Ahh güzel ülkem...
Gün geçmiyorki yeni bir şok ile güne uyanmayalım..?
Son aylarda Türkiye’nin dört bir yanından peş peşe gelen gıda zehirlenmesi haberleri, aslında uzun süredir biriktirdiğimiz bir faturanın kendini nihayet masaya vurmasıdır. Bu ülkenin mutfaklarında kaynayan tencerenin altındaki ateş artık sadece açlığı değil, ihmali, denetimsizliği ve ekonomik sıkışmışlığın ağır bedelini de ısıtıyor.
Ekonomik koşulların insanları nasıl bir kıskaca aldığı ortada. Asgari ücret açlık sınırının etrafında dolaşıyor, emekli maaşları ise çoktan hayat pahalılığının gerisinde kalmış durumda. Böyle bir tabloda vatandaşın ucuz gıdaya yönelmesi kaçınılmaz. Market raflarında indirim etiketi görünce gözümüzün parlaması, aslında cebimizdeki yangının bir refleksi. Fakat ne acıdır ki, ucuzun da bir bedeli var; çoğu zaman görünmeyen, ama en tehlikeli olanı: sağlığımız.
Ucuzluk yarışı büyüdükçe, gıda sektöründe kalite yerini hızla riske bırakıyor. İşletmeler “maliyetleri nasıl daha da kırarım?” telaşıyla hareket ediyor; tedarik zinciri ucuzluyor, hammaddenin niteliği düşüyor, son kullanma tarihine yaklaşmış ürünler “kampanya” maskesiyle raflara itiliyor. Hijyen, saklama koşulları, çalışan kalitesi… Hepsi maliyet kalemi olarak görülüyor, kısıldıkça kısılıyor.
Denetimsizlik ise bu tabloyu tamamlayan karanlık gölge. Gözden kaçan her nokta, soframıza kadar gelebilen bir zehir damlasına dönüşüyor.
Bugün yaşadığımız gıda zehirlenmesi vakaları birer tesadüf değil;
Ailesiyle hiç olmazsa haftada belkide ayda bir dışarı çıkmak isteyenler mecburen ekonomik koşulları göz önünde bulundurarak ucuz gıdaya yöneliyor.
Belkide o akşam yemekleri son yemekleri oluyor.
Haber kanallarında izlediğimiz bu sahneler artık yanı başımızda ceyran ediyor.
Evet evet Trabzon'da, Rize'de etrafımızda.
Bazen bir düğün salonunda, bazen bir lokantada, bazen bir kasapta ve ne yazık ki bazende bir okulda!!!
Ortahisar ilçesinde 6 öğrenci, okul yemeği sonrası gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı.
Trabzon'da damat evinde gerçekleştirilen bir düğünde dağıtılan yemeklerden yiyen yaklaşık 100 davetli, gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastanelere kaldırıldı.
Trabzon’da kasım ayının ortasında üç ayrı zehirlenme olayı yaşandı. Tavuk pilavlı düğün yemeği, evde tüketilen et ve aile yemeği sonucu toplam 206’dan fazla kişi hastanelere başvurdu. Bir kişi salmonella kaynaklı zehirlenme nedeniyle hayatını kaybetti.
Daha dün yanı başımız Rize'de kız öğrenci yurdunda sütlü tatlı yiyen 40 öğrenci yavrumuz, zehirlenme şüphesi ile hastaneye kaldırıldı.
Şimdi size daha trajikomik bir açıklama iletecem, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Doğan Aydaş’ın Trabzon ziyareti sırasında yaptığı açıklamada;
Trabzon’da katır, at ve eşek sayısının yüzde 74 oranında ciddi bir azalış gösterdiğini söyleyen Aydaş, vatandaşlara eşek eti yedirilmiş olabileceğini söyleyerek, “Trabzon’da katır, eşek ve at sayısı %74 azalmış. Satmadıysanız yediniz arkadaşlar, haberiniz olsun.” ifadelerinde bulundu.
Peki bu yaşadıklarımız neyi getiriyor ardından ''Güvensizlik''.
Bakın bu çok tehlikeli bir durum. Bugün Trabzon sokaklarında konuşulan tek konu bu!
İnsanlar bu güvensizlik hissine kapılırsa dahada içine kapanır.
İşini düzgün yapan onlarca esnaf bu durumdan etkilenir.
Keşke ekonomik sorunlar olmasada herkes sağlıklı ve kaliteli gıdaya ulaşabilse.
Aslında insanca yaşamanın gerekliliğide bu ya neyse.
En çokta üzüldüğüm geleceğimiz olan evlatlarımız.
Kendimizden feda edip daha iyi beslenmeleri ve gelişmeleri için onlara yedirdiklerimize nasıl dikkat edeceğiz inanın bilmiyorum.
Umarım yetkililer bu duruma bir çözüm bulurlar.