Avrupa ve Papalığın Kürtleri, Türklerden ayrıştırma
çalışmalarına bakmak için sizi 263 yıl öncesine yani 1760’lı yıllara götürmek
istiyorum.
Vatikan ve Papalık, Hıristiyanlığı yaymak görüntüsüyle, 20
çok iyi eğitilmiş misyoneri Anadolu’ya gönderir. Güneydoğu Anadolu’ya ve daha
da güneye dağılırlar. 18-20 yıl kadar bölgede kalırlar ve sürekli olarak
Kürtçülük, Kürt Milliyetçiliği bilincini insanlara işlerler.
Misyonerlerin en önemlisi Papaz Maurizo Garzoni’dir.
Garzoni, Diyarbakır civarında 18 yıl kalır. Kürtçenin Kırmançi lehçesini çok
iyi öğrenir, binlerce insanımızı zehirler. Vatikan’a dönünce ilk Kürtçe sözlüğü
ve Kürtçe Deyimler kitabını bastırır. Papalık, Garzoni’ye “Kürdolojinin Babası”
unvanını verir!
Papalığa “Neden Kürtler” diye sorduğunuzda, “Papalık olarak,
kaybolan dilleri araştırıyoruz” yanıtını alırsınız. Halbuki o tarihlerde
Vatikan’ın burnunun dibinde Bask-Katalan-Gal-Korsika-Bröton-Malta dilleri gibi
kaybolmakta olan diller vardı. Papalık neden onları değil de Kürtçeyi seçti?
Çünkü bölgeyi çok iyi bilen, Kürtlerin tarih boyunca bir
devlet kuramadıklarını, fakat bu arzularını kaşıyarak onları kullanmanın ve
böylelikle Türkleri Anadolu’dan sürmenin anahtarı olduğunu düşünerek, Kürtleri
defalarca kullandılar ve Kürtçü liderleri devamlı aldattılar!
Vatikan’a göre Anadolu, Hıristiyan toprağıdır! Bu amaçla
Haçlı seferleri adı altında defalarca Anadolu’ya geldiler, tüm zenginlikleri
çaldılar, yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldular.
F. Gülen denen CIA elemanının Dinlerarası Diyalog ve Ilımlı
İslam konusu için Papa ile görüştüğünü biliyoruz. Daha önce Said-i Nursi Papaya
aynı konuda mektup yazmıştı!
Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyetin başında yaşanan Kürtçü
isyanların en öndeki nedeni, bölgedeki güçlerini korumak, menfaatlerini
kaybetmemek için feodal yapının temsilcileri olan Kürt Beylerinin, Ağaların,
Şeyhlerin, Aşiret Reislerinin yetkilerini, Cumhuriyet Yönetimine devretmemek,
özerk olmak, askere gitmemek, halktan vergi toplamak için silahlı isyanlar
yapılmıştır.
Kürt siyasi hareketinin TBMM’deki temsilcisi
Milletvekillerinin çoğu, ya Aşiret Reisidir, ya Toprak Ağasıdır. Ama bunların
kendi ceplerinden bölgede yaptırdıkları bir tane çeşmeleri bile yoktur.
Yani silahlı kalkışmaların esas sebebi, “Ana dilde Kürtçe
eğitim-öğretim-özerklik-yerel yönetimlere serbestlik vs” değildir. Cumhuriyetin
ilk yıllarında Türkiye’nin neresinde okul vardı da, Şeyh Said anadilde eğitim
eksikliğinden isyan edip yüzlerce insan öldürdü? Böyle bir komedi olabilir mi?
Sevr Antlaşmasına “Kürdistan Bağımsızlık ve Kurtuluş
Komitesi” olarak katılan Kürtçülerin talepleriyle, PKK Narko-Terör örgütünün
talepleri birebir aynıdır.
Kürtçülük ve PKK terörü ile ilgili bilinmeyen bir şey
kalmadı.
1835 yılında yani 188 yıl önce, Bedirhan isyanının liderleri
kimse, 1919’da İngilizlerle beraber ATATÜRK’E suikast düzenleyenler de, bugün
PKK’ya para yardımı yapanlar da aynı ailelerdir, aynı aşiretlerdir. Bunu şunun
için söylüyorum;
Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarımızın bu
işlerle hiç ilgileri yoktur. Feodal düzeni sürdürmek ve gariban halkı sömürmeye
devam etmek isteyen Kürt Ağaları- Beyleri, Türk Devleti ile mücadelelerine,
yöre halkını kullanarak kahpece devam etmektedirler.
Gerçek adı Artin Agopyan olan Öcalan adlı caninin 1984
yılından itibaren yaptıklarıyla, Şeyh Said’in yaptıkları arasında bir fark var
mı?
PKK, uyuşturucu kaçakçılığı-kuryeliği-dağıtımını Türkiye’de
ve Avrupa’da yapar.
PKK, her türlü organ kaçakçılığı yapar. Kürt gençlerinin
organlarını alır, öldürür ve suçu Türk Askerine atar.
PKK, insan kaçakçılığı yapar.
PKK, para karşılığı insan öldürme yani tetikçilik yapar.
PKK, kaçırdığı Kürt kızlarına “Yoğunlaştırma Evlerinde”
tecavüz eder, sonra öldürür.
Tüm bu pislikleri yapan ve tek kelime Kürtçe bilmeyen,
rüyalarını bile TÜRKÇE olarak gördüğünü söyleyen Artin Agopyan mı Kürt kökenli
vatandaşlarımızı bizden koparacak?
Hangi, aklı başında Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti
Vatandaşı, Türkiye’yi terk edip, Barzani denen eşkıyanın diktatörlüğünde
yaşamayı tercih edecek?
CHP Genel Başkanına ve Türk Milletine şunu çok iyi
anlatmamız gerekir;
Türkiye’de sadece bir etnik köken, bir sınıf, veya bir inanç
grubu için TBMM’de demokratik haklarda iyileştirme yapılamaz. Bırakın yapmayı,
tartışmaya dahi kalkarsanız, önünü alamazsınız ve ülkemizin müesses düzenini
bozar, kaos yaratırsınız.
Yapılması gereken, Demokrasimizin standartlarını gelişmiş
demokrasilerin düzeyine çıkarmak olmalıdır. O zaman tüm Türk Milleti için
iyileştirme yapmış oluruz. Kendisini Türk Milletinin onurlu ve sorumlu bir
bireyi olarak kabul eden herkes bu haklardan eşit olarak yararlanır…
Aziz Türk Milleti;
Terörle, teröristle asla müzakere yapılmaz, mücadele edilir
ve terör örgütü yok edilir. Devletin bir tane askeri öldürülürse, eğer misliyle
karşılık vermezseniz, devlet olamazsınız.
Devlet, intikamını alırsa, saygın, korkulan, sözüne
güvenilen devlet olur.
12 Askerimizi şehit eden teröristlere,
silah-mühimmat-istihbarat-teknik destek veren ABD ve İsrail değil mi? Eğer Türk
Devletini, paçalarını ABD’ye kaptıranlar değil de, gerçek Türk Devlet Adamları
yönetseydi, şu ana kadar ABD’ye asker kaybetmenin acısı yaşatılırdı!
Türk Askerinin kafasına çuval geçirilmesini kabul eden
kişiliksiz, korkak, Yemen Askeri kadar cesur olmayan sivil ve askeri kesimden
böyle bir hareket beklenebilir mi?
Beklenemez! İşte en büyük problemimiz de budur…
Not;
Yarın, Ermeni meselesini özet olarak verelim ve bu tarihi
geziyi şimdilik bitirelim!
Sağlık ve başarı dileklerimle