SON DAKİKA



Haber > Gündem > Mezhepçi kışkırtma İslam’a da, insanlığa ­karşı

Mezhepçi kışkırtma İslam’a da, insanlığa ­karşı

10 Ocak 2016 Pazar - 10:51








Suudi Arabistan’la İran arasındaki gerilim, Ortadoğu’da yaşanan karmaşık ilişkiler, küresel ve bölgesel rekabet içinde ele alınmak durumunda. Gelinen noktada Suriye ve Irak üzerinden çok tehlikeli bir kamplaşma yaşanıyor. Bir yanda ABD, NATO, bir kısım AB ülkesi, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Özgür Suriye Ordusu, PYD-PKK, Kuzey Irak Kürt Yönetimi, çok sayıda irili ufaklı dinci silahlı örgüt. Türkiye hem bu ittifakın içinde, ama hem de PYD-PKK ile karşı karşıya. Öbür tarafta ise Esad’lı Suriye devleti, Rusya, İran, Hizbullah başta olmak üzere bazı Şii silahlı örgütler. Suriye, artık küresel ve bölgesel güçlerle, özerk alanlar elde etmek isteyen silahlı gruplar için bir çatışma, rekabet ve egemenlik kurma alanı. Bu iki kampın sözde burada bulunma bahanesi ise Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), El Nusra ve El Kaide gruplarına karşı mücadele. Öte yandan Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi sonrasında yaşanan uluslararası gerilim, Doğu Akdeniz ve bölgeye yapılan silah yığınağı için bir gerekçe oluşturdu. Şu anda bölge, belli başlı küresel ve bölgesel güçlerin karşı karşıya olduğu, küçük bir dünya savaşına yol açabilecek riskler taşıyan bir barut fıçısı durumunda.

İRAN-SUUDİ GERİLİMİ

İşte böyle bir ortamda, Suudi Arabistan’ın giderek daha büyük ölçüde bir inisiyatif almaya çalıştığı görülüyor. IŞİD ve El Kaide başta olmak üzere önemli ölçüde kaynağını Vahabi-Selefi anlayışından alan örgütlerin en önemli destek ülkesi olarak bilinen Suudi Arabistan, yeni bölgesel dengelerin oluşturulmasında mezhepçilik üzerinden atağa kalkmış görünüyor. Son dönemde neler olduğuna gelmeden önce, son 5 yıldır İslam coğrafyasında olanlara bakmak gerekiyor. Tunus’tan başlayıp önce Kuzey Afrika, sonra da bütün Arap coğrafyasına yayılan Arap Baharı, uzun yıllardır baskı altında olan Arap toplumları için daha fazla özgürlük, daha fazla adalet gibi haklı ve masum taleplerle başladı. Ama gördük ki bu, İslam coğrafyasını sözde demokrasi ve özgürlük için dönüştürmeyi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir kısım ülkenin sınırlarını değiştirmeyi içeren ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin yeni bir görüntüsünden başka bir şey değildi. Kaddafi Libya’nın kanlı biçimde NATO aracılığıyla yıkılması, Mısır’da kanlı siyasal değişimler, diğer Arap ülkelerinde şiddetle bastırılan ayaklanmalar, bu dönemin fotoğraflarıydı.

SUYA DÜŞEN TÜRKİYE PROJESİ

İşte bu dönemde, hem BOP’a uygun bir siyasal İslam coğrafyası yaratma hem Libya gibi Suriye’nin çökertilmesi ve İran başta olmak üzere Batı için tehdit oluşturan Şii gücün kırılması yolunda bir Sünni ittifak gündeme geldi. BOP Eş Başkanı Erdoğan’ın yönetimindeki Türkiye üzerinden, adım adım Sünni Blok’un kurulması yolunda adımlar atıldı. Pek çok silahlı dinci grup ya da terör örgütü bu dönemde kuruldu, palazlandı ve kontrol edilemez duruma geldi. Esad yönetimi dirençli çıkınca, büyüyen terör örgütleri ılımlı İslam ve Batı için tehdit haline gelince, ABD ile Erdoğan yönetimi arasında görüş ayrılığı yaşandı. Böylece Erdoğan liderliğinde Sünni İslam dünyası hayali suya düştü.


YENİ SÜNNİ BLOK

Suudilerle İran arasında her zaman gerilim oldu. Ama son dönemlerde ipleri koparan asıl gelişme, Yemen’de Şii Husiler’in silahlı mücadeleye başlaması ve başkenti ele geçirmesiyle oldu. S. Arabistan ordusu, Sünni Yemen yönetiminin çağrısı üzerine müdahale etti. Hatta Erdoğan, Türkiye’nin bu ittifaka katılabileceğini bildirdi. ABD’nin desteklediği yeni ‘Sünni blok’ oluşturma çalışmaları, geçtiğimiz günlerde hız kazandı. IŞİD ve benzeri dinci silahlı grupları kontrol etmek gerekçesiyle, ancak esas olarak bölgede Şii etkisini kırmak için, S. Arabistan liderliğinde yeni bir yapılanmaya gidildi, 30 civarında ülkenin katıldığı öne sürülen bir askeri müdahale gücünden bile söz edildi. Türkiye önce askeri ittifaka katılmadığını açıkladı, daha sonra katılma sinyalleri verdi. İşe bakın ki; tam da bu sırada, Suudi Arabistan, Şii dini lider Nemr’i 2011’deki siyasi gösterileri gerekçe göstererek idam edildi. Tahran’daki Suudi Büyükelçiliği yakıldı. Büyükelçiler çekildi. Son olarak Suudilerin, Yemen’deki İran elçiliğini vurduğu açıklandı. İran’ın İslam devrimi anlayışını ihraç etme politikası hep olageldi. Ancak bugün İran, ABD ve Batı’ya karşı savunma pozisyonunda.

MÜSLÜMAN KANI VE TÜRKİYE

S. Arabistan, İslam dünyasında mezhepçi kamplaşmaya meşruiyet kazandırmak yolunda, arkasına ABD desteğini alarak yeni ataklar yapıyor, yeni kışkırtmalar yaratıyor. Önümüzdeki günler İslam dünyası yeni kanlı, karanlık ve acılı senaryolarla dolu. Batılı sömürgecilerin ve onların işbirlikçi yönetimlerinin çıkarları için dökülecek daha çok Müslüman kanı var.

HÜKÜMET NE YAPMALI?


AKP Hükümeti ne kadar bu çatışmaya karşı olduğunu belirtip sükunet çağrısı yapıyorsa da Türkiye, bu kanlı oyunları önlemek bir tarafa, destekleyen bir tavır içinde. Çünkü hükümetin ne dediğinden daha çok Erdoğan’ın ne yaptığı önemli. Mısır ve Bangladeş’teki idamlara ağır tepki veren Erdoğan’ın Suudi idamlarına sessiz kalması, Riyad’a yapılan sık geziler, Türkiye’nin çok kötü bir yerde durduğunu gösteriyor. Oysa Türkiye mezhepçiliğe karşı çıkarak; Suriye, Irak, İran, Rusya, Mısır, İsrail dahil bütün bölge ülkeleriyle dengeli ilişkiler kurarak; ABD ve Batı ile daha eşit çıkarlar temelinde bir araya gelerek; bölgesel güçlerle güvenilir ve samimi bağlar kurarak, çok ciddi roller oynayabilir.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap