Sonunda şarkıcı Yıldız Tilbe’yi de kafula attılar. Bir şekilde aşka gelip, ne laflar etmişti şarkıcı kadın: “Allah Hitler’den razı olsun, bunlara az bile yapmış, ne kadar haklıymış adamcağız. Bu Yahudilerin sonunu Müslümanlar getirecek Allah’ın izniyle.” Şimdi Yahudiler Yıldız Tilbe’ye dava açabilir: Adam öldürmeye kışkırtma ve teşvikten! Fakat, çok kolay yırtar, çünkü hem Hitler hem de Yahudi muhibleri (severleri) aniden boy gösterdiler. Üstelik bu ikisinin arasındaki fark da pek anlaşılamadı. En yetkili ağızlar “Türkiye ve İsrail’in birbirine ihtiyaçları var” diyebiliyor. Düne kadar kendilerini protesto eden vatandaşımız “Yahudi dölü” idi! İsrail terörist devlet idi! Van minüt mi dedik!

Olsun, ne demek van minüt? Bir anlık, geçici bir süre için söylenmiş söz anlamlarına gelebilir. Konuyu çok uzatıyorsunuz. Üstelik yakında seçim de yok. Ondört yıl önce iktidara gelirken açık ve net söylemiştik: “Bizim iktidarımıza kadar komşularımızla hep düşmanlık politikası izlendi. İktidarımız artık düşman üretmeyi değil, dost kazanmayı hedefliyor.” Önce 950 km’lik Suriye sınırının kullanımını Yahudilere vermek istedik, o zamanki ESAD kızar gibi oldu, Danıştay sınırı kaptırmadı, biz de hemen van minüt Yahudi dedik. Sonra Esad, ESED oldu. İsrail’e ihtiyacımızın devam ettiğini daha çok hissettik. En sonunda koynumuzda gerçek iki dost kaldı: İsrail, Barzani. Şimdiki düşman (bu da geçici olabilir, üzülmeyin n’olur) Hdp. Yalçın Akdoğan, Hdp’nin tek taraflı hareketinden rahatsız gibi görünüyor.

“Oldubitti yapıyorsunuz. Bu kabul edilir mi? O zaman ne gerek var seçimlere, kurumlara?” diye soruyor. Türkiye de ona soruyor ama cevap vermiyor: Bir yıl önce terör örgütünün sözcüleriyle birlikte oturup yazdığınız ve bazı maddelerini okuduğunuz Dolmabahçe protokolunda özerklikle ilgili bir madde var mıydı, yok muydu? Bir soru daha var: Oldubitti yapmaları mı hata? Ne yaptıkları önemli değil mi? Birilerinin dediği gibi hazımsızlık olmadan, hazmettire hazmettire olması şart mı? Son soru: Seçimler yanlış yapma (hem de devamlı) hakkını kazanmak için mi yapılır? Doğrudur, zihinleri işgal edilen sürülerin böyle şeyleri hazmetmesi de yavaş olurmuş. Bütün bu anlamsızlıklar aleminde “acı gerçek” birazcık olsun ortaya konuyor! Davutoğlu: “Biz bir film senaryosu çeviriyor değiliz. Türkiye ateş çemberinin ortasında.

Yüzlerce askerimizi, polisimizi şehit vermişiz.” Bu ateş çemberinin ortasında kıvranırken vatanı-milleti koruyacak ve mutluluk verecek bir anayasa yapmak mümkün olur mu Sayın Davutoğlu? Gücünüz ve bilginiz yetiyorsa önce ateşi söndürün, evi kurtarın, ancak, ondan sonra düşünen kafayla yeni bir anayasaya ihtiyaç olup olmadığına karar verilebilir. Bugün yapılacak yeni anayasa sadece yıkım ve inkâr anayasası olur. İl Özel İdareleri kaldırılırken, bu beyefendilere binlerce defa bugünkü kötü sonuçlara yol açılacağı söylenmişti. Şimdi kalkmış, belediyelerin yetkilerini kuşa çevirip, yetkileri valilerde toplayacaklarmış! Böyle devlet anlayışı dostlar başına.. Ey Davutoğlu! Yusuf Has Hacip, bin yıl önce yazdığı KUTADGU BİLİG’de “İnsanoğlunun değerinin bilgi ve akıldan geldiğini” anlatmıştı. Stratejik derinlik burada başlar. Mevzu çok derin!