Ara sıra derin derin düşünüyor musunuz?

İyi edersiniz. Vakit bulursanız ‘derin’ sözcüğünün anlamı üstüne de kafa yorun bir zahmet.

O iki hece zihninizde neyi çağrıştırıyor? Kuyu dibini mi, okyanus tabanını mı, yanardağ sarnıcını mı? En karanlık ve en müthiş derinliğin adresi için o kadar uzaklara gitmeye hacet yok. Aynada gözlerinizin içine bakın. Onların penceresi olduğu beyninizin yapısını düşünün.

Evrim sırasında en ilkelden en yeniye doğru gelişmiş katmanlardan oluşmuştur o uzvunuz. Yüzeyde bugünkü bilinçli siz varsınız, uygar insan. Altta bir robot; nabzınızı, ısınızı, nefesinizi otomatik biçimde düzenleyen bölüm.

Daha daha derinlere gidin. Sonunda bir canavar organı çıkar karşınıza; bilimde “Sürüngen beyni” denen, günümüzdeki timsahların kafalarındakine benzer bir yırtıcılık kalıntısı.

Tepenizin attığı, gözünüzün döndüğü zaman içinizde patlayan, belki farkına bile varmadan anında frenlediğiniz parçalama hırsı, o küçücük hücre kümesinden kaynaklanıyor. Bütün cinayetlerin ve savaşların kışkırtıcısı da o fındık kadar nesne.

Üstünde düşünmeye değer bir başka sözcük olan ‘barış’ ise uygar insanın icadıdır. Doğada yoktur. Birbirini yemektir, ekolojik düzenin temel kuralı.

İnsanoğlu evrenin en büyük harikası olan zekâsından yararlanarak; o vahşet kalıntısını aşmaya, kendi sürüngen beynini yenmeye çalışmakta. Her gün gazete sayfalarında ve ekranlarda haberlerini izlediğiniz ‘barış çabaları’, toplantılar, ikili görüşmeler falan hep o ruhsal iç savaşın belirtileri.

Ama olmuyor. Şimdilik insanoğlunun içindeki timsah ağır basmakta. Üstelik onun elinde uygar bilinç ürünü teknolojinin sunduğu binbir ölüm oyuncağı var. Zehirli gazlı katliamlar, Hiroşimalar, kör bıçakla kafa kesmeler, okul çocuklarını bombalarla parçalamalar, hastanelerdeki hastaları cayır cayır yakmak gibi marifetler, hep o yenilgimizin sonuçları.

Kendi topraklarımızdaki görüntü ortada. İç barış için kendi canlarını, özgürlüklerini, onurlarını tehlikeye atarak çabalayan harika insanlarımız da var, canavarlıktan vazgeçmeyen timsahlarımız da.

Olay uluslararası. Washington’da, Moskova’da, Pekin’de, Tahran’da, Tel- Aviv’de, Lefkoşa’da, Diyarbakır’da uygar kişiler aklın zaferini sağlamaya çalışmaktalar.

Onların bezip havlu atmamaları, türümüzün ‘sürüngen beyni’ni er geç yenmeleri şart. Yoksa sürer gider insanlığın sürünmesi...