Önce gönderilen iletiyi paylaşalım: -"Hiçbir neden (makul ve mantıklı olsa bile) Devlet Bahçeli'nin MHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturmaya devam etmesi için gerekçe teşkil edemez."

*

Sonra, gelelim Kızılcahamam steplerindeki toplantının ardından Sayın Bahçeli'nin, MHP'nin kapısına demokratik haklarını kullanarak genel kurul isteği ile dayananlara gösterdiği mahkeme yoluna!

*

Gelelim gelmesine d; Sayın Bahçeli 10 yıldan beri Türkiye'de adalet sistemin iflas ettiğini, mahkemelerin hakka göre değil de güce göre hareket ettiğini, kısacası bu ülkede mahkeme salonlarında adaletin bulunmadığını tekrarlayıp durmuyor mu?

*

Eeee... O zaman nasıl olacak? Bir yandan, mahkemelerde adaletin olmadığını iddia edeceksin, sonra da MHP'nin kapısından girilerek çözülebilecek bir dava için adalet isteyenlere "Buyrun mahkemeye" diyeceksin.

*

Buna dense dense; "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" denir! * Sonra söz konusu mahkeme olunca; "Mahkeme kadıya mülk değildir" diye çokça bilinen bir atasözü vardır. Tıpkı, MHP'nin de Genel Başkan’a mülk olmadığı gibi...

AVRASYA'YA DESTEK VACİPTİR...

Avrasya Üniversitesi için artık, ‘geçmişte öyle söylendi, böyle yapıldı’ noktasında negatif gerçeklerden söz etmenin manası da yok, gereği de...

Büyük oranda Ömer Yıldız patentli çabalarla Avrasya artık, gerçek manada bir üniversite olma yolunda raya girdi. Bu raydan çıkması da mümkün değil. Sadece raylarda vagonları hızlı taşıyarak büyümenin peşinde koşulacak artık.

Geçen sabah Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Yıldız, Rektör Prof. Dr. Aşkın Asan ve mütevelli heyeti üyeleri ile bir kere daha Avrasya'yı masaya yatırdık. Masada mükemmel bir görüntü vardı. Sadece eğitim-öğretim, sosyal ve çevresel sorumluluk adına mükemmel işlere el atan Avrasya'yı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Özoran'ın hani denir ya; "Ağzından bal damlıyor" diye! İşte öylesine bir sunumu ile hayali değil, gerçek rakamlardan öğrendik. Öğrendiklerimiz sadece bizim değil, kamu denilen herkesin Avrasya'nın her bakımdan büyüme ve paylaşma çabalarına destek olmasının, farz değilse bile vacip olduğudur.

PENALTILARDA TRABZON FİNALDE...

Geçen hafta sonu Antalya'da TSYD'nin, Türkiye'nin dört bir yanından spor basını ile olan buluşmasındaydık.

Genelde eğitim ve sorunları paylaşma amaçlı seminerde, eğlence olsun diye penaltı yarışması da yapıldı. 3'er penaltı atışı üzerinden yapılan yarışmaya 40 civarında katılım oldu. Kale, Galatasaray'ın file bekçisi Muslera'nın "Yetki verilse kaleyi küçültürüm" dediği türdendi.

Her neyse, biz öylesine kullanışlar yaparak; 1,2, 3 derken bir de baktık ki finaldeyiz.

Yani iki kişi başbaşayız. Kiminle dersiniz? O da bir başka Trabzonlu, bizim Bülent Gürkan ile finalde kapıştık. Kapıştık kapışmasına da, çevremizdeki spor yazarlarından "Bir de diyorsunuz ki, Trabzon'a az penaltı veriliyor! Bakın en çok penaltıyı sizler attınız" demezler mi?

Her neyse; Trabzonlu’nun kendi arasındaki rekabet penaltı atışlarında da tecelli etti ve galip ancak seri atışlarla belirlendi. Tabi ki, Bülent Gürkan kazandı.