Her konunun, Meclis’te tartışılıp, ‘kanunlaşma’ noktasında "İktidar biziz" dediğimizden, "Farklısı olamaz, dediğimiz dediktir" mantığının diktasından memnun olmamışlar... Ülkemizde maden işçilerinin dramı, içler acısı bir yara olarak güncelliğini korurken; tersane idi, plaza kazaları idi, yasa üzerine yasalar çıkarken; uygulamada ‘yandaştı, oydu, buydu’ sonuçlarında, fırkatında olmayan uygulamaların, yetim kalan çocukların minicik kalplerindeki erozyonundan da memnun kalmamışlar... Binbir şaşa ile yapılan Erzurum Kayak Olimpiyatları’nda çöken pistte can veren kızımızın acısı bir yana, şimdi çürümeye terk edilen halini ve de Trabzon’da üç kat daha şaşa içinde açılışı yapılan Dünya Üniversiteler Arası Olimpiyat Oyunları’ndaki tesislerin çürümeye yüz tutmasını, dönemin yetkilileri hakkında Meclis araştırması yapılmasının reddedilmesinden de hoşnut olmamışlar...

Ege’de F16 uçağımızı Yarbay Grivas isimli Yunan pilotu düşürdü. "Özür dileriz, mandal açık kalmış" dediler. Yüzbaşı Hüseyin 400 metre derinlikteki sulara gömüldü, Yarbay Osman kurtuldu, Meclis’te "Şehidimizin naaşını çıkartacağız" denildi. Yıllar geçiyor, unutturulmuş olmasının akabinde Suriye’nin hangi irade ile düşürdüğü hala bilinmeyen F 104 uçağımızdaki şehitlerimizin naaşları, ABD kurtarıcıları tarafından çıkartıldı. Neden orada ABD var da, burada yok. Vatandaş anlamadı ve de hoşnut olmadı... Bir özelleşmedir gidiyor. Özelleştikçe özelleştik. Ege’de garantörlüğümüzdeki 16 irili ufaklı adalara Yunanistan, askeri ağır silahlarla taburlar yerleştirdi. Gıkımız çıkmazken, Yunan girişimcilere bankaları sattık. Egemenliğin ilk adımları olan vakıf mallarını devrettik. Lakin bir Türk girişimci, bir Yunan bankasına sahip olamadı, üstelik de Yunan Devleti iflas bayrağını çekmişken. Vatandaş bunu da beğenmedi...

Spor; doğası gereği tıpkı müzik gibi evrensel bir olgu olmasına rağmen, bir 'Passolig' uygulaması tutturdular ki, ilk karşı koyan Fenerbahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım’dı. Fakirin fukaranın olmayınca olmuyor, dakika 30’dan sonra her stadyumda kapıların açılıp, ramazan pidesi kadar önem arz eden bu şehirlerde ve de şimdi oynanan Süper Lig maçlarındaki tribünlerin sessizliğine ilaç olacak, "Fakir bağırır, zengin oturur" mantığını silecek bu uygulamadan da vatandaş hoşnut olmamış... Bir muamma KPSS ve Üniversite Yerleştirme sınavlarında tam puan alan yüzlerce öğrencimiz var, lakin yaşıtları arasında dünyada, Avrupa’da ‘bilim’ adına 1970’lerden sonra ödül alan çok öğrencimiz vardı, şimdi bir tane bile yok. Sonuç; sorular çalındı, suçlusu kim? Öğrenci Seçme Sınavı'nda çalışan memurlar. Kimin hakkı yendi, kim kendine haksız kazanç sağladı? Vatandaş "muamma" dedi ve bunu da beğenmedi...

ASELSAN ki; Aydınlık Türkiye’nin labirentlerinde, özgürce dolaşmanın, parlayan yıldızının beyin takımında yüksek mühendislerimizin intiharları ve de dünya konjonktüründeki silah sanayisinin yeni buluşlarla ülkemiz adına kazanımların, başta ABD olmak üzere kimleri rahatsız edebileceği... 'Cinayet midir, nedir?' hala aydınlığa kavuşturulmamış olması. Öncesinde Isparta yakınlarında düşen Atlas Jet uçağında hayatını kaybeden 8-9 ilim insanlarımızın bir arada hayatlarını kaybetmelerinin gizemini anlayamadıklarından hala hoşnut değiller...

Her mücadelenin bir üst boyutu varken; halkımız tüm soruların cevaplarından veya yaşananlardan hoşnut olmasa da, sıtma ile ölüm arasındaki farkı görmekte, zorluk çekmeden iradesini sandıkta göstererek, 2016 yılının ilk günlerinde barış, kardeşlik ve de sevgi dileklerinde bulunmaktan da imtina etmemiştir. Oysa izah ettiği sevgidir. Hepimiz biliriz ki sevgi; insanoğlunun ölümünden önce hayallerini süsleyen en kutsal duygudur. Bu farkı toplumsal olarak hep beraber görme sansına sahip olabilseydik; canım ülkem bir anlamda fırtına öncesi sessizliğin görüntülerini verirken, ben de bu yazımı kaleme almayacaktım...