Günümüzün en önemli özelliği yavaş yavaş zihinleri sürüleştirme mikrobunun sinsice yayılmasıdır. Birçok insan her şeyin normal olduğunu zannedebilir ama bu geçersizdir. Kim ne derse desin, her zaman bir yanda seçkinler, imtiyazlılar, diğer yanda ırgatlar vardır. Bunun bu şekilde yerleşmesi ve devamı için maalesef değerlerimiz kullanılır; din, ideoloji, demokrasi, özgürlük, insan hakları vs, bedava sakız olarak yığınlara çok kolay çiğnetilir. Bütün dinler, bütün insanlar eşittir derler ama, dinini iyi bilmeyenler, yani din felsefesinden haberi olmayan insan yığınları, din adına kendilerini kandıran, yönlendiren hatta ayrıştıranlar için “onlar seçkin insanlardır, biat etmek gerekir” diyerek daha baştan kendilerine ırgatlık, ikincil insan rolü verirler. Sefalette eşit olmak yeterli görülmeye başlar. Demokrasi denilen oyunda da yığınlar sahnedekilerin gerçek niyetini hiçbir zaman sorgulayamazlar, isteseler de bunu beceremezler!

Toplumda hiçbir zaman bir seçim öncesinde “iyi, doğru ve güzel” olanın nerede ve kim olduğu asla gündeme getirilmez, asla tartışma ortamı oluşturulmaz, karşı partiye atılan yalan iftiralarla vatandaşın zihni meşgul edilir ve bu yolla şartlandırılır. Buna televizyon, basın ve internet de eklenince zihin işgal virüsüne bütün yollar açılmış demektir. Vatan toprağı mı bölünüyormuş; yahu bize de sadaka veriyorlar, bunlar kötü iş yapmaz diye söylettirebilirler!

Yok artık demeyin sakın! Aç insan başka türlü düşünemez. Çünkü zihinsel olarak sürüleşen toplumlarda yaşayan insan için yaşama tarzı kendisine yüklenen “yeni değerlere” göre yeniden düzenlenir, kendi öz hayat felsefesine göre değil. Kendi değerlerini bile artık düşman olarak görebilir, kendine yabancılaşmıştır. Kendine ters düşmek, hatta yetiştiği kültür ortamının aksine davranışları sergilemek ona doğruyu bulmuş olma huzuru vermeye bile başlar. Asgari ücretle köle olarak yaşamak onun mutlu olmasına fazlasıyla yetebilir. Hele bir de üste sadaka alırsa piyango kazanmış gibi olur. Artık gurur ve haysiyetiyle ve emeği kadar kazanmak duygusu unutulmuştur. Helal-haram kavramı değişmiştir. Birileri fısıltı yoluyla “cepteki para helaldir”, kim ne karışır diye yayarsa onlardan bir şeyler bekleyenler de bunu normal saymaya başlarlar. Onlara kutsal değerlerinin çiğnendiğini söylediğiniz zaman size düşman dahi olabilirler.

Çünkü efendilerin lütfedip vereceği kırıntılardan mahrum kalma korkusunu taşırlar. Yeni kutsal değerlerinin istismar edilmesine tepki göstermek onun biat kültürüne göre artık ayıptır, günahtır! Peki, yeni kutsal değerleri yeni mi icat oldu? Kim icat etti? Bu o kadar önemli değildir, düşünülmez bile. Bütün meselelere gündemde tutulan kısmıyla bakılır. Bütüncül bakış artık söz konusu olmayacaktır. Çünkü bilgiye dayalı düşünce devre dışıdır, akıl ölçü değildir. Okumayan insanın kaçınılmaz akıbeti...! Aksini iddia edenler, insanımızın kültür ve hayat standartlarının nereden nereye vardığını; Hitler’in iki Dünya Savaşı arasında “Avrupa Devletler Topluluğu” teklif ve propagandalarının Fransa ve Polonya işgallerini nasıl kolaylaştırdığını; bizim ülkemizdeki AB propagandalarını, ne kazanıp ne kaybettiğimizi; Çözüm Süreci propagandalarını, nelerden bahsedildiği ve nereye vardığını ciddi olarak araştırıp, değerlendiriversinler. Her nedense, patronlarımız asgari ücretliyi severler de ücreti sevmezler.