Küresel çeteler, bir ülkeyi çöküşe götürmek istediklerinde şu planı uygular. Önce, kullanılabilir nitelikte, mümkünse para ve güç meraklısı bir eleman bulunur ve temel konularda anlaşmaya varılır, karşılıklı olarak irtibat elemanları belirlenir!
Uygulanması istenen şudur:
Önce, ülkenizin ordusunu ekonomisini çökerteceksiniz! Ülkenizin eğitim sisteminin, Türkiye-ABD arasında 27 Aralık 1949 yılında imzalanan, “Fullbright Komisyonu” talimatlarına göre yönetilmesine izin vereceksiniz.
Ülkenizin ”Tarım Politikalarını” tarım ürünlerinin ithalat ile temin edilmesi yönünde teşvik edeceksiniz! Ülkenizin “Dış Politikasını” karşılıklı yarar ilişkisine göre düzenleyeceksiniz…
Peki, Türkiye’de durumumuz nedir?
Askeri okulların, askeri hastanelerin kapatılması, askeri öğrenci alımında “Milli Savunma Akademisinin” yetkili kılınması ve yönetimine FETÖ’cülerin getirilmesi gerçekleşti! “Hudut Namustur” ilkemizi paspas yapıp, ülkemize 13 milyon sığınmacının serbestçe girmesine izin verdiler!
Türk milletinin malı olan ve Lozan Antlaşmasında Türkiye’ye verilen Ege Adaları, Yunanistan tarafından işgal edildi! Genelkurmay heyetinden tek itiraz gelmedi! Eğitim sistemi tarikat ve çemaatlere bırakıldı. Kaçak kurslar yasal hale getirildi. Bakan, tarikat cemaatlerle birlikte çalıştığını TBMM’de açıkladı! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasamızın değiştirilemez maddelerinden laiklik ilkesinin defalarca çiğnenmesine sessiz kalarak destek verdi!
“Tarım ürünlerinde, kendi kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden biriydik! Bilinçli ve kasıtlı politikalarla çiftçi ve köylü üretmekten vazgeçmek zorunda kaldı. 139 ülkeden tarım ürünü ithal eder hale geldik. Şimdi de artan fiyatlar yüzünden toplumun büyük çoğunluğu yiyeceklere ulaşamaz hale geldi! Açlık yakın! Cahil kurnazlığını dış politika zanneden, tarih yoksunu, bilgisiz, Arap milliyetçisi kişilerle yürütülmeye çalışılan dış politika sayesinde, dünyada ciddi itibar kaybına uğradık.
Ecevit’in, ABD’ye Afyon ekimi yasağı konusunda kafa tutmasından ve Demirel’in bir gecede 22 ABD üssünü kapatmasından, beyzbol sopası gösterilen, sıradan bir devlete döndürüldük! Bugün, Türk Devletini yöneten kadrolara baktığımız zaman, bırakın içinde bulunduğumuz feci durumu, geleceğimizden endişe etmemek mümkün görünmüyor.
ABD bugün, PKK’ya binlerce TIR ağır silahlar veriyor. ABD’li Subaylar, PKK militanlarını eğitiyor.
Her türlü istihbarat desteğini veriyor. Türk Devleti buna ses çıkarabiliyor mu?
Aynı ABD, Yunanistan Dedeağaç’tan, Ege adalarına oradan Güney Kıbrıs’a kadar etrafımızı sardı. Irak’taki PKK’lıların, Suriye’ye sürülmeleri konusu çok şaibeli! PKK’ya yeni bir alan açmak çabası olabilir.
Buradan çıkmanın yolu, gerçekten milli ve yerli bir yönetimin göreve getirilmesidir.
Ulus Devlete, Üniter Yapıya, Laik Cumhuriyete, Sosyal Hukuk Devletine ve hesap verebilecek demokrasiye inanmış, kuvvetler ayrılığını uygulayacak bir siyasi kadro ve siyasi akıl, hem problemleri çözer, hem iç-dış barışı sağlar, hem ekonomiyi rayına oturtur ve Atatürk İlke ve Devrimlerini, Türk Devlet yönetiminde etkili kılar.
Huzura, zenginliğe, barışa ve özgürlüklere kavuşmanın tek yolu, Türk milletinin bunu istemesi ve ona göre oy kullanmasıdır.
Sağlık ve başarı dileklerimle…