SON DAKİKA



Haber > Gündem > Dış politika yeniden gözden geçirilemez mi? Doğru

Dış politika yeniden gözden geçirilemez mi? Doğru

17 Ocak 2016 Pazar - 11:11








Güneydoğu sorunu, terör sorunu… Soru, soru… Ne zaman bitecek, nasıl bitecek? Ankara'da bomba, Sultanahmet meydanında bomba, Diyarbakır'da polis lojmanlarına bomba… Sultanahmet'te özellikle Alman turistler seçilmiş. Amaç; Türkiye'nin güvenli olmadığı hissini vererek, ülke turizmini sekteye uğratmak. Buyurun terörle ilgili yazımızın acı gerçeklerini birlikte okuyalım...

DOĞRU TEŞHİS ŞART

Terör; acı demek, gözyaşı demek, insanlık suçu demek… Kısacası insanların hayatını, huzurunu ve barışını katleden bir eylem biçimi demek. Tüm bu değerlendirmeleri terörün sonuçlarına bakarak hemen herkes dile getiriyor. Terörle mücadele denildiğinde de akla ilk ve belki de tek gelen emniyet güçleri oluyor. Ancak, terörle mücadelede sonuç almaya tek başına emniyet tedbirlerinin yetmediği de görülüyor. Hâlbuki ülkemizin ve tüm insanlığın bir an evvel terör belasından kurtulması/kurtarılması gerekiyor. Bunun sağlanabilmesi için de öncelikli olarak terörün ekonomik, sosyolojik ve psikolojik sebeplerinin tespit edilmesi gerekiyor. Ne var ki, işin bu boyu üzerinde fazlaca durulmuyor ya da bizim haberimiz yok(!) Çünkü bedensel rahatsızlıkların tedavisine başlanabilmesi için hastalığa doğru teşhis konulması, sonra da gerekli tedaviye başlanması gerekiyor.

PSİKOLOJİK DESTEK

Doğru teşhis ve tedaviye rağmen bazen hastalığın tedavisi mümkün olmayabiliyor ama o zaman 'gerekli her türlü tedbir alındı, gerekli tedavi yapıldı ama sonuç alınamadı' demek mümkün olabilir. Terör de toplumsal bir hastalık olarak ortaya çıkıyorsa o zaman bu hastalığın sebeplerinin doğru tespit edilmesi, teşhisin doğru konulması gerekiyor. Bu konuda da sanıyorum öncelikli olarak devlete, ilim ve bilim insanlarına görev düşüyor. Ama özellikle bilim ve ilimle meşgul olanlar bile terörün bir insanlık suçu ve dramı olduğu hususunda birleşememişse onlardan hastalığın teşhisi konusunda nasıl yararlanılacak? Bir başka ifadeyle birtakım ilkeler, kişi ve çevreler terörden çıkar umuyorlar, bunun sonucu olarak da açıktan olmasa bile teröre fiilen ya da psikolojik destek veriyorlarsa sanıyorum o zaman tuz kokmuş demektir.


GERÇEĞİN FOTOĞRAFI

Bütün bunları terör karşısında yaşadığım bir teslim oluş psikolojisi ile dile getiriyor değilim. Yaşanan bir gerçeğin fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Her terör olayının ardından gazete ve televizyonlara yansıyan tabutlar ve bu tabutlara kapanarak ağlayan anne, baba, eş, kardeş ve yavruların gözyaşı yansıyor. Bu da toplumu büyük bir üzüntüye sürüklüyor. İnanıyorum ki akşam evinde sofra başında karnını doyurmaya hazırlanan pek çok insan ekranlara yansıyan acı, gözyaşı ve ağıtlar karşısında lokmaları yutamıyor, acı boğazlarında düğümleniyor. Olayın bu boyutu terörün sonuçları karşısında yaşadığımız travmayı yansıtıyor. Ama bir de işin insanları böylesine gaddarlığa, hatta kendini yok etmeye iten sebepler nelerdir boyutu var. Sanıyorum bu sorunun cevabını doğru dürüst vermeden teröre doğru teşhis koymak mümkün olmayacak, bu olmayınca da acıyı ya dışa vuracağız ya da yüreğimize akıtacağız.

İSLAM İTTİFAKI

Kriz sadece Suriye konusunu değil Irak, Yemen, Lübnan gibi ülkelerdeki sorunları çözümleme çabalarını da baltalayacak. Ortadoğu’da barış ve istikrar isteyen hiçbir ülke bu krize duyarsız kalamaz. Suudi Arabistan-İran krizi Türkiye’yi yakından ilgilendirir. Türkiye’nin bu krizde arabulucu rolü üstlenmesi zor görünüyor. Kısa süre önce Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan "Teröre karşı İslam İttifakı" içinde Türkiye’nin de yer alması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aralık ayı sonlarında Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında verilen mesajlar, Türkiye’nin Riyad’ın yanında yer aldığı imajını güçlendirdi. İran,Irak ve Suriye politikalarında devamlı Türkiye karşıtı oldu. Rusya ile yaşatığımız uçak krizinde, İran Rusya yanlısı hareket etti.

PERDE ARKASI


Her fırsatta insan hayatından daha değerli bir şeyin olmadığını söylüyoruz/söylüyorlar. Ama birtakım insanlar kendi hayatlarına da son vererek başka insanları, hayatlarında hiç görmedikleri belki de hiç görmeyecekleri insanları yok etmeyi bir mücadele tarzı olarak görüyorlar. Bu insanları böylesine bir duruma iten sebep sadece terörü lanetlemekle izah edilemez. Elbette terör lanetlenecek bir olaydır ama niçin işin perde arkasını görmeye çalışmıyoruz? Elbette terör örgütlerinin arkasında yabancı ülkeler ve istihbarat örgütleri var. Ama bu örgütler nasıl oluyor da insanları canlı bomba haline getirebiliyor, bu zemini sağlayan nedir? Mesele sadece bir fikre, bir inanca, bir kişi ya da kuruma inanmışlıkla izah edilebilir mi? Edilirse bu yeterli olabilir mi?

MESELENİN DERİNLİĞİ

Gelin artık terörü lanetlemek ve arkasındakilere sövmekle yetinmeyelim, terörün köklerine inmenin yolunu araştıralım. Özellikle de sömürgeci ülkelerin terör deyince benim inancımı gündeme getirmelerine aldanmayalım. Çünkü dini bir inancı olmayanların da geçmişte ve bugün inandıkları uğruna kendilerini feda edebildiklerini görüyor ve biliyoruz. Terör belasından kurtulmak için vatandaş 1 Kasım'da desteğini verdi. Yukarıdaki yazı günü değerlendiren, günün yorumu değil, meselenin derinliği olarak yazılmıştır. Türkiye'de terörün bu boyutlu olmasında istemeyerek de olsa payımız yok mu? Dış politikamızın yeniden gözden geçirilmesinde fayda olmaz mı? Yolunu devam eden trenlerin ray değiştirmesi gibi.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap