ATATÜRK'ÜN ÖDEDİĞİ FATURA
·
Bugün sizlere bir fatura sunacağım.
Fatura, 22 Ocak 1936'da, Niğdeli manav Durmuş Ali tarafından kesilmiş.
Vali Ziya Tekeli'ye gönderilen faturanın dökümü şöyle:
– Tel ve çiviye verilen: 57 kuruş.
– 6 adet sandığın bedeli: 3 lira 60 kuruş.
– Elmaların istifine ödenen: 75 kuruş.
– Sandıkların İstasyona taşınmaları için hamaliye: 25 kuruş.
– 170 kilo elmanın bedeli: 46 lira 75 kuruş.
– Ankara'ya kadar navlun bedeli: 6 lira 95 kuruş.
– Yekün: 58 lira 87 kuruş.
Şimdi sıkı durun.
Sandıklardaki tel ve çiviye kadar bedeli ödenmiş bu elmalar kime gönderilmiş?
Çankaya'ya, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e…
Peki ödemeyi kim yapmış?
Yine Atatürk!..
Niğde elmasını çok seven Ata, Vali Tekeli'ye parasını göndererek, manavın fatura kesmesini istemiş.
Belgesi de Atatürk arşivinde bugünlere kadar saklanmış.
6 kasa elmaya harcanan paranın hesabını tutan devlet anlayışından, halkın vergisiyle yapılan sorumsuz şahsi harcamalara...
Sanırım A’dan Z’ye ders almamız gereken çok şey var daha bu topraklarda..
MHP TRABZON'DA BAŞARILI MI?
Trabzonda Cumhur ittifakında MHP’de kendini sorgulamalıdır .
İl Başkanı Ömer Ayar, Ortahisar ilçe Başkanı.. ve yönetimleri hiç bir şey olmamış gibi hareket edemez.
Trabzon MHP teşkilatlarında birlik ve beraberliğin sağlıklı şekilde olduğunu dile getirmek mümkün değil…
Büyükşehir ve Ortahisar Belediye Meclislerinde MHP’li isimlerin yer alamamasının nedeninin AK Partiyi yönetenlerin ittifak ruhuna aykırı davranışları etkin olsada MHP’yi yönetenlerin pasif duruşununda altını önemle çizmek gerek…
MHP il başkanı Ömer Ayar at sahibine göre kişner atasözünü unutmamalı…
Özetle MHP ‘nin Trabzonda başarılı olduğu söylenebilir mi!
Cumhur ittifakı ruhu Trabzonda işlememiştir..
Sorumlusuda iki il başkanıdır.
Selamı sabahı olmayan ittifak gerçeği ile bu kadar?
MHP için gereken tahlili önümüzdeki günlerde kapsamlı yapacağız.
NEDEN DEDELER
PARKLARDA OTURUR,
BİLİR MİSİNİZ?
Sevgili dostlar bugün siyasetin dışına çıkarak çok özel bir yazı ile sizlerle buluşmak istedim…
Bazen ders gerek hepimize..
Parklarda oturan yaşlılarımızı sık, sık görürüz ya…
Neden?
Sevgili Yavuz Şen anlatmış…
Muhteşem bir duygu yüklü..
*
Bir çoğunun eşi ölmüştür.
Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir.
Gelininin yada damadının yanına sığınmıştır.
Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır.
Uzuvları görevini yapamaz hale gelmiştir.
Dermansız, çaresiz, mahzundur.
Yürekleri yumuşamış, gözyaşı gözünün kenarında hazır bekler, gurbetten geleni görse o yaşı akıtır hemen...
Yemeğini üzerine döker, takma dişi ağzından çıkar, dişi gıcırdar,
Damadın, gelinin, oğlunun, kızının, torunların küçük bir sözü gücüne gider.
Üzülür, gözleri dolar, yutkunur..
İçine atar acısını, çaresizliğini..
Sessizce, ezilerek sofradan çekilir, usulca.
Baba niye kalktın, doymadın ki der, kızı, oğlu...
Doydum yavrum doydum, siz devam edin der.
Der demesini de yüreği hüzünle dolmuştur dedenin...
Allah'ım beni niye görmüyon, benimde canımı al, der.
"Canının alınmasını Allah'tan istemek, yalvarmak" duaların en son noktası değil midir?
Ve o dede yine usulca kendini kapıdan dışarı atmanın hesabını yapar, inceden inceye, iç çeke çeke, Ne desi?
Yavrum ezan vakti geliyor, ben yavaş yavaş dışarı çıkayım der, ve çıkar.
O dışarı çıkış yanan yüreğine soğuk su gibi gelir.
Ya Alipaşa Cami avlusuna ya da yeraltı çarşısı üzerine yada üstü taştan banka gider, oturur.
Tanımasa da selam verip oturur diğer yaşlının yanına.
Gündüzleri camidir, onların sığınacağı ısınacağı yer.
Yüreğine ferahlık bulacağı yer.
Emeklilik maaşı olan bir nebze iyidir ötekilerden.
Gelininin, damadının ihtiyacı da varsa, maaş hatırına ilgilenirler yine…
Ya yoksa?
Yeryüzünün en sevimsizi, en istenmeyeni siz olursunuz.
Gençler...
Varacağımız yer İhtiyarlık Durağı.
Aman ha, parkta oturan yaşlıya, otobüsteki yaşlıya siz siz olun yer verin..
Eleştirmeyin!..
O yaşlara gelecek bizlerde sınanacağız,
Hep beraber imtihan halindeyiz, son nefese kadar...
Tanıdığınız yaşlı varsa bir selam verin, sohbet edin, durumuna göre bir çay, bir çorba ikram edin......saygı sevgi ile ve kırmadan...