Türk Milliyetçileri, içlerinde tanımaktan-eserlerini
okumaktan gurur duyduğum çok sayıda ‘Devlet Adamı” bulundurmalarına rağmen,
yetersiz liderlerin yönetimlerinde paramparça oldular, vatan mücadelesinden
soğudular, bazıları sadece maddi çıkar sağlamak için Hırsız-Vatan Haini-Kandil
uşağı dedikleri kişinin altına sığınarak, yaşadıklarını sanıyorlar!
Bahçeli-Akşener-Özdağ-Destici gibi sözde Türk Milliyetçisi liderler, bu güzel
camiayı perişan ettiler. Bu Türk Milliyetçilerini bir de bizim penceremizden görün!
Meral Akşener’i ilk kez, ben Doğruyol Partisi Yerel
Seçimlerden sorumlu Genel Bşk Yardımcısı iken, Kocaeli milletvekilleri
arkadaşlarımın onu Kocaeli Belediye Başkan Adayı olması için getirdiklerinde
tanıdım. Yani 30 yıl öncesinden!
Aday yaptık ama seçimi kazanamadı. Sonra, bizim
öğütlerimizin aksine, Özer-Tansu Çiller ikilisinin elemanı oldu. Çiller’in
malvarlığını örtmek için kurdukları “Şehit Anaları Vakfına” başkan yapıldı.
Çiller’in ABD’deki mallarının bu vakfa bağışlayacağı yalanını söyledi. 1996
yılında, Susurluk rezaletinin başı Mehmet Ağar’ın istifası üzerine İçişleri
Bakanı yapıldı.
7 ay görevde kaldı. 28 Şubat 1997’de Erbakan Hükümetinin
İçişleri Bakanı olarak,
28 Şubat Kararlarını MGK’da imzaladı. Bakanlar Kurulunda da
imzaladı. Uygulamadan sorumlu Bakan olarak onlarca Genelge yayınlayıp, ülkedeki
tüm Polis ve Jandarma kuvvetlerini yönlendirdi. 28 Şubat uygulamalarında
yanlışlık yapıldıysa, vatandaşlar sıkıntı çektiyse bunların baş sorumlusu
Akşener ve dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’dır. Askerlerin hiçbir suçları
yoktur.
Aradan yıllar geçti, Erbakan rahmete kavuştu, FETÖ’cu Savcı
ve Yargıçlar, talimatla şırraakk diye 28 Şubat Davası açtılar. Türk Ordusunun
Şerefli, Kahraman Komutanları tutuklandılar. Bir kısmı cezaevlerinde can
verdiler, bir kısmı ise ilerlemiş yaşlarına ve hastalıklarına rağmen hala
zindanda! Akşener, bu davada 28 Şubat Komutanlarından da şikayetçi oldu!
Aynı rezaleti, Montrö’yü savunan 104 Emekli Amiralimiz için
ZEVZEK diyerek yaptı.
Yine aynı Akşener, basın tarafından oğlunun İYİ Parti Genel
Merkezinde torba ile para dağıtması ve MV sıralarının para ile satıldığı
iddiası üzerine ne dedi biliyor musunuz?
“Bunlar beni tanımıyor. Ben Teoman Koman’ın öğrencisiyim!”
Teoman Koman, 28 Şubat Davasından zindana atılmış,
hastalanmış ve GATA’da vefat etmiş, namuslu, dürüst, Atatürkçü bir Komutanımız
idi! Akşener bir taraftan 28 Şubat Komutanlarına ağır hakaretler yapıyor, diğer
taraftan da korunmak için rahmete kavuşmuş Koman Paşanın arkasına sığınmaktan
çekinmiyordu.
Kendi menfaati için insanları ve kendi arkadaşlarını satan
kişi, dürüst ve Çağdaş bir insan olamaz. Hele Türk Milliyetçilerinin temsilcisi
hiç ama hiç olamaz…
Gelelim Tokatın Hikayesine;
Doğru Yol Partisini kuran MV arkadaşlarımızla “Çiller Özel
Örgütü” ile parti içi mücadele başlattık. TBMM Grubunda ve DYP GİK
toplantılarında, Erbakan’ı Başbakan yapmanın Türkiye’yi irtica girdabına
atacağını, Laik Cumhuriyetin tehlikeye gireceğini, buna izin vermeyeceğimizi,
gerekirse kendi kurduğumuz partiden istifa ederek REFAHYOL iktidarını
yıkacağımızı defalarca söyledik.
Parti içinde, Genel Başkana karşı yapılacak mücadelenin
zorluğunu bilen bizler, istifa noktasına gelmiştik. Kafam bu işlerle dolu TBMM
kulis salonunda yürürken biri koluma girdi. Baktım Mehmet Ağar! Bana dedi ki;
“Abi, sen partiden istifa edecekmişsin ama edemezmişsin. Çünkü senin dosyaların
varmış!” Mehmet Ağar’ı kolundan sıkıca tutup TBMM Koruma Müdürünün odasına götürdüm ve
“Sekreter arkadaş hariç herkes dışarı.”
dedim. Mehmet Ağar’a; “Anlat bakalım Özer efendi ne
istiyor?’ Mehmet Ağar, mırın kırın etti
ama sonra konuştu.
“Abi, Ali Naili Erdem Bey (Eski Bakanımız ve duayen
siyasetçimiz) Özer Bey’e gitmiş.
Ona Özer Bey söylemiş! Demiş ki, ‘Serdaroğlu ayrılacağını
söylüyor ama ayrılamaz. Çünkü dosyaları var, yayınlatır onu rezil ederiz!”
Derhal sekretere Ali Naili Erdem’i bulup bağlamasını rica
ettim. Ali Naili Bey bağlanınca kendisine, telefonun hoparlörünün açık olduğunu
ve Mehmet Ağar’ın da dinlediğini söyleyerek, Özer Bey’in ne dediğini sordum.
Israrım karşısında Ali Naili Bey kendisine yakışır bir şekilde davranarak Özer
Bey’in dediklerini tek-tek söyledi. Teşekkür edip, telefonu kapattım.
Mehmet Ağar, “Abi, bana izin ver ben gideyim” dedi.
Otur bakalım, henüz işimiz bitmedi diyerek yerine oturttum
ve sekretere Özer Çiller’i aramasını söyledim. Sekreter, Özer Bey’in ABD’de
olduğu için ulaşamadığını söyledi.
Ağar çıkmak için izin istediği sırada sekreter, Özer Bey’in
aradığını iletti.
Özer Bey, “Rifat’çığım beni aramışsın, yapabileceğim bir şey
var mı, ben şu an Amerika’dayım, dedi. Ne zaman döneceğini sordum, sonuçta
Pazartesi günü saat 11.00 de Başbakanlık Konutunda buluşmak üzere sözleştik.
Pazartesi saat 11.00 de, Başbakanlık Konutunda idim. Üst
katta Özer Bey’in odası vardı.
Beklemeye başladım. İpek kumaştan yapılmış eşofmanlarıyla
geldi.
Hatır sordu ve bizlerin siyasetteki emeklerini övdü ve ne
yapabileceğini sordu;
Kendisine, Mehmet Ağar ve Ali Naili Bey ile yaptığımız
görüşmeyi aynen anlattım ve dedim ki;
“Özer Bey, sizde olan dosyalarımın bir suretini bana verin,
ve hangi basın kuruluşunu besliyorsanız oranın adını verin. Dosyalarımı oraya
vereyim ve yayımlasınlar!”
Konuşmalar çirkinleşmeye başlayınca kendisine şunları
söyledim;
“Bana bak. Biz siyaset yaptık, dededen kalan iki çiftlik
sattık. Sen eşinle beraber siyaset yaptın Kuşadası’nda çiftlik satın aldın.
Onun tapusunu da, yanında çalışan personelinin üstüne yaptın!
Ve şırraaak diye bir tokat Özer Beyin suratında patladı.
Korumalar araya girdi, Çiller koşarak geldi ve ağlamaya başladı. Oradan çıktım
ve DYP’den istifa ettim.
İşte, “Bir Tokatın Hikayesi” budur. Ben bugün bir avuç
inanmış Türk Milliyetçisiyle birlikte “Hırsızlar İmparatoru” ile mücadele
ediyorum. Çiller, Bahçeli, Akşener, Ağar nerede?
Bir daha söylüyorum; İsmi geçen geçmeyen kim benimle
yüzleşmek isterse, istedikleri yerde ve şekilde yüzleşirim. Allah kimseyi
doğrudan ayırmasın, hainlerin adlarının
Türk Devletinin her yerinden silinmesini Türk Gençlerine
nasip etsin! Vesselam…
Not; Ümit Özdağ’a yer kalmadı. Yarın yer bulursak anlatırız!
Sağlık ve başarı dileklerimle