Aziz Türk milleti; TV ve basın
röportajları sebebiyle bu gece yazamadım. 9 (dokuz) yıl önce yazdığım bir
yazıyı tekrar sunuyorum. Doğruyu söyleyen ve gösteren kimmiş? Peki, “Federe
İslam Devleti” çalışmalarının son sürat hız kazandığı bu 9 yılda, gerçekleri
görmeyip, Anayasamızın laiklik ilkesini defalarca ihlal eden “Sabıkalı AKP’ye”
TEKRAR bir kapatma davası açmayan kim? Cevap veriyorum: Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı! Bir soru daha: Bu 8 satır için bana dava açılır mı? Elbette…
Cumhurbaşkanından başbakana, Ana
muhalefet genel başkanından, diğer parti genel başkanlarına kadar, “Devlet
Adamı” fakiri bir ülkeyiz. Başımıza gelenlerin birinci sebebi budur. Bugüne
kadarki tüm çağdışı uygulamaları ve Cumhuriyeti dönüştürme çabalarını bir
“Noter” edasıyla anında tasdik eden Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin tamamının
cumhurbaşkanı olmayı beceremedi. Gül, AKP’nin seçtiği taraflı bir
cumhurbaşkanıdır ve öyle anılacaktır. Gül destekçilerinin, Erdoğan’ın
yıpranmasından yararlanarak Gül’ü yeni ve çağdaş bir siyasetçi olarak takdim
çalışmaları son derece komiktir.
Büyük Atatürk’ün bizi bir arada
tutan “Ne mutlu Türküm diyene” ilkesini “İlkellik” olarak gören, “Güzel şeyler
olacak” diye diye cani Öcalan’ı başımıza bela edip ülkeyi bölünme noktasına
getiren, “Cemaat” markalı birinin Çağdaş Türk milletinin geleceğinde yeri
olmamalıdır. (25 Mart 2022 Notu; ABD Dışişleri Bakanlığı “Bizim yetiştirdiğimiz
devlet adamları” diye 57 kişinin adını açıkladı. Bizden kimi yetiştirip,
devletimizin tepesine oturtmuşlar! Bildiniz, Huber Abdullah yani Abdullah Gül!)
AKP’nin 2002 yılında iktidara
gelmesini ABD adına destekleyen (Prof. Henri Barkey-Morton Abramowitz- Graham
Fuller) üçlüsünden Barkey; “ABD 1997 yılında, bugün AKP’nin hazırladığı açılım
söylemi ile birebir örtüşen bir “Kürt Raporu” hazırlamıştı. Türkiye’de bu
raporu uygulayacak cesur bir lider arıyorduk. O liderin Erdoğan olduğuna karar
verdik ve destekledik. İlk seçimi kazanan Erdoğan’la bugünkü Erdoğan arasında
büyük fark var.
İlk Erdoğan, başkalarıyla çok
uyumlu bir şekle çalışan bir insandı. Bugün artık kimseyi dinlemiyor ve
ihalelerden, gazeteleri kimin alacağına, reklamlara kadar her şeye karışıyor.
Hükümet şimdiye kadar iyi bir kriz yönetimi sergileyemediği için, açılan
yaraları kendi deştiği için, “Hata Yaptık” diyemediği için milleti kızdırıyor”
demektedir. Bu demeç, ABD üst yönetiminin Erdoğan’ı “deliğe süpürmeye” karar
verdiğinin en açık şekildeki itirafıdır.
Demokrasiyi sadece “sandık”
zanneden, demokrasinin evrensel değerlerini bilmeyen, demokrasiyi kendisini
hedefine götürecek bir araç olarak gören, seçilmek için dış desteğe boyun
eğmiş, saldırgan üslubuyla herkese bağıran, topluma saygısı olmayan bir
siyasetçinin “Devlet Adamı” niteliği taşıması mümkün değildir. Devlet adamı
olamamış ve hiçbir zaman olamayacak bir siyasetçinin ise ülkeye huzur ve refah
vermesi mümkün değildir.
Devlet adamı, olayları önceden
görebilmeli ve gerekli tedbirleri alabilmelidir. Türkiye, 9 gündür yılların
birikimiyle patlak veren, toplumsal muhalefet hareketleri yaşamaktadır.
Özellikle gençler, özgürlük alanlarının daraltılmasına, Lâik Cumhuriyete ve
Atatürk Türkiye’sine sürekli olarak yapılan saldırılara olan tepkilerini, gayet
demokratik olarak tüm şehirlerimizde ve ilçelerimizde gösteriyorlar.
Devlet adamı niteliği taşıyan
muhalefetteki bir siyasetçinin yapması gereken bu toplumsal hareketliliği
siyasete taşıması ve partisini iktidar yapmasıdır. Peki, Ana Muhalefet Genel
Partisi Genel Başkanı ne yapıyor; Türkiye’deki her olumsuz hareketin sorumlusu
AKP Noteri Cumhurbaşkanına koşa koşa gidiyor ve “Aman Cumhurbaşkanım, olaya el
koyun” diyebiliyor ve Meclis Grubunda onu alkışlatıyor. Tıpkı, derdini mübaşire
anlatan davacı gibi!
Sayın Genel Başkan, siz Abdullah
Gül’ün, Erdoğan aleyhine bir şey yapabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Siz
AKP’yi hala normal bir siyasi parti olarak mı görüyorsunuz? Siz AKP’nin, hedefi
“Federe İslam Devleti ve Kürdistan’ı” kurmak için oluşturulmuş bir tarikat ve
cemaatler koalisyonu olduğunu görmüyor musunuz? Sizin gideceğiniz tek yer, Türk
milletinin ayağıdır. Bıkmadan usanmadan Türkiye’yi sokak sokak dolaşıp, Türk
milletine doğruları anlatmak zorundasınız. Sizin işiniz, ABD’nin oyununa gelip,
Erdoğan yerine Gül’ün gelmesine yardımcı olmak mıdır?
“Devlet Adamı” vasıflarını
üzerlerinde taşımalarını gönülden istediğim sayın muhalefet liderleri; Bu haklı
toplumsal olayları siyasete kanalize etmek sizlerin görevidir. Eğer bunu
başaramazsınız, bu eylemler de “Cumhuriyet Mitinglerine” dönüşür. Ortalık
yatışınca imzasız ihbar mektupları ortaya çıkar, onlarca insan yine hapse
atılır, sizler de bakar durursunuz. Ya silkinin görevinizi yapın ya da lütfen
istifa edip gençlerin önünü açın. Hafta sonu gittiğim bir köy kahvesinde,
yıllarca siyaset yaptığım bir arkadaşım şöyle dedi; “Bak Başkan, bunlar bu işi
yapamaz (Kılıçdaroğlu+Bahçeli). Bunların seçilmiş milletvekilleri hapiste değil
mi? Kendi milletvekilini hapisten çıkaramayanlar, kendilerine verilen oya sahip
çıkamayanlar, millete nasıl sahip çıkacaklar?”
Bir cevap veremedim, sustum kaldım!
Sağlık ve başarı dileklerimle…