2002 öncesi seçimler, ister genel ister yerel olsun demokrasi şöleni halinde geçerdi!
Her seçim bir yenilenme, bir arınma, egemenliğin sahibi Türk Milleti’nin vekalet verdiği siyasetçiler ile hesaplaşması gibi geçerdi.
Hiç kimse, seçimlerde hile yapılacağını, devletin tüm olanaklarıyla iktidarın emrinde seçime gireceğini, YSK’nın “Anayasa İhlal Suçu” işlemek pahasına taraf olacağını düşünmezdi bile! Hele devleti yönetenlerin, göz göre göre YALAN söyleyip, halkı aldatmaları mümkün olmazdı. Özgür basın vardı.
Seçimlerin adil-dürüst-şeffaf olması için İçişleri-Adalet ve Ulaştırma Bakanları istifa eder ve bağımsız-tarafsız kişiler Bakan yapılırdı…
Şimdi öyle mi?
Düğün Alayı gibi değil, mezarlığa giden Cenaze Alayı benzeri bir seçime gidiyoruz!
Üstelik omuzlarda taşıdıkları tabutun içinde ne olduğunu bilmeden!
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu kadar aciz duruma düşmesi, Demokratik rejimin ve laik Cumhuriyetin yıkılıp, yerine “Federe Ümmet Devletine” geçilmesi macerasının elbette ki çok sayıda nedeni var. Ama en önemli etken, 22 yıldır ülkeyi yöneten AKP’nin ortakları, MHP-Hizbullahçı Hüda-Par bu ihanetin, rehin alınmış ortakları olarak suç ortağı durumundadır.
Muhalefet Partileri, siyasette olması gereken ilkeli duruşu, Cumhuriyetin değerlerini, Anayasamızın değiştirilemez maddelerinin korunmasını başaramadılar. Rejimin değiştirilme noktasına getirilmesinde en büyük hata, Ana Muhalefet CHP’nin Genel Merkez yönetimindedir.
Yeni Genel Başkan ve eski Genel Başkan maalesef yakın tarih cahili çıktılar. Türk Milletini birarada tutacak, bütünleştirecek politikaları uygulamadılar. Aksine, Türk Milletini çok rahatsız edecek söylem ve eylemleri kullandılar.
Diğer Muhalefet partilerine gelince;
İYİ Parti ve Zafer Partisinin Genel Başkanları, Devlet Bahçeli’nin emrinde çalışmış, rejim tahrip edilirken susmuş, ikisi de Partilerinde “Akçeli” konularda ciddi suçlamalara muhatap olmuş kişilerdir. Ülke meseleleri ve çözümleri konusunda, ayakları yere basan projeler üretemediler.
Dün, ittifak yaptıkları, bu seçimde de ittifak yapıp yine CHP’nin sırtına binmek istemişler, ret yanıtı alınca, insafsızca CHP’ye, adaylarına saldırmaya başlamışlardır.
Bu iki çakma Türk Milliyetçisi için en önemli mesele, kendi siyasi gelecekleridir. Bunların ülke meseleleri yoktur. Bu seçimde Türk Milletinden gereken dersi alacaklardır.
AKP larvaları Davutoğlu ve Babacan ise siyasi yaşamlarının son seçimi olacak Yerel Seçimlerinden sonra dükkanlarını kapatacaklardır…
DOĞRU Partiye gelince;
DOĞRU Parti kuruluş gerekçesini şöyle ilan etmiştir;
Anayasamızın ilk 6 maddesini beynine ve gönlüne yerleştirmiş, Ulus Devlete-Üniter Yapıya, Atatürk İlke ve Devrimlerine inanmış her vatandaşımıza gönlümüz de kapımız da açıktır.
Türk Devletinin emperyalist devletler tarafından sokulduğu açmazdan çıkması için yapılması gereken tüm politikalarını belirlemiş ve sürekli güncelleştirmiştir.
Şu an 46 il’ de ve İlçelerinde örgütlenmiş Merkezde ve Merkez Sağda konumlanmış, T.C Devletinin ve Türk Milletinin birliğinin çimentosu olan bir partidir. Var gücümüzle Genel Seçimlere hazırlanıyoruz.
AKP’nin her türlü baskısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yasa dışı uygulamalarına karşı hem hukuk bazında hem de alanda mücadele veriyoruz…
Bizler şu gerçeği çok net olarak görüyor ve biliyoruz.
AKP ve ortakları, “Cenaze Alayı” benzetmemizdeki tabutun içine Laik Cumhuriyeti koymak istiyorlar. Bizler buna geçit vermeyeceğiz.
O tabutun içine, Türk Milletinin tüm kaynaklarını soyan, Türk Ordusunu çökerten, Yargıyı tarikatların emrine veren, Türk Tarımını bitirip insanlarımızı açlığa mahkum eden ilkel-çağdışı Ümmet Devletini yerleştireceğiz..
Son yapılacak işimiz, “Devr-i Sabık” yaratıp mutlaka hesap sormak ve Atatürk İlke ve Devrimlerini yeniden Türk Devletinde etkin kılmak ve dürüst-namuslu kişilerin eşit şartlarda yarışabilecekleri siyasi zemini Türk Milletine armağan etmek.
Siyaset, ülkeye hizmetin en onurlu yoludur. Siyaset cambazlarının, siyaseti zenginleşme aracı olarak görenlerin yeri olmamalıdır…
Sağlık ve başarı dileklerimle