A+ A-
Yorum
10

Hukuk yoksa nefes almak da yok!

Yayın Tarihi: 14.01.2024 - 10:00

Hukukun, siyasetçiler tarafından çarpıtılarak insanlara ceza verilmesi, bence silahla yaralama suçu gibidir. Şansınız var ve dürüst hukukçulara düşerseniz, başarılı bir doktorun eline düşmüş hasta gibi iyileşip sağlığınıza kavuşma olanağınız belki mümkün olur!

Fakat, hukuk, bizzat adalet dağıtmakla görevli hukuk insanları yani Savcı ve Yargıçlar tarafından çarpıtılır ve haksız yere ceza alırsanız, bu hareket “Tasarlayarak, kasten insan öldürmek” gibidir. Özgürlüğünüzü kurtarma şansınız çok azdır. Biz bu eyleme “Hukuk Cinayeti” deriz.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Türk Milleti tarafından kabul edilmiş ve halen yürürlükte olan Anayasamızın 11-153-158  maddelerindeki açık emirlerine rağmen Anayasa Mahkemesi Kararlarını “YOK” sayması Cumhuriyet Tarihinde hiç görülmemiş bir “HUKUK CİNAYETİDİR.”

Hele Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yaptığı hukuk cinayetinin, AKP İktidarı tarafından açıkça desteklenmesi, AKP tarafından “Demokratik Cumhuriyet Rejimine-Anayasa’ya” karşı yapılmış bir DARBEDİR…

Bir de bu ayıbın üstüne, üyesi olduğumuz ve Anayasamıza yazdığımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını inatla ve aptallıkla uygulamamakta ısrarımızı ekleyin.

Bu ağır suçları işleyenler, makamları mevkileri ne olursa olsun, suç tarihinin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, mutlaka yargılanmalıdır.

Bu yargılamanın yapılması Türk Milletinin namusu kadar önemli ve Kurtuluş Savaşımız kadar şarttır.

Aziz Türk Milleti;

Ben hukukçu değilim. Yukarıda yazdıklarım benim yarım asra yaklaşan siyasi hayatım boyunca, gerek siyasi yaşamımda (Parti içinde), gerekse özel yaşamımda bana yapılan tüm hukuksuzluklardan edindiğim tecrübelerden kaynaklanır. Şimdiye kadar yediğim siyasi-yargısal kazıkların toplamı, benim tecrübe sınırımı gösterir.

Bu deneyimlerimi, siyasi yaşamımda bana yapılan yanlışları hiç unutmam.

Ve mutlaka ama mutlaka bana yapılan haksızlıkların hesabını hukuk içinde sorarım!

12 Eylül 1980’de, seçimle gelen herkes gibi ben de Bergama Belediye Başkanlığından, polis-asker gücüyle alındım.

Askeri darbelerin ne olduğunu rahmetli babamın başına gelenlerden (DP İzmir MV-Yassıada-Müebbet Hapis) henüz 12 yaşında öğrenmiştim.

Yargı ve Emniyetteki bir kısım sapıklar, anında birer “Küçük Darbeci” olmuşlardı. Hak-Hukuk-Adalet bunları iki dudağı arasında idi.

Tüm Emniyet birimleri Jandarma Genel Komutanlığı emrine verilmişti.

Kurulan kumpas ile biri Kıbrıs Gazisi olan iki kardeşim gözaltına alındı.

O dönem gözaltı süresi 45 gündü! (1 ay işkence, 15 gün tedavi) İki kardeşimi tam 28 gün bilinen her tür (elektrik verme-askıya alma dahil) işkenceye tabi tuttular. Bir köy düğününde havaya ateş eden iki kardeşimi

14 ay Şirinyer Askeri Cezaevinde yatırdılar. İkisi de 14 ay sonra Sıkıyönetim Mahkemesinde beraat etti. O 14 aylık süresi boyunca, hukuk yokluğunun, insanı nefessiz bırakmakla eşdeğer olduğunu, çaresizliğin ne olduğunu gördüm. İlginçtir, 12 Eylül sonrası hep Diyarbakır Cezaevi anlatılır!

Halbuki, darbe belası geldi mi, herkese birden gelir!

Şimdi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Tarihimizin en büyük “Hukuk Katliamını” başkası yapmış gibi, Yüksek Yargıyı baştan aşağı FETÖ’ya ben teslim etmişim gibi, Cezaevindeki Hizbullah militanlarını ve tarikat tecavüzcülerini ben serbest bırakmışım gibi, Türk Milletinin

85-90 yaşındaki hasta Kahraman Komutanlarını raporlarına rağmen ben cezaevinde tutuyormuşum gibi, cübbelerini AKP İktidarına kiraya vermişler ve DOĞRU Parti ile uğraşıyor.

DOĞRU Parti Genel Başkanına, 2005 yılında yürürlükten kaldırılmış bir yasa sanki yürürlükteymiş gibi siyasi yasak koymaya çalışıyor. Ellerinden geleni yapsınlar.

Bizler, 12 Eylül darbe yönetiminin, bugün hayatta olmayan (Demirel-Ecevit-Erbakan-Türkeş) siyasetçilere koyduğu 10 yıllık siyaset yasağını yırtıp atmayı bilmiş bir siyasi ekolden geliyoruz.

Bunlardan mı korkacağız? Allah, herkesi onurunu kiraya verenlerden korusun.

Aziz Türk Milleti;

Eğer önümüzdeki Yerel Seçimlerde, AKP’ye oy verirseniz bilin ki, hukuksuzluk mutlaka sizi gelip bulur. Ya tarlada, ya iş yerinde, ya dükkanında, ya fabrikada, ya evinizde, ya zamlarda, ya sığınmacı istilasında, ya öğrenci yurtlarında, ya da açlık ve sefaletle sizi bulur.

Türkiye’de başımıza sarılan belaların tek kaynağı, kafasını ve vicdanını emperyalist devletlere kiraya vermiş Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarıdır. Ya, AKP ve aveneleri gidecek, ya Laik Cumhuriyet ve Hukuk Devleti! Kurban Laik Cumhuriyet olacak. Değer mi?

Not; Yarın bir “Bir Tokat’ın Hikayesi” adlı yazıyı sunacağım…

Sağlık ve başarı dileklerimle

Etiketler