Kaynak:HALKTV

Ekrem İmamoğlu 'Sandık Gelecek Bunlar Gidecek'

Yayın Tarihi: 31.01.2025 - 12:46
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çağlayan Adliyesi'nde Terör savcısına ifade vermesinin ardından otobüs üstünden açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, "Sandık, gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim, bu kadar net. Bu işin başka bir yolu yok. O bakımdan, o bakımdan hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çağlayan Adliyesi'ndeki ifadesinin ardından yaptığı konuşmada, yaşananların "İstanbul'da kurulmaya çalışan bir kumpasın sonucu" olduğunu söyledi.

"HEDEFİN NE OLDUĞU BELLİ"
İmamoğlu, "Hedefin ne olduğu belli. İstanbul'da 4 aydır yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz. Ama yılmadık, yılmayacağız. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz." dedi.

"SÜRECİ DİZAYN ETME ÇABASI"
Konuşmasında Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt ve Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'a yapılan operasyonları da hatırlatan İmamoğlu, "Esenyurt'ta başlayan ve Ahmet Özer Hocamızın sabahın köründe derdest edilerek hapse atılması, Beşiktaş'ta Rıza Akpolat kardeşimizin haksız yere tutuklanarak görevinden uzaklaştırılması süreciyle beraber bu yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam etmektedir." ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, kendisine destek olmak için gelen siyasi parti temsilcilerine ve yol arkadaşlarına teşekkür etti.

İmamoğlu, "İktidar partisi hariç bütün siyasi partiler bugün buraya adaletin savunması, bu ülkede adaletin tesisi için bize destek olmaya geldiler." şeklinde konuştu.

İmamoğlu'nun mikrofonu vermesi ile konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise, "İnsanların hürriyetini hiçbir şekilde kısıtlayamazsınız." diyerek yargıdaki uygulamaları eleştirdi. Yavaş, "İktidar değiştikten sonra demokrasinin başlangıcı olarak Silivri'yi kapatalım!" çağrısı yaptı.
"TURPUN BÜYÜĞÜ DEMEK HER SAYFAYI BİLİYORUM DEMEK"
İmamoğlu ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Turpun büyüğü heybede" sözlerini eleştirerek, "O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukat bile açıp bilgi alamadığı yerde 'Turpun büyüğü heybede' demek, 'Ben soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, her sayfasını biliyorum' demek değil midir?" diye sordu.

"BİZ POLİSİMİZİN GÖZÜNÜN YAŞINI SİLERİZ"
İmamoğlu ayrıca polisleri "masum vatandaşlarla karşı karşıya getirmemeleri" ve "milletvekillerinin gözüne gaz sıkmaktan vazgeçmeleri" konusunda uyardı. "Biz polisimizin gider gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız." dedi.

Ekrem İmamoğlu şunları dile getirdi:

Çok zor koşullarda bize destek olmak için buraya gelen bütün dostlarımızı, bütün hemşehrilerimizi, bütün yol arkadaşlarımızı ama gerçekten çok kapsayıcı bir sürecin içindeyiz.

"16 MİLYON İNSANIN TEMSİLCİSİ BÖYLE İFADE VERMEMELİYDİ"
Burada, burada olmayan siyasi parti yok. Bu benim için en büyük gurur vesilesi. Çünkü, çünkü burada tek tek ismini sayarsam yanlış olabilir, atlayabilirim ama ifade edelim ki bugün burada bütün siyasi partiler, iktidar partisi hariç bütün siyasi partiler, bugün buraya adaletin savunması için, bu ülkede adaletin tesisi için bize destek olmaya geldiler.

Çünkü gerçekten 16 milyon insanın temsilcisi burada böyle bir ifade vermemeliydi.

Böyle bir ifade günü olmamalıydı. Sevgili dostlarım, bugünkü mesele adalet meselesidir. Hak hukuk arama meselesidir.

Bugünkü mesele, bugünkü mesele geleceğimiz meselesidir.

Ne yazık ki yargının siyasallaşması ve yargıya siyasetin....

Bugünkü mesele İstanbul'da ne yazık ki kurulmaya çalışan bir kumpasın geldiği bir sonuçtur. Hedefin, hedefin ne olduğu belli.

İstanbul'da 4 aydır yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz. Ama yılmadık, yılmayacağız. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Esenyurt'ta başlayan ve Ahmet Özer Hocamızın sabahın köründe derdest edilerek hapse atılması, Beşiktaş'ta Rıza Akpolat kardeşimizin haksız yere tutuklanarak görevinden uzak uzaklaştırılması süreciyle beraber bu yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam etmektedir.

Ben tabii bugün büyük bir dayanışma ruhu içerisindeyiz. Dedim ya siyasi partilerimizin tamamı burada. Hatta genel başkanlarının bize katkı sunduğunu biliyorum.

Her birisine Türkiye Cumhuriyeti'nin bu şanlı devletin bekası için, milletimizin birlik ve beraberliği için her birisine yürekten teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum.

"HERKESİN KATKI SUNDUĞU EN ÜST SEVİYEDEYİZ"
Elbette, elbette benim siyasi yol arkadaşlarım bugün burada, hem İstanbul'umuzun hem ülkemizin farklı noktalarından yönetici dostlarımız burada, partimizin en üst seviyesinden üyesine kadar herkesin katkı sunduğu bir ortamın içerisindeyiz.

Her daim yanımızda olan partimizdeki yol arkadaşlarımıza, bütün yöneticilerimize de teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum.

Bütün örgütümüzün yanı sıra elbette yol yürüdüğümüz, özellikle 31 Mart'tan sonra gösterilen seçim başarısıyla Türkiye'nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'ne, başta Sayın Özgür Özel Genel Başkanımız olmak üzere her birimize, en fazla da belediye başkanlarına nasıl müdahale edildiğini, nasıl kötü bir muamelenin gösterildiğini hep beraber yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.

Sevgili dostlarım, sevgili dostlarım, elbette bizi farklı konumlandırmaya ve farklı bir biçimde bizleri yorumlamaya çalışanlar var.

Ben, bugün yanımda olan, anons edildi birçok başkanımız da burada ama gelemeyen de var buraya. Çünkü o tarafta, o tarafta insanlarımızın bir araya toplanmasına bile engel olunma çabasını anlayamıyorum.

"KORKUNUN NEDEN KAYNAKLANDIĞINI BİLİYORUZ"
Korkunun, neden kaynaklandığını biliyoruz.

Bu konuda özellikle bu tür ortamlarda polisimizle, sevgili, kıymetli, ayağına taş değmesin diye dua ettiğimiz polisimizle halkımızı karşı karşıya getiren aklı da kınıyorum.

Aklı da kınıyorum. Bunun o kadar kolay halledilebilecek ortamı var ki, buraya gelmezdi. Onun için gelemeyen başkanlarımız var. İzmir Belediye Başkanımıza, Muğla Belediye Başkanımıza, Tekirdağ Belediye Başkanımıza, onların nezdinde burada oldukları için sarıldım, kucakladım, teşekkür ettim.
"AĞABEYİM MANSUR YAVAŞ"
Tabii özellikle burada bulunması, nasıl kol kola, omuz omuza olduğumuzu, birlikte "Mesele vatansa gerisi teferruattır." diyerek bir arada olduğumuzu gösteren değerli dostum, ağabeyim, Belediye Başkanımız Mansur Yavaş'a teşekkür ediyorum.

Sevgili dostlar bakın, ben, ben iki tane konuda burada ifade verdim. Bir tanesi, bir tanesi bir panelde bu sevgili kardeşim, Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın evinden, evinden çok sayıda polisle gidiliyor, ifade verilmek için adliyeye getiriliyor.

Allah aşkına! Deseniz ki "Sayın Cem Aydın, gel ifade ver." yahut Cem Aydın aha burada adliyenin önünde. Bir korkusu olur mu bu insanların? Aramızda bir Allah'ın kulunun bile korkusu yok.

Gider ifadesini verir. Veremeyeceğimiz hesap yok. Neymiş? İtibarsızlaştıracakmışlar. Neymiş? Korkutacakmışlar. Ben de sevgili başkanımız, çok başarılı bir başkanımız. Sonuçta 30 seneye aşkındır, yani neredeyse doğmadan diyelim ailesini tanıdığım, çocukluktan beri yetişmesini gördüğüm bir insan üzerinden elbette hayıflanıyorum, kızıyorum.

Bir abi gibi, bir baba duygusuyla dedim ki: "Bak Sayın Başsavcı, biz öyle adil bir dönemi bu ülkeye kazandırmak istiyoruz ki senin çocukların dahi, sadece onun değil, kim haksızlık, kim hukuksuzluk yapıyorsa bu milletin hiçbir evladının sabahın köründe derdest edilerek evinden alınmayacağı günleri, herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığını bu ülkeye biz getireceğiz." dedim.

"BU NASIL BİR ŞAŞKINLIK"
"Biz getireceğiz." Biz bunu söylüyoruz. Bizi, bizi ailesini tehdit etmekle suçluyorlar ve savcılığa ifadeye getiriyorlar. Ya ben, ben bu memlekette, bu 16 milyon şehirde bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında biz başımızı yastığa koyamayız diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz. Biz evimizde dahi eşimle beraber "Önce çocukların okutulması, anaokulu, kız çocuklarımızın okutulması." diye feryat eden biz bir Allah'ın kulunun evladını dahi ayırmayacağımızı, sadece ben değil, Mansur Başkanımız, her birimiz ne diyoruz? "Ya partisine mi bakıyoruz kardeşim? Kim olduğuna mı bakıyoruz kardeşim? Bakmayız." diyen bizi sen aileyi, en kutsalımız olan aileyi, çocuğu tehdit etti diye Ekrem İmamoğlu'nu buraya ifade vermeye çağırıyorsun.

Bu, bu bir şaşkınlık. Hem de, hem de daha konuşmamız yeni bitmiş, pat diye. İkincisi ne? İkincisi bir bilirkişisi, artık ismini söylemeyeceğim, herkes tanıyor. Bir bilirkişisi, bir bilirkişisi, öyle bir bilirkişi ki istatistik kurallarını altüst ediyor.

Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresinde hangi konu var ise özellikle soruşturmanın başladığı anda ilk bilirkişi olarak çağırılıyor ve o bilirkişi raporlarıyla dava açılıyor. Şu ana kadar yazdığı her bilirkişi raporu da başka uzman bilirkişiler tarafından tamamen yanlış olduğu tescil ediliyor.

"DİĞER BİLİRKİŞİLERİN HABERİ OLMADAN RAPOR HAZIRLIYOR"
Özellikle son Esenyurt ve Beşiktaş operasyonunda Esenyurt için tutulan tutanakta orada 3 bilirkişinin ismi yazıyorken diğer ikisinin haberi olmadan, bilgisi olmadan bir rapor yazıyor, imzalıyor.

Tamamen usule, hukuka, kanuna aykırı. Çünkü ben şimdi hukuksuzluk yapmayayım, Mansur Başkanımın yanında ama ikisinin imzası olmadan o 3 kişinin ismi yazıyorsa bilirkişi raporu çıkamaz. Öyle değil mi başkanım?

Dolayısıyla böyle bir evrakta sahteciliğe kadar giden uydurma bir rapor düzenliyor. Yahu bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğini altüst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? İfşa edeceğim

Yargının işlemesini engelleyici veya kötüleyici, hakaret içeren vesaire diye ifadeye, etki altına alıyormuşum

Bir kere ben bilirkişi raporları verilmiş, altına imzasını atmış o bilirkişiyi ben nasıl etkide bulunacağım? Mümkün mü? Değil. Ama ben size bir etki söyleyeyim mi sevgili dostlarım?

"TURPUN BÜYÜĞÜ NE DEMEK?"
Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? "Heybenin büyüğü turpun heybede." dedi. Öyle değil mi? Bir yargıya, yargı mensuplarına dönük buradan, adliyenin önünden söylüyorum.

"turpun büyüğü heybededir." demek nedir biliyor musunuz? O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukat bile açıp bilgi alamadığı yerde "turpun büyüğü heybede" demek "ben, ben soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, her sayfasını biliyorum." demek değil midir?

Peki Sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir dosyayı bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok. Ama ona rağmen diyorsun ki "Ben biliyorum." Hatta daha da ileri gidiyorsun, "Ben" diyorsun "bu davayı takip ediyorum.".

Endişeli bunlar. Çünkü "turpun büyüğü heybede", daha ilerisi "Ne yapılacağını da biliyorum." diyorsun. Yani bu davanın da geçmişte soyunduğun gibi bu davanın da savcılığına soyunuyorsun, öyle değil mi? D

eğerli dostlarım, "Biz aldatıldık." diyenlerden usandık. "Aldatıldık." diyenlerle işimiz yok. Biz aldatılmayız kardeşim, biz aldatılmayız. Biz aldatılmayız, bu insanlar aldatılmaz.

"Aldatıldık." diyenlerden usandık. Yanlışı yap, sonra "Aldatıldık." de. Buna müsaade etmeyeceğiz. Aldatılan, aldatılan milletin yoksulluk içerisine gömülmesine vesile oldunuz.

"SANDIK GELECEK GİDECEKLER BAŞKA YOL YOK"
Buradan söylüyorum. Biz adil bir düzen, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun.

Bakın bu iş, bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece doğru gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık, gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim, bu kadar net. Bu işin başka bir yolu yok. O bakımdan, o bakımdan hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler. Bakın buradan bir şey daha söyleyip sözlerimi bitiriyorum.

Bu sevgili polis kardeşlerimize vatandaşla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın. Emniyet görevini yapsın. Bu polis kardeşlerimizi masum vatandaşlarla karşı karşıya getirip milletvekillerinin gözüne, gözüne gaz sıkmayı falan filan bıraksın. Biz polisimizin gider gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız, tozunu.

Bu ülkenin asil, gururlu, adil yargı mensuplarına sırtımızı yaslayacağız. Bugün kötülük yapanların da o adil yargı düzeninde hesap vermelerini sağlayacağız, hesap vermelerini. Bakın, ben, ben bugün şunu da söyleyeyim.

Ben bugün savcının odasına girdim. Savcının odasında avukatlarımla beraber ifade verdim. Beni nezaketle karşılayan, ifade vermemi sağlayan savcı bey gibi, ben onun önünde önümü iliklerim.

Yüce Türk yargısı önünde onun önünü iliklemez. O benim yargıcım, o benim savcım. Ama bu ülkede önünde yargının önünü iliklemesi için mücadele eden, talimat veren zihni de bu ülkeden söküp atacağız kardeşim.

"İKTİDAR YOLCULUĞU TOPLANTILARI OLACAK"
Onların evine yollayacağız. Ben nezaketi için de teşekkür ediyorum. Yargı böyle işlesin. Ama böyle sebepsiz yere buralara gelmeyelim.

Hep birlikte, hep birlikte kazanmaya, bir olmaya ve birlikte olmaya kararlı olacağız. Ya hep beraber, öyle değil mi? Kurtuluş yok. Başkası, başka türlüsü yok. Ya hep birlikte, tamam mı? Ya hep beraber ya hiçbirimiz, bu kadar net.

Onun için bu bir siyasi mücadele değildir. Aynen öyle. Bugünden sonra bakın bugün söylüyorum. Burada verilen mücadele millet için mücadeledir. Kreşleri kapatmak isteyenlere karşı mücadeledir. Bu ülkede yapılan iyi hizmetleri engellemeye çalışanlara karşı yapılan mücadeledir. Onun için büyük, bütün partiler buraya geldi. Onun için bütün partili yol arkadaşlarım buraya geldi. Onun için İstanbul gönülleri buraya geldi. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum. Tekrar hepinize minnet duygularıyla sesleniyorum. Allah yolumuzu açık etsin. İstanbul'daki toplantılarımız gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak.

Etiketler