Lütfen bir an için sakince düşünün!
İftiraya uğradınız ve haksız yere gözaltına alındınız.
Polis, T.C Devletinin Polisi değil de siyasi iktidarın korumasındakilerin polisi!
Cumhuriyet Savcısı, yasa gereği hem devletin hem de sizin haklarınızı savunan biri değil de dünyaya başka pencereden bakan biri!
Sevk edildiğiniz mahkemenin yargıcı, üzerine yemin ettiği bağımsızlığını yitirmiş biri!
Bir adet sahte dijital delil, çarpıtılmış bir ifade, taraflı bir yargı!
Lütfen söyler misiniz, ne yapacaksınız?
Siz ne derseniz deyin ne kadar haklı olduğunuzu söylerseniz söyleyin, hakkınızda karar baştan verilmiş!
İşte o an insanlığın, hak ve özgürlüğün öldüğü, adaletin bittiği andır.
Zaman durmuş, atmosferde oksijen tükenmiş, yerini çaresizlik duygusunun kapladığı bir yerdesiniz gibi hissedersiniz!
Şimdi lütfen kendinizi Türkiye’de bu tarz demokrasi ve insanlık dışı bir muameleye uğramış yüz binlerce insandan birinin yerine koyun!
Örneğin, yukarıda yazılan duruma düşmüş ve seslerini duyurmak için başka çareleri kalmadığı için, 870 gündür zindanda olan, hasta ve artık ölümün sınırına yaklaşmış Türk Ordusunun şerefli komutanlarının yerine koyun!
Ne kadar korkunç bir durum değil mi?
Hiç kimse “Bana ne, benim başıma böyle şeyler gelmez” diye demesin!
Demokrasi dışı yönetimlerde her an her şey olabilir!
Demokrasinin olmadığı yerde kişi hak ve özgürlükleri anayasanın değil, bir kişinin iki dudağı arasındadır. Canınız da malınız da bir adet Kanun Hükmünde Kararnameye bakar! Ne malınız ne mülkünüz ne paranız sizi kurtaramaz!
Ülkemize hâkim olan “Tek Adam” anlayışı, bizi hür dünyadan uzaklaştırdığı gibi kişisel korkularımızın, insani duygularımızın önüne geçmesini sağladı!
Kimse bu ülkenin Cumhurbaşkanına, Başbakanına şu soruları soramıyor.
-Mısır’daki Esma için ağlayan, şimdi de Sisi ile dost olan sizler!
-Türk çocuklarından esirgediğiniz 70-80 milyar doları, Ortadoğu’nun
“Öz vatanını savunmaktan aciz” kaçkınlara veren sizler!
-Libya’da El Kaide türevlerine bavul bavul dövizleri veren sizler!
-CIA uşağı FETÖ ile 12 sene ortaklık yapan ve hep Pensilvanya’ya giden sizler!
-Tarihimizin en kanlı terör örgütü olan PKK yöneticilerinin ayağına Oslo-Kandil-Habur’da gitmekten çekinmeyen sizler!
Niçin bu emekli komutanlarımızın yanına bir temsilci gönderip, isteklerini dinlemezsiniz?
Sizler nasıl insanlarsınız?
Müslüman, suçsuz günahsız insanların işkence çekmesine rıza gösterir mi?
Gerçek Müslüman, dolandırıcı Reza Zarrab’a gösterdiği yakınlığın kırkta birini bu kahraman komutanlara göstermez mi?
Değerli okurlar;
Demokratik rejime, Lâik Cumhuriyete, Sosyal Hukuk Devletine sahip çıkmazsak, onu korumak ve yaşatmak için yirmi dört saat mücadele etmezsek bu rezilliği hak etmiş oluruz.
Demokrasiyi ve çağdaşlığı hazmetmemiş seccade tüccarlarından adalet beklemek, ağustosta kar yağmasını beklemektir.
Bu ateş bir gün herkesi yakar, demedin demeyin.
Sağlık ve başarı dileklerimle…