SON DAKİKA



Haber > Gündem > Hazin bir destandır Sarıkamış...

Hazin bir destandır Sarıkamış...

04 Ocak 2016 Pazartesi - 10:47








Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok cephede mücadele veren Osmanlı İmparatorluğu, doğu cephesinde de Rusya ile uğraşıyordu. 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ile sonuçlanınca, Batum savaş tazminatı olarak Rusya’ya verilmiş, Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin de Berlin Antlaşması ile Rusya’ya bırakılmıştı. 1914 yılında dönemin Başkomutan Vekili Enver Paşa, yitirilen bu yurt topraklarını geri almak ve Rusların ilerleyişini durdurmak amacıyla, 19 Aralık 1914 tarihinde ‘Sarıkamış Harekatı’nı planladı. Ancak büyük bir başarısızlıkla sonuçlanacak bu askeri manevra, tarihimizdeki en acı dönüm noktalarından biri olacaktı...

Giresun/Bulancak Talipli köyünden, Mehdioğlu Mesut dedenin üç oğlunun adları; Mahmut, Hüseyin ve Ali’dir. Mesut Dede, 10 yıl sonra hafızlık eğitimini tamamlayarak İstanbul’dan dönen oğlu Hüseyin için Talipli Köyü Camii’nde mevlit okutmaktadır. Hüseyin evine dahi uğramadan camide okunan mevlide katılmıştır. Oysaki annesi de gözünde tütmektedir. Mevlit çıkışı caminin önünde babasının elini öpmekte ve “Hoşgeldin Hüseyin” diyen köylülerle selamlaşmaktadır. Köylü: Mesut dede Allah kabul etsin. Gözün aydın! Hüseyin oğluna kavuştun. Mesut dede: Allah razı olsun. Sağolasınız. Köylü: Hoşgeldin hafız. Gözün aydın Mesut dede. Hüseyin: Hoşbulduk. Allah razı olsun. Köylü: Allah kabul etsin. Hoşgeldin Hüseyin oğlum. Hüseyin: Hoşbulduk. Sağolasınız. Köylü: Hoş geldin oğul. Evine vardın mı? Ananın elini öptün mü? Hüseyin: Daha değil amca. İnşallah mevlit sonrası nihayet evime, ocağıma, anama kavuşacağım. Gözümde tütüyorlar zahir. Köylü: İnşallah evlat inşallah... Köylüler: Savaş kapıda. Ruslar rahat durmuyor. Jandarmalar da asker topluyorlarmış. Allah bu milletin yardımcısı olsun. Allah sonumuzu hayır etsin... Köylüler: Amin amin...

İki Jandarma girer... Jandarma: -Mehdioğulları’ndan Mesut oğlu Hüseyin, Mehdioğulları’ndan Mesut oğlu Ali buradalar mı? Mesut dede: Hayırdır oğullar. Buradalar. Jandarma: Asker kaçağı gözüküyorlar. Hemen şubeye gideceğiz. Mesut dede: Nasıl olur? Bizde kaçak olmaz! İhtiyaç olduğunda hep en önde gideriz. Çocuklar buradalar. Büyük oğlum Hüseyin İstanbul’dan yeni geldi. 10 yıldır hafızlık eğitimi için oradaydı. Ali daha küçük. Askerliği gelmedi. Jandarma: Biz bilmeyiz. Kaçak gözüküyorlar. Bizimle gelecekler. Köylüler merakla askerlerin etrafını sararlar. Mesut dede: Tamam oğullar. Gelsinler. Vatan borcu beklemez. Lakin dediğim gibi Hüseyin 10 yıldır İstanbul’daydı. Daha yeni geldi. Evine, anasına bile uğramadan camide okuttuğumuz mevlide katıldı. Ev karşıda 300 metre var yok. Hep beraber gidelim. Ocağını, anasını görsün. Helallik alsın. Siz de birer yorgunluk kahvesi içersiniz. Ondan sonra alır gidersiniz. Köylüler: Evet evet. Doğru olan da bu. Anasını, ocağını görsün helallik alsın. Jandarmalar: Olmaz emir var. Acelemiz var. Hemen gitmemiz gerekiyor. İtirazlar: Bu kadar olmaz... Ne var sanki evine gitse, anasını görse...

Hüseyin ve Ali dirense de Jandarmalar kollarına girer ve götürürler. Hüseyin buğulu gözlerle babasına, köylülere ve 300 metre mesafedeki evine, görürmüş gibi anasına baka baka Jandarmalarla çıkar... Mesut dede: Ben şimdi anasına ne derim (boynunu büker)... Mesut dede üzgündür. Çocuklarını bir daha göremeyecektir. Sonradan öğrendiğine göre; Hüseyin ve Ali Doğu Cephesi’ne, Sarıkamış’a gönderilmişlerdir. Ve nihayetinde Hüseyin ve Ali’nin Sarıkamış’ta şehit düştükleri haberi ve künyeleri gelir. Tıpkı tüm Giresun’dan giden ve birçoğu bir daha geri dönemeyen diğer Hüseyin ve Aliler gibi... Diğer kardeş Mahmut da yine o dönemde 12 sene boyunca askerlik yapmış ve kaptan olarak kayıkla Giresun’a erzak taşıma görevini yerine getirmiş ve ağabeylerinin hatırasını yaşatmak için Hüseyin ve Ali’nin isimlerini çocuklarına vermiştir. Şahadet en kutsal rütbedir. Vuruşarak veya donarak şehit olan bu kahramanlar son ana kadar görevlerini yerine getirmişler ve rütbelerin en yücesini, ‘şehadet mertebesi’ni hak etmişlerdir.

Bu hazin hikâyeyi babam Hüseyin Çamaltı (Bulancak’ın en eski terzisidir) anlatırdı hep. Sarıkamış’ta şehit düşen amcaları, bizim büyük amcalarımız Hüseyin ve Ali’nin hikâyelerini. Paylaşmak istedim. Bugün bu topraklar üzerinde hür ve rahat yaşıyorsak onlara borçluyuz. Her biri yitik birer hikâyeye sahip, binlerce Hüseyin, Ali, Mehmet, Mustafa’ya... Ruhlarınız şad olsun... Ne mutlu ki Türk’üm. Ne mutlu “Türk’üm” diyene...


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap