Bildim bileli Diyanet İşleri Başkanı bu kadar
tartışılmamıştı. Neden derseniz, her şeye laf üreten bir başkan var. Asli
görevlerini unutmuş, iktidarın sözcüsü gibi, bulunduğu makamı kullanarak öyle
fetvalar veriyor ki şaşırmamak elde değil.
Kimden mi bahsediyorum, Ali Erbaş’tan. Bakıyorsun eline
kılıç alıp ahkam kesiyor, bakıyorsun milletin ne yiyeceğine karışıyor,
sıkılmadan oturduğu koltuğu borçlu olduğu dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’e
dil uzatıyor.
Erbaş’a sormak gerek: Boş bıraktığın alanları tarikatlar,
cemaatler dolduruyor, bunları hiç takip etmiyor. Acaba Diyanet İşleri Başkanı
bunlara çanak mı tutuyor diye insanın aklına gelmiyor. Türkiye’de o kadar
çirkinlikler yaşanıyor ki, bunlar ile ilgili Erbaş’ı konuşurken göremezsiniz.
Kurumun bütçesi 7 bakanlığın bütçesine denk, harca harca
bitmiyor, israfın daniskası yapılıyor, sanki kendi parasını harcıyor.
Ülkemde bir ayda 30’un üzerinde kadın hayatını kaybediyor,
Erbaş’tan çıt çıkmıyor. Ülkemde uyuşturucu bataklığına binlerce kişi düşmüş,
bakıyorsun Erbaş’tan çıt yok. Salgın için yapılan mücadelede için Erbaş’ı
görmek mümkün değil.
Erbaş’ın derdi varsa yoksa Atatürk. O’nun kurduğu
cumhuriyetin kimlik değişmesi için ha gayret fetvalar veriyor. Kendi
görevlerini sanki dört dörtlük yapmış gibi sıra laikliğe geldi, çıktı laikliğin
tam tersi olan tanımı yaparak “İnanç, insan ile Allah arasında olsun, evine ve
ticaretine, siyasetine, adaletine, yansımasın diye ortalığı ayağa
kaldırıyorlar” diyerek yine din ve devlet işlerinin ayrı olmasına karşı
olduğunu açıkça ortaya koydu.
Allah aşkına sen siyasetçi misin? Erbaş’a buradan
söyleyeyim, sen ve senin gibiler şunu hiç unutmasın ki Atatürk’ün kurduğu laik
Türkiye Cumhuriyeti dünya döndükçe Türk oğlu Türk milleti sayesinde var
olacaktır.
Gazeteci Fatih Ergin’in, laiklik karşıtı söylemlerde bulunan
Erbaş’ın sözlerine Atatürk’ün 1930 yılında Ankara Halkevi’nde söylediği,
"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur.
Yalnız şurası vardır ki din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfın
din simsarlığına müsaade edilmemelidir.
Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir.
İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu
gibi din ticareti yapan insanlar masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve
sizlerin asıl mücadele edeceğimiz bu kimselerdir.
Hangi şey ki akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur;
biliniz ki o bizim dinimize uygundur. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu
bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı..." sözlerini
hatırlatmış.
Atatürk’ün sözlerini okudunuz değil mi? Şimdi de Erbaş’ın
bugüne kadar sergilediği tavır, davranış ve sözlerini hatırlayın. Atatürk’ün
tarifi ile karşılaştırıp değerlendirin. Son olarak söyleyeceğim, Erbaş, gel bu
sevdadan vazgeç ve bir Türk olarak sahip olduğun makamın gereğini yerine getir,
biz de seni alkışlayalım.
Ayrıştırmaya, ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya, din adına
milleti bölme işlerine alet olma. Birlik ve beraberlik adına, bütünleştirici
olarak gel tarih sayfalarında yer al. Sırtını sana Atatürk’ün kurup emanet
ettiği Diyanet İşleri Başkanlığı’na daya, farklı güçler günlük kazanım sağlar
unutmamak gerek.
BAK ŞU KONUŞAN TOSUN’A!
‘Laiklik Anayasa’dan çıkarılmalı’ demiş Resul Tosun. Bay
Tosun İslam dininin toplumda ve devlette etkili olmasını savunmuş. Yazık be!
Devletin dini mi olur? Bu tipler ikide bir laiklik karşıtı çıkışlarla gündem
olup reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek laf salatası yapmaya devam ediyorlar.
Kaldırılmasını istediğin laikliğin ne demek olduğunu
öğrenmen için bir daha yazıyorum, iyi oku Tosun! “Laiklik devletin temeli
olunca, akla dayanan uygulamalarla millet zaman yitirmeden çalışma ve kalkınma
imkânı bulur. Devlet vatandaşın inancına karışamaz; daha önce de belirtildiği
gibi inançlar çeşitlidir. Herkesi bir doğrultuda inanca zorlamak olmaz. Bu her
şeyden önce demokrasiye aykırıdır.”
5 Şubat 1937 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına giren
laiklik asla dinsizlik değil, dinleri, dilleri, mezhepleri ne olursa olsun,
bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşit şartlar altında yaşamalarının
sigortasıdır.
Bunlar mı sana battı Tosun? Yoksa sen de dinden menfaat
sağlama peşinde koşanlardan mısın? Kafan basmıyor mu kardeşim, laiklik olmasa
millet dininin gereğine yerine getirmekte özgür olur muydu? Olmazdı kardeşim,
olursa, o zaman çıkıp birisi kendini ulema ilan edip onun işaret ettiği şekilde
din yaşanırdı. Tosun konuşuyorsun, yazıyorsun toplumu geriyorsun.
Sana ne kardeşim dini kullanarak laf üretiyorsun? Şunu da
diyeyim, Diyanet İşleri Başkanlığı taraf olup meydanı boş bırakırsa Tosun
gibiler çıkar ahkam keser. Arkadaş İslam dinine en büyük zararı Tosun gibiler
veriyor. Düşün milletin ve dinimin yakasından be!