SON DAKİKA



Haber > Gündem > Ne münasebet?

Ne münasebet?

10 Ocak 2016 Pazar - 13:08








İstanbulluları bilirsiniz. İmparatorluk payitahtında yaşamanın kibrini hâlâ gönüllerinin kuytuluklarından atamamış olanları vardır. Başka yerlerdeki vatandaşları ‘taşrada’, yani ‘dışarıda’ sayarlar. Basınımız da onların kentinde odaklanmış olduğundan, yaklaşım çarpıklığı kamuoyumuzun bilgilendirilmesini etkiler.

Medya kodamanlarımızın semtinde elektrik kesintisi on saat sürse “Bu ne rezalet!” diye başlık atılır da, elli kilometre uzaklıktaki bir kasabanın on gün karanlıkta kalmasının haber değeri olmaz.

O ‘beyaz’ meslektaşlardan biri Trabzon’da çıkan bir gazeteye yazı yazacağımı duyunca, pek şaşarak “Ne münasebet?” dedi. Ben geçen yıl hastalanıp da ara verinceye kadar hep büyük gazetelerde yazmışım; şimdi tekrar kolları sıvayacaksam yine öyle yapmalıymışım.

Sordum: “Büyük ne demek? Her zaman tercih nedeni olacak bir sıfat mı? Sen içi pislik götüren bir transatlantik ile mi yolculuk yapmak istersin, küçük ama tertemiz bir gemiyle mi?”

Niçin öyle konuştuğumu ona somut olaylar ve ayrıntılarla anlattım. Burada dört sözcükle açıklayayım:


“Büyük” basından bezdim ben.

Çıkar hesaplı taraf tutmalar, cahilce ilericilik ya da muhafazakârlık pozları, kompleks kaynaklı kıskançlıklar, megalomani ürünü şirretlikler, bayağılıklar, düpedüz yalanlar... O ortamı midem kaldırmaz oldu.

Geçen ay kadim dostum Mehmet Ali Yılmaz’ı bürosunda ziyaret ederken, gözüm Karadeniz Gazetesi’ne ilişti. Alıp baktım. Görünüşüyle İstanbul’un bol satışlı ceridelerinden geri kalır yanı yoktu. Ama asıl özü hoşuma gitti.

İki haftadır her gün kapıcının getirdiği mutad gazetelere baktıktan sonra Karadeniz’in haberlerini ve yorumlarını internetten izliyorum.

Hayret ki hayret! Ne edepsizlik örnekleri görmekte, ne bir katakulli kokusu almaktayım. Soluk soluğa hırlaşmalardan, oksijeni azalmış bir kavga odasından açık havaya çıkmış gibi rahatlıyorum.


Trabzon’un taşra kenti olmasına gelince... Meslektaşa sordum:

“Hiç gittin mi oraya?”

Gitmemiş.

“Yazık. Sırtı yemyeşil yamaçlara dayalı, yüzü dev havuz gibi Karadeniz’e dönük bir cennet terasıdır. Ayrıca binlerce yıllık insan serüvenlerine sahne olmuş bir tarih hazinesidir. Ekranlarda hikâyesini hayran hayran seyrettiğin Kanunî Süleyman var ya. Bil bakalım onun doğum yeri neresi?”

Bilmiyordu.


“Trabzon. Babası Yavuz Selim’in şehzadeliğindeki sancak beyliği sırasında orada doğmuş. On dört yaşına kadar çağın bütün kültür ve eğitim olanaklarından yararlandırılarak yine orada yetiştirilmiş.”

Takılmadan da edemedim, “Darısı senin başına” diye.Yıllar önce Türk-Rus Drama Festivali dolayısıyla Moskova’daydım. Aklıma geldi: Başka ülkelerin de katılımıyla her yıl yapılacak bir Karadeniz festivali niçin olmasın? Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil de oradaydı. Ona açtım; uygun gördü. Ruslarla konuştuk. Heyecanla kabullendiler. Sıra liman seçmeye gelince hiç düşünmeden “Trabzon” dedim. O da kabul gördü.

Trabzon Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nin 16 yıldır başarıyla sürüp, dünya basınından alkış alışını izledikçe seviniyorum.

Lafı uzatmayayım... Bu gazeteyle ilişki kurdukça da temiz deniz havası solur gibi keyifleneceğim.

“Hoş geldin” derseniz, sağ olun!


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap