"İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken; bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir."

Erdoğan’ın 15 Ağustos’taki bu sözleri, Anayasa yürürlükteyken çiğnendiğinin; yasadışı biçimde fiili olarak değiştirildiğinin bir itirafı, anayasal düzene karşı bir anlamda darbenin ilanıydı. Öyle ya, yürürlükteki Anayasa değiştirilebilir ve bunun yolları vardır. Anayasa’ya aykırı fiili durumlar oluşmuşsa, bu meşru olabilir mi?

Son dönemlerdeki açıklaması da çok tartışmalı.

Birincisi, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün “MİT TIR’ları” haberini yayınlamasından sonra Erdoğan’ın "Talimatı verdim, bedelini ağır ödeyecekler" sözleriydi. İki gazeteci, ‘siyasi ve askeri casusluk’ iddiasıyla tutuklandı. Yürütmenin yargıya talimatı söz konusu ki; bu, Anayasa’nın 138. Maddesi’ne aykırı.

Ardından HDP’liler hakkında dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik hem Yargı’ya, hem de Yasama’ya talimat gibi sözleri de Anayasanın aynı maddesine açıkça aykırı. Ki; eğer dokunulmazlıkların kaldırılması gereken bir durum varsa, bunu yapacak kurum ve izlenecek prosedür açık. Davayı açacak olan Cumhurbaşkanı değil, Yargıtay Başsavcılığı.

Türkiye’de Yasama, Yargı ve hükümetin dışlanıp ‘tek adam iktidarı’nın güçlendiği bir durum yaşanıyor ki, bunun adına demokrasi ve hukuk devleti denemez.

İDAMLARA TEPKİ YOK

Mısır’da seçilmiş olsa da ülkeyi bir diktatörlüğe götüren Mursi yönetiminin darbe ile devrilip, yargılanıp, haklarında idam kararı verilmesine, Erdoğan yönetimi ve yandaş kamuoyu büyük tepki göstermişti. Elbette idam çağdışı bir cezadır ve buna tepki göstermek doğrudur.

Peki ABD kuklası, dinci terörün gayrı resmi olarak arkasında duran Suudi Arabistan’ın, ülkesindeki Şii dini liderler dahil 47 siyasi tutukluyu idam etmesine Erdoğan yönetimi neden sessiz kaldı?

Yazık ki; idamlar karşısında ilkesel bir duruş değil, yandaşlık duruşu var. Batı çıkarları ve kendi iktidarları için İslam dünyasında mezhepçi çatışmayı kışkırtan vicdansız idamlara ses çıkarmayacaksın, ama ideolojik yandaşlar olunca, ortalığı ayağa kaldıracaksın. Tutarlılık nereden gelirse gelsin idama, baskıya, teröre karşı çıkmaktan geçer.

OBAMA’NIN GÖZYAŞLARI

ABD Başkanı Obama, ülkesindeki silahlanmaya karşı kampanyaya destek vermiş, yeni yasaların çıkarılacağını açıklamış. Bunu yaparken de, ülkesinde sık sık meydana gelen silahlı saldırı ve toplu kıyımlardan örnek vermiş. Bir çocuğun öldürülmesini anlatırken ağlamış.

İyi de Mr. Obama, kendi ülkendeki kurbanlara ağlarken, senin ülkenin ürettiği silahların kullanıldığı çatışmalarda öldürülen milyonlarca kurban çocuk ve yetişkine kim ağlayacak?

Sizin korumaya ve yaymaya çalıştığınız baskı ve sömürü düzeni sayesinde; açlıktan, yoksulluktan, savaşlarda yaşamları mahvolmuş insanlara, kötü koşullarda yaşayan milyarlara kim gözyaşı dökecek?

Bu sahte gözyaşlarına alışığız Mr. Obama!