SON DAKİKA



Haber > Gündem > "Gerçekçi" gerzekler

"Gerçekçi" gerzekler

20 Mart 2016 Pazar - 09:33








Çağlayan Yayınevi’ni, yasaklı yıllarda faşist sansürcülere çaktırmadan ‘sakıncalı’ kitap ve dergiler çıkarmak için kurmuştum. İlk kitabın suya sabuna dokunmayan, fincancı katırlarını huylandırmayacak bir şey olması gerekiyordu. Refik Halit Karay’ın Dişi Örümcek romanını seçtim. O vesileyle kısa sürede içli dışlı oldum yaşlı adaşımla.

“Anasının gözü” denilen türden bir adamdı. Yayıncılığı biliyor, yardımcı olmak niyetiyle ‘gerçekçilik’ adına boyuna akıllar veriyordu bana. Akılların çoğu ‘üçkâğıtçılık’ sınıfına girerdi.

Kendisi üçkâğıtçı değildi. Sözünü tutar, bildiğim kadarıyla kimseye kazık atmazdı. Beni başkalarına kazık atmaya teşviki ise ‘pederane’ yardımdı aklınca. Aşırı ihtiyat yanlısıydı. Matbaa ustalarına rayiçten biraz fazla para ödenmesini hovardalık sayar, “Garanti batacaksın” derdi.

Bir yenilik olan cep kitaplarının tek liraya satılması ve gazetelere tam sayfa ilan verilmesi gibi şeyler ‘tehlikeli kumarbazlıktı’ onun gözünde. Kendi romanını on bin basacağımı söylediğim zaman “Deli misin!” demişti. “Beş bin satarsak iyidir.” Gerçekçi gözle haksız değildi; romanlar en çok üç dört bin satıyordu o yıllarda.

Dişi Örümcek iki haftada elli bin satınca “Vay be!” diye başını salladı. “Ben amma küçük düşünüyorum!” O söz de benim gözümden bir perde kaldırdı.


***

Refik Halit gibi sevimli ve temelde iyi niyetli bir Türkçe ustasının, bağımsızlık için savaşan Anadolu’ya neden ters düşüp, kavgamızın öncüsüne “Deli misin, Mustafa?” diye seslendiğini, Cumhuriyet’ten sonra o yüzden “Vatan haini yüz ellilikler” arasında sürgüne gönderildiğini anlayamamıştım. Oysa aksaklığın nedeni besbelliydi: “Büyük düşünememek”.

O yüz elli kişinin pek azı vatan hainiydi. Günün koşulları içinde yabancılarla dövüşerek hiçbir yere varılamayacağına, onların ‘ehven-i şer’ olanına sığınmak gerektiğine, başka denemelerin daha acı felaketlere yol açacağına yürekten inanmışlardı. Küçük düşünmek ile akılcı davranmayı karıştırıyor, asıl gerçekçinin “Deli” dedikleri kişi olduğunu göremiyorlardı.

Mustafa Kemal’in hiçbir adımında hayalcilik yoktu. Batı ülkelerinin iç zorluklarını, aralarındaki ayrılıkları, Yunanistan’a sağlayabilecekleri desteğin nereye kadar kullanılabileceğini, bizim Sovyetler’den alabileceğimiz yardımı ve (en önemlisi) ‘yenik’ köylümüzün kendi toprağı için nasıl dövüşeceğini milim milim hesaplamış, Samsun’a sonra çıkmıştı.

Darısı bugün hâlâ iç hasımlarına karşı Batı’nın kucağına oturmayı gerçekçilik sayanlarımızın başına...!


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap