Trabzon ve turizm adına, onca yıldır bir toplantı oyalanmasıdır sürüp gidiyor idi! Allah’tan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Süleyman Soylu gelip, bu oyalama sürecinin farkına vardı da; “Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” diyerek, “Oyalanmayı bırakın. Gerekenler ayan beyan ortada. Şu işleri yapın. Şimdilik yeter!” talimatını verdi. Yoksa; Rusların artık hiç gelmediği, İranlıların ve yerli turistlerin Batum’a gitmeye başladığı, Arap ülkelerinden gelenlerin kaçması için ‘ellerden gelenin artlara konulmadığı’ Trabzon’da, yakın bir gelecekte turizm için yapılanlara “Çöplük” demek zorunda bile kalabilirdik. Yine de tehlike atlatılmış değildir. Bunun için geçmişten günümüze bakmak yeterlidir. Onun için “Konuşma değil, iş yapma zamanıdır” gerçeğini hatırlatarak gerekenleri tamamen doğru olarak sıralayan Sayın Soylu’ya teşekkür ediyorum. Hele hele, 2007’deki Karadeniz Oyunları, 2011’deki Avrupa Gençlik Olimpiyatları’nın maskotu hamsi ortada dururken, bu şehre hala bir maskot kazandıramayanlar (defalarca hatırlatmış, önermiş olmamıza rağmen) aklıma gelince, ‘turizm logosu’ önerisine balıklama atlıyorum. Bir de, her branşta sporun yapılmasına imkan tanıyan ve bırakın Türkiye’yi, Dünya’nın en zengin spor tesislerine sahip illeri arasında yer alan Trabzon’da hala bir Uluslararası Spor Organizasyonları Komitesi’nin kurulamadığı da aklıma gelince; geçtim bilgisayarın başına, yazdım gerçeklere dayalı bir rapor daha, gönderdim Sayın Bakan Soylu’ya... Şimdi sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın ortaya koyduğu doğruları, kamu adına hayata geçirmekle yükümlü olanlarda... Ve de işi, bunların gerçekleşip-gerçekleşmediğini kamuoyu adına takip etmek olan bizlerde, yani basında. İcra makamlarının ensesinde olduğumuzu söylemeye gerek var mı? O zaman ‘çok lâf yalansız, çok mal da haramsız olmaz’ı unutmadan, buyurun işinizin başına...

BASIN İLE İSTİBDAT YARATMAK...

Roma İmparatoru Sezar’ın “Acta Senatus” duvar gazetesinden başlayarak, 1980’e kadar çıkan gazetelerin izledikleri politikalar ve üstlendikleri görevler ile sonuçların irdelendiği İsmet Özel’in “Dünyada ve Türkiye’de Basın İstibdadı” adlı kitabın ‘sonuç itibari’ hesabıyla okuyanlar adına özetidir: - “İstibdadın her türlüsü kendi sonunu hazırlar! Fakat basın istibdadı kendi sonunun yanına, ülkenin geleceğini de koyar.” Kıssadan hisse; bir zümrenin, tek bir kimsenin dahi bugün sahip olduğu maddi, sosyal ve siyasi gücü basın üzerinden kullanarak, geleceğe yönelik kendi istibdadını yaratmaya çalışması beyhudedir. Çünkü, ibret almayı unutanlara işin sonucunda olup-biteni tarih hatırlatıyor. Hem de Mehmet Akif Ersoy ile birlikte: Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Bilmeyenler için Türk Dil Kurumu tarifi ile istibdat nedir? - “Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm...”

TRABZON’DA GAZETECİ OLACAKLARA...

TSYD adına 2011’de yayınladığımız ‘ÜÇ KEFELİ TERAZİ’ adlı, Ziyad Nemli (1930-1990), Orhan Kaynar (1948-2001) ve Mehmet Tan’ı (1947-2003) az da olsa anlatan kitaptan bir değil, çok şeyleri öğrenebilirler. Öncelikle kimler? Gazeteci olmayı düşünenler; hatta ortalıkta “Gazeteci” diye tanınmasına rağmen, meslekle ilgili çok şeyleri bilmeyenler! Mehmet Tan ile ilgili bölümün hayat hikayesini, meslektaşım TGC’nin eski başkanlarından Ahmet Şefik, Manşet Gazetesi için hazırlamıştı. Kitaba da oradan aktarmıştık. İşte o yaşam hikayesinde Mehmet Tan’ın özellikle Trabzon’da çalışan gençlere önerileri şöyleydi: - “Trabzon’da çalışan bir gazeteci, sporun 24 branşını bilmeli. Uluslararası ilişkilerden tutun da, hukuk, siyaset, tarih, sanat, kültür... Her şeyi bilmeli. Üstelik bunların arka planını da bilmeli. Gelişmeleri ve toplumun nabzını yakalamalı...”