdükleri savaş baltalarını toprağa gömmeli ve düne kadar sürdürebildikleri kişiye dönük söylemlerini bitirmek zorundadırlar. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son açıklamaları onlara da ışık tutacaktır. Kurulabilecek AK Parti-CHP koalisyonuyla, 1973’te kurulan Milli Selamet Partisi-CHP koalisyonunun Kıbrıs Barış Harekatı’nı yaptığını hatırlayalım. Bütün dış güçlerin baskılarına rağmen.