Nereden başlayacağımı inanın bilemiyorum.
Veya diyeceksiniz ki başka bir konu yok da mı böyle bir konuyu yazıyorsunuz?
O zaman ben de sizlere diyeceğim ki ben yazmazsam, o yazmazsa, öyle ya kim bu sorunları ve yaşananları kamuoyunun önüne getirecek?
Neyse gameti fazla uzatmadan yaşanılan hikayemize dönelim.
Ha hemen belirteyim hikayeyi bizzat yaşadığım için bu sorunu kaleme alıyorum.
Yani kulaktan dolma yazmıyorum.
Yani birilerinin söylemlerini dile getirip Fatih Devlet Hastanesinin acilini karalamak için de yazmıyorum.
Evet, yaşananları bizzat kendim yaşadım, o nedenle yazıyorum.
Günlerden pazartesi...
Yani bayramın ikinci günü.
Saat gecenin 22.00’si ya var ya yok.
Yaşadığım şikayetlerden dolayı Fatih Devlet Hastanesi evime yakın olduğu için bu hastanenin aciline müracaat ettim. “O odaya gideceksin, sonrasında da doktor görecek seni” dediler.
Ve en sonunda o odaya gidip doktor hanımla buluştuk.
Doktor hanım, “Neyiniz var?” dedi, anlattım, boğazımdan başladım, öksürmekten çıktım, “Ağrılar da işin ayrı boyutu” diye ekledim.
Doktor hanım “Ağzınızı açar mısınız” dedi.
Ağzımı açtım, elindeki endoskopik ve mikroskobik aletlerle boğazıma bakarak “Evet, boğazınızda kızarıklık var” diye cevap verdi.
Geldiğimiz noktada doktor hanıma serum tedavisi olmak istediğimi söyledim.
Doktor hanım “Hayır, iğne vereceğim” dedi.
Ben serum olmaktan yana ısrar ettiysem
de doktor hanım “Olmaz” dedi ve odadan çıktım.
Bu yaşadıklarımın eksiği var, fazlası yoktur.
Kısacası benim durumum hani ya Tik- Tok’ta sürekli izleniyor... Adamcağız bir eczaneye giriyor, eczanedekiler buyur ediyor adamı, adam başlıyor anlatmaya...
“Yav benim dişim ağrıyor diyorum, bana kıçımdan iğne vuruyorlar, kıçımla dişimin ne alakası var?”
Biz doktor hanıma öksürüğümüz var diyoruz, kendisi de zaten muayenesinde boğazımızdaki sıkıntıyı görüyor, ağrılarımız çok oluyor diyoruz. Ih ıh doktor hanımı bir türlü serum vurulmak için ikna edemiyoruz.
Elimizde iğneli bir reçeteyle karşıki odaya gidiyoruz ve iğnemizi oluyoruz.
Tabii ki çare olmayınca iğne sonraki günde kendimizi serum almak için özel bir hastanenin acilinde buluyoruz.
Soralım hastane başhekimi ve yönetimine...
Acaba Fatih Devlet
Hastanesinin acilinden haberdarlar mıdır?
Orada işler istenildiği gibi mi gidiyor?
Acile müracaat eden hastaların durumu ‘biz işimizi yaptık, bundan sonraki işiniz Allah’a kaldı’ felsefesiyle mi işliyor?
Hey gidi eski Fatih Devlet
Hastanesinin acili!
Oraya giden ikinci bir hastaneye gitme ihtiyacı asla duymuyor.
Ben burada başhekimin iyi niyetli olduğunu, elinden geldiğince çalıştığını az çok biliyorum.
Ama ne var ki alt kadrolar hele de acilde çalışan doktorlar var ya, çoğunu tenzih ediyorum, bazıları burunlarından kıl aldırmıyorlar.
Soruyorum: Ettiğiniz Hipokrat yemininiz nerede kaldı?
Hadi benim elimde kalem var, bunları yazdım, ya olmayanlar ne yapacak?
Yazık günah ya...
İnsanlar dertlerine derman bulmaya geliyorlar, aksine daha çok dertlenip hastanenizden öyle çıkıyorlar.
Tıpkı benim çıktığım gibi...
Sayın başhekimim, şu acile bir müdahale yapmanız şart.
Benden sonra sordum soruşturdum, hep böyle mi diye hastanenin acili?
Aldığım cevap o kadar fazla ki sevgili başhekimim, yemin ediyorum hastanenizle ilgili bir dokunduk bin ah işittik.
Bu yazımla hastalara bir nebze katkıda bulunmuş olsak asıl bizi bu mutlu edecek.
Belki de bu yazımdan sonra o akşam görevde olan doktor kızımız da gelen hastalara daha itina gösterir. O doktor kızımız unutmamalı ki yaptığı meslek çok ulvi. Allah herkese böyle bir meslek nasip etmiyor.
BU CAN BU BEDENDE OLDUKÇA YAZACAĞIZ
Kaç kere yazacağız?
Kaç kere yazdık?
Ne yazdıysak, ne yaptıysak,
AK Parti Trabzon İl Başkanı Sezgin Mumcu bildiğini okumaya devam ediyor.
Bak sevgili Mumcu, o yanda bu yanda ‘Ankara bana devam et diyor’ diye söylüyorsun.
Zatıaliniz bu haberleri nereden alıyor bilmiyoruz.
Bizim aldığımız haberler devam etmemen yönünde.
Bizim bilgi aldığımız kaynaklarda senin aldığın kaynaklardan çok daha önemli kaynaklar, bunu da not edesin.
Bak sevgili başkan, bayramlaşma töreni yaşadı partiniz
Meydan Parkı’nda.
Kaç kişi katıldı bayramlaşmanıza?
Belki iki yüz kişi diye cevap verirsiniz, ben yine size torpil yapayım, rakamı üç yüzlere çıkarayım.
AK Parti tarihinin en az katılımlı bayramlaşmasını sizlerin sayesinde yaşamıştır.
Aynı hızla da aşağıya doğru gitmektedir.
Başkanlığı yapamıyorsunuz.
Toparlayıcı değilsiniz.
Kucaklayıcı ise hiç değilsiniz.
Neden benden bu kadar deyip partinizin önünü açmazsınız?
Merakım beklentiniz nedir?
Sizin bu kadar başkanlıkta direnmeniz yüzünden, belki siz anlamıyorsunuzdur, ama milletvekillerinizi de zor durumda bırakıyorsunuz.
Bak sevgili başkanım, bu can bu bedende olduğu müddetçe zatıaliniz il başkanlığına devam ettiği sürece ferman dinlemeden yazacağım.
Şimdilik hoşça kal.