SON DAKİKA



Haber > Karadeniz > Ya sizin 2,5 yaşındaki çocuğunuz lösemi olsaydı?

Ya sizin 2,5 yaşındaki çocuğunuz lösemi olsaydı?

14 Ocak 2016 Perşembe - 10:31








Sezgin SEYDİOĞLU ile Siyah-Beyaz Hayatlar -1

O veya bu nedenle başına bir felaket gelmiş, hayatı alt üst olmuş insanlar… Sizin yaşadıklarınız… Acılarınız… Anlatacak bir hayat öykünüz varsa… Siz de sesinizi duyurmak istiyorsanız. Sizin hayatınıza dokunmak istiyoruz! Çok büyük şeyleri değiştirmeyecek olsa bile, yaralarınıza bir nebze olsun merhem olabilmek adına..!


Gözlerinin içi parlayan 6 yaşında bir çocuk Arda Yavuz... Hastalığı 3,5 sene önce başlıyor. Teşhis: Lösemi All. Bu küçük yaşta tarifsiz acılar yaşadı, yaşıyor. En büyük destekçisi annesi Sera hanım. Güçlü bir kadın. Hayattan tek beklentisi var, ‘çocuğunun bu hastalığı yenmesi’. İnşallah, inşallah…  Arda bu zor günleri aşacak, çok ama çok yaşayacak..!

GÜNLERDEN BİR GÜN..!

Hafızam beni yanıltmıyorsa 6 Mayıs günüydü... Küçük bir operasyon geçirmiştim. Ankara Çankaya'da özel bir hastanede.. Doktor uyarmıştı... ‘6 saat boyunca sigara içmeyeceksin’ diye... 'Tabi ki dedim' çıktım.. Amaçsızca yürüdüm Çankaya sokaklarında... B ir yere falan gittiğim yoktu. Ayaklarım gidiyor, ben de peşinden gidiyordum. Sonra aniden ilk gördüğüm sarı taksiye el atıp durdurdum... 'Opera Meydanına çek. Gençlik Parkı kapısına' dedim... Yatıp istirahat etmem söylendi ama nerdeee... Ben yatamam ki... Taksiden indim... Gençlik Parkı’na doğru yol aldım. Yine ayaklarım amaçsızca beni peşinden sürükledi. Lunapark girişinde bir banka oturdum. Boş gözlerle insanlara bakınırken, birden bir kaç metre ötede yerde duran bir gazeteye gözüm ilişti... Gazeteyi uzandım aldım. Sayfaları karıştırırken bir röportaja takıldım kaldım... Pankreas kanserine yakalanan bir gazetecinin yaşam savaşını anlatıyordu... Bir değil, iki değil inanın üç kere okudum aynı satırları... Sonra gözlerim daldı derin düşüncelere... Ve oracıkta karar verdim..

BU FİKRİ ÇOK SEVDİM..!

O zaman fark ettim ki; sadece yazı yazmakla, haber yapmakla, röportaj yapmakla yetinmeyip, insanlara yardımcı da olabiliriz, fiilen işlerine de yarayabiliriz. Çok büyük şeyleri değiştirmese de belki yaralarına merhem olabiliriz... Bu fikri çok sevdim. İşte bugün başladığım "Siyah- Beyaz Hayatlar" serüveni böyle doğdu. Şu ya da bu sebeple, başına bir felaket gelmiş ve bıçakla kesilmiş gibi aniden hayatları değişmiş insanlar... Onların yaşadıkları... Acıları... Şimdi bunun peşindeyim... Ve onlara yardımcı olmanın... Elimden geldiğince de sürdüreceğim bunu. Nereye kadar giderse. Çünkü artık geceleri başımı yastığa koyduğumda rahat uyumak istiyorum. Tabi şöyle bir gerçek de var; tüm bunları sadece kendimi iyi hissetmek için değil, size farklı, şaşırtıcı hayat öyküleri sunabilmek için de yapacağım.

UZAK GÖZLERLE YAKIN TAKİP!


Günlerden 6 Mayıs ve ben halen Ankara'dayım... Kafaya koymuştum, Trabzon'a işimin başına döndüğümde bu düşüncemin hazırlıklarını yapacaktım... Açık konuşmak gerekirse hemen olmadı. İstediğim gibi gitmedi bazı şeyler... 25 ayda 4 seçim geçirdi bu memleket. Nasıl yoğun olmayalım ki. Yattık kalktık seçimlerle. Derken... "2016'da artık başlayacağım" dedim. Hani, kendime göre yeni yılı başlangıç olarak seçtim.. Geçen süre zarfında öyle bomboş da durmadım. Özellikle sosyal paylaşım sitelerinden insanlara yardım edebilmenin peşinde koşan derneklerin, yardımsever iyilik meleklerinin faaliyetlerini uzak gözlerle takip ettim..

İyilik bulaşıcıdır biliyor musunuz?

Hiç bir çıkar peşinde olmadan bu yardımsever insanlar ne yapıyorlardı ki...? Hesapsız, çıkarsız. Niçin yapılabilirdi ki bu kadar iş? Koşturmaca. Onlar benim gözümde iyilik melekleri. Daha ne olabilirlerdi ki? Onlardan biri de Umut ve Yaşam Derneği. Doktor Nimet Baki ve arkadaşları... İşlerini, güçlerini, ailelerini bir kenara bırakmışlar; zor durumdaki, çare arayan, hayalleri yarım kalmış insanların dertlerini dert edinmişler... Kanser hastalarının yaşam ortamlarını bir nebze olsun renklendirebilmek için tüm bu gayretleri. İnsanların dertleri en büyük dertleri... Onlara destek olun. Olun ki onlarda hayatın arka bahçesinde yaşama tutunmak için çare arayan hastalara el uzatabilsinler. Tanıyın onları. İyiliği, merhameti hissedin. İyilik bulaşıcıdır. Onlardan size, sizden de başkalarına bulaşsın...

765_2

Buyrun Arda'nın dünyasına...

Bir kaç gün önceydi... Sosyal paylaşım hesabım üzerinden Nimet hanım ile yazışıyorduk.. "Pazar günü akşamı, 6 yaşında lösemi hastası bir çocuğun evine gideceğiz. İsterseniz siz de gelin Sezgin Bey" dedi... “Neden olmasın!" dedik. Seve seve kabul ettik. Pazar akşamı iş çıkışı, foto muhabiri arkadaşım bizim Kemal Bektaş ile yola koyulduk, Trabzon’da Erdoğdu Mahallesi’ne doğru.... Şu an 6 yaşında olan lösemi hastası Arda Yavuz'un evine... Küçük Arda'nın hayat hikayesini yaşamak için... Sizlere aktarabilmek için.. Gittiğimiz evde Dr. Nimet Baki ve arkadaşları oradaydılar. Trabzonlu bir aile... Anne Sera Hatun Yavuz 27 yaşında... Baba Halil İbrahim Yavuz 30... 9 yıllık evliler… 2 çocukları var... Biri lösemi hastası 6 yaşındaki Arda, diğeri ise 4.5 yaşındaki kızları Halide. Anne ev hanımı, baba ise Trabzon Ortahisar Belediyesi'nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde şoför... Onlar da 3.5 yıl öncesine kadar sizin bizim gibi bir yaşam sürüyorlar, günlük yaşamlarımda yoğrulup gidiyorlardı.

3,5 YIL ÖNCESİYDİ...

Ta ki 3.5 yıl öncesine kadar. Arda, 2.5 yaşındaydı. Bir gün Arda'nın boyun kısmında misket büyüklüğündeki lenf bezlerinde şişkinlikleri fark ederler... Tedirgin olunca.. Farabi Hastanesi'nin yolunu tutarlar... İlk teşhiste “Kan eksikliği var” deniyor... 3-4 kez kontrole gidiyorlar... 8 ay geçer.. Henüz minik Arda'nın lösemi olduğundan habersizler... Ancak Arda'nın yüzünde morluklar oluşmaya başlayınca, bu defa Numune Hastanesi'nin yolunu tutarlar. Tahliller, kontroller, derken... Yine Farabi Hastanesi'ne giderler. Bu defa teşhis anında koyuluyor.

“Lösemi ALL” hastalığı...

O an şok hali... Tam bir yıkım.. Ama söz konusu olan evlat. Ona bir şey olmasına tahammülleri bile yok.. Hastane hastane dolaşmaya devam ediyorlar... ‘Tedavi şartları belki daha iyi olur’ diye Arda'yı alıp, Ankara'ya Hacettepe Tıp Fakültesi'ne götürürler. 6 Şubat 2013. O günden sonra Arda, Hacettepe'de 2 ay yatar. Anne baba da bu süreçte, onunla birlikte ölüp ölüp dirilir... 146 haftalık tedavi süreci başlar. "Ha öldü, ölecek" derken, Allah yardım eder, hastalık şu an durmuş gibi. Şu an tedavinin 101. haftasındayız... Peki baba bu tedaviyi nasıl sağlıyor, bir de ona sorun... Biz sorduk. Yutkuna yutkuna cevap verdi baba Halil İbrahim... "Borçla harçla bugünlere geldik. Eşimin altınlarını sattık. Yetmedi, bankalardan kredi çektik 30 milyarlık... Şu an Arda'nın tedavisi için uğraşırken, 2 banka kredisi ödüyoruz. Yetirebildiğimiz yere kadar gidecek... “Bittik” dediğimiz an bu defa evi satacağız. Gerekiyorsa çocuğumuz için bunu da yapacağız.. Ankara'ya gidiş gelişler... Ve devletin ödemediği ilaçlar bizi çok etkiliyor.” Anneler daha duygusaldır. Tıpkı, Arda'nın annesi gibi...

876_1


ÇOOK AĞLADIM ÇOK!

“Neler hissediyorsun?” dedim. “Çocuğunuzun durumunun sizi hiç ağlattığı oluyor mu?” diye sorduğumda; anne Sera hanım bir süre konuşamadı… Ana yüreği işte.. Hemen gözyaşları süzüldü gözlerinden… Gözyaşlarını sildi... Ardından sözcükler ağzından zar zor dökülmeye başladı... -"Çook ağladım çoook. Tabi ki ağladım. Ama çocuğumun yanında ağlayamıyorum. Çok gece yüreğime akıttım gözyaşlarımı. Hastalığı öğreniyorsun, yıkılıyorsun. Ama rabbimin verdiği öyle bir güç var ki; o güçle bir an da toparlıyorsunuz. Korkuyu içinizden hiç atamıyorsunuz. Ancak evladıma nasıl daha fazla faydalı olabilirim? Ne yedirirsem iyi olur ne yaparsam iyi olur? Bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz."

8 GECE ÜST ÜSTE SABAHLADIK!

■ Acı çekiyor mu çocuğunuz.? -Tabi ki çekiyor. 8 gece sabahladığımızı biliyoruz. Ağlıyor, yakınıyor, bacakları ağrıyor. Vücudu yanıyor. Bu ağrıyı kesen bir ilaç yok. Her an her dakika da ilaç veremiyorsunuz, tabi ki..."

Umudumuz biterse...

■ Umutlu musunuz?

-Tabi ki... Çünkü bizim umudumuz bittiği an her şeyimiz biter. Moral biter. Çocuğumuz biter. O yüzden her şeyden önce Allah'a inancımız var. Allah’ın izniyle, inşallah bitecek. Mutlu günler yeniden gelecek...


■ Hiç kaybedeceğinizi düşündünüz mü oğlunuzu?

- Tabi ki düşünüyoruz. Bugün iyi ise hamdedip, şükredip, o günü tamamlıyoruz. Âma en ufacık bir sıkıntıda hemen aklımıza geliyor. Ama o aslında hiç aklımızdan çıkmıyor. Ama o psikoloji ile yaşayamayız. Anne baba olarak bu psikoloji çok kötü... Bizden daha kötü hastaları gördükçe biz halimize de şükrediyoruz. Tedavisi bile olmayan hastaları gördükçe..."

KOCAMAN BİR AİLEMİZ OLDU!

■ Umut ve Yaşam Derneği ile nasıl iletişime geçtiniz?

-Onlar bizimle iletişime geçtiler. Sonradan da sosyal medya aracılığı ile. Hastanedeki hasta ailelerle kendi akrabamızlardan daha iyi akraba oluyoruz. Kocaman bir ailemiz daha var artık bizim... Çünkü hasta aileleriyle aynı derdi, aynı sıkıntıyı yaşıyoruz.


■ Çevrenizdeki insanlardan, yardımseverlerden destek görebildiniz mi?

-Desteğe ihtiyacımız var. Çocuğumuz için destek bekleriz. Çünkü çok iyi durumda olan insanlar var. Yalnız bizim için değil… Daha kötü lösemi hastaları var. Daha duyarlı olsunlar. Maddi olarak çok ihtiyacı olan hastalar var. Hastasının yanında olabilmek için çalışamayan babalar var. Maddiyat da olmayabilir, bu hastaların en çok manevi desteğe ihtiyaçları var.

■ Hayattan beklentileriniz neler?

Tek hayalimiz, beklentimiz, çocuğumuz. Hayattan başka hiç bir beklentimiz yok. O iyi olduktan sonra gerisinin pek önemi yok ki. Bugün çocuğum iyi ise başka bir beklentimiz yok..." Arda şimdilerde 6 yaşında. Sevimli mi sevimli bir çocuk. 24 saat yanında olan öncelikli kişi annesi. 24 saat yanında. Sera hanım, bu kadar acı dolu günlerden sonra müthiş güçlü bir kadın. 3.5 yıldan beri ızdırap dolu günler yaşamış ama hala dimdik ayakta. Umudunu hiç kaybetmemiş... İnşallah Arda bu zor günleri aşacak, bu hastalığı yenecek... Bir an önce bu hastalığı yenmen dileğimle...

Sen çok yaşa be Arda...


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap