Eşinin ihanetine uğrayan için “Aldatıldı” deriz. İşin içinde yanıltma anlamında aldatma olup olmadığı her zaman belli değildir. Fiskosçular olayın kurbanına kuşkuyla bakabilir:

“Her şeyi biliyordu ama düzenini bozmamak için sustu. Rezalet öyle açıktı ki… Farkına varmaması mümkün mü?”

Bir süredir toplumumuzun genelinde de garip olaylar yaşanmakta. Yıllarca canciğer görünmüş güçler ve kesimler gırtlak gırtlağa geldikçe, en sık duyulan açıklama “Aldandık” oluyor. Yorumcularımız da o çapta aldanmaya inanmakta güçlük çekiyor, art hesap teorileri üretiyorlar.

Öyle yorumların çoğunda gerçek payları bulunabilir. “Ama neden, nasıl aldanmışlar?” sorusuna yanıt diye benim aklıma bir başka -çok basit- açıklama da geliyor. Maalesef toplum dokumuzun çoğu yerinde yaygın bir özellik:

Hadi Aziz Nesin ağzıyla aptallık demeyelim de… Safdillik.

Akıl gerektiren yerlere ulaşmış kişilerin o kadar akılsız olabileceğine siz de inanamıyorsanız, yaşadığımız vukuatı hatırlayın.

Bir profesör hanıma dolandırıcılar telefon açıyor: “Biz polisiz. Terör örgütü bankadaki paranıza göz koydu. Sizi tehdit edecekler. Dediklerini yapın. Paranızı çekin, gazete kâğıdına sarıp söyledikleri yerdeki kovuğa koyun. Almaya geleni yakalayacağız.

”Profesör hanım sormuyor: “Kovuğa gerçek para koymak niçin gerekli? Boş kâğıt koysam da onu almaya geleni yakalasanız olmaz mı?”

Hayır, “tehdit” de edilince yüz binlerce lirasını çekiyor, gazete kâğıdıyla kundaklayıp kovuğa sokuyor kuzu kuzu. Ve suçluları derdest etmiş polisin para tomarını getirmesini bekliyor tertemiz yüreğiyle…

Bir başka olay bu hafta açığa çıktı da bomba gürültüsü yüzünden üstünde duran olmadı:

Pek çok politikacının, gazetecinin, iş adamının ağabey dediği ünlü bir zata da “polisler” telefonla aynı terör hikâyesini anlatıp bankadaki elli bin lirasını bir başka hesaba yatırmasını söylemiş, “Yoksa paranız elden gidiyor” demişler.

Sayın Ağabey ise “Hesabı bloke ettiririm, bir şey yapamazlar” diyecek yerde hemen uymuş talimata.

Bu tertemiz yürekli kurban da kim, biliyor musunuz? Ömrü boyunca neler yapmış?

Devlet Planlama Teşkilâtı’nda uzmanlık. Yerli ve yabancı üniversitelerde hocalık. Milletvekilliği. CHP Genel Başkanlığı. Devlet Bakanlığı. Dışişleri Bakanlığı. Başbakan Yardımcılığı. Meclis Başkanlığı.

Evet, adıyla sanıyla sayın Hikmet Çetin. Nam-ı diğer Hikmet Ağabey…

Bunlar bana iki şey düşündürdü.

Telefondaki ses otoriter herhalde. “Polis”. Devlet temsilcisi! Demek bizde öylesi duyulunca devlet adamı bile hiç düşünmeden hazırola geçiyor.

İkincisi, söz konusu kolponun cılkı çıktı. Kurbanlar bir değil, on değil. Yıllardır sürüp gitmekte. Gazeteler o standart olaylardan birçoğunun haberini veriyor ayrıntılarla. Bir tekini okuyan bir daha o tongaya basmaz.

Anlaşılan ne profesör hanım gazete okuyor, ne de sayın Ağabey.

Eh, ne onların başlarına gelene şaşılır, ne de ülkemizin başına gelenlere.