SON DAKİKA



Haber > Magazin > Ruhat'a alkış

Ruhat'a alkış

07 Şubat 2016 Pazar - 10:40








Telefondaki buyruğa uyup, kovuklara servet sokuşturanların aşırı uysallığına şaşmıştık ya? Eskiden betermişiz.

Bugünlerde tiyatro tarihimizi inceliyorum. O alanın profesyonelleri genellikle özgürlüklerine pek düşkün, hatta serkeş ruhlu ve kaprislidirler. Kimselere kolay kolay boyun eğmezler. Öyleyken 19. Yüzyıl’da modern Türk Tiyatrosu bebek adımlarını atmaya başlar başlamaz ensesine binen ‘güvenlik’ denetim ve sansürünü ‘gık’ demeden sineye çekmişler. Zaptiyeler polis olduktan sonra da hayli zaman sürüp gitmiş o koyunluk.

Düşünün... Ne emekler, ne paralar harcamış; uzun haberleşmelerle varılmış anlaşma uyarınca, kentinizden yüzlerce kilometre uzakta bir yere gelmişsiniz. Temsil verip, üç beş kuruş kazanacak, heyet üyelerinin çoluk çocuğunun rızkını sağlayacaksınız. Ama önce Emniyet’ten ‘olur’ almanız şart.

Karakola gidip Komisere dilekçenizi ve oyununuzun metnini takdim ediyorsunuz. İçiniz rahat, çünkü piyeste siyasetin ya da ideolojinin kırıntısı yok. Ama kötü haber geliyor: “Oynanamaz bu oyun.” Bre aman! Neden? “Takdirimiz böyle.” Saatlerce yalvarıp diller döktükten sonra öğrenebildiğiniz gerekçeye gülmekle ağlamak arasında kararsız kalıyorsunuz.

Somut örnek vereyim. Cevdet Kudret’in “Yerli Mallar” adlı oyunu yasaklanmış. Hem de turnede değil, İstanbul’da. Birinci (Siyasî) Şube tarafından. Gerekçe şu: Metnin birkaç yerinde rejisöre not yollu “Polis gelir”, “Polis çıkar” gibi sözler varmış. “Polis” dememek gerekirmiş. “Polis Efendi” imiş doğrusu...


Halkın tutumu bölgeden bölgeye değişiyormuş. Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun eski adı) sanatçıları Reşat Nuri Güntekin’in dilimize çevirdiği “Bir Gece Faciası” adlı Fransız oyununu oynamak için 1924 yılı Ağustos ayında geldikleri kentte polis yasağıyla karşılaşmışlar. Gerekçe:

“Bu piyes Padişah olan Halife’yi ve onun kızı olan Sultan’ı tehzil ediyor (alaya alıyor). Vakıa, halifelik makamı lağvedilip Mecid Efendi memleketten çıkarıldı. Ama daha pek taze. Bu piyesi oynamanız tehlikelidir.”

Olay Cumhuriyet’in ilanından sonra geçiyor. Polis de Mustafa Kemal iktidarının görevlisi ama yaptığı bu. İstanbullu sanatçılar da boyunlarını büküp, kabullenmişler zırva yasağı.

Bereket versin kent ahalisi devreye girmiş, “Hayır efendim, oynanacak bu oyun” demişler. Oynanmış. Ve perde kapanınca ayakta alkışlanmış uzun uzun.

Kent neresi, tahmin ettiniz mi? Trabzon. Bilgi kaynağım da Vasfi Rıza Zobu’nun “Türk Tiyatrosu” dergisinin 1960 Ekim sayısındaki “Trabzon’dayız” başlıklı yazısı.


Kentin adı başka tarih sayfalarında da geçiyor. Sahneye ilk çıkan Türk kadını diye yiğitliğini hayranlıkla andığımız Afife Jale Hanım var ya. Refik Ahmet Sevengil’in “Yakın Çağlarda Türk Tiyatrosu” kitabında anlattığına göre değişik gruplarla turneye çıktıkça, gittiği yerlerde başka Türk kızlarını da (uygarlık saydığı) tiyatroya özendirmeye çalışırmış. Pek az başarı kazanmış o yolda. Ama ‘Ruhat’ adlı bir kızımızı sahneye çıkarabilmiş Trabzon’da!

Karadeniz insanının mertliğini ve uygar kişiliğini bilirim. Sevdiğim sanat alanında somut kanıtlara rastlamak hoşuma gitti. Herhalde çoktan ölmüş olan Ruhat’ı da hep saygıyla anacağım.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap