Bulunduğumuz coğrafyanın acımasızlığı, içinden ELLİ devlet
çıkan Osmanlı İmparatorluğunun varisi olmamız, çevre ülkelerin içinde terörü
“Devlet Politikası” haline getirmiş ülkeler olması ve etrafımızda demokratik
rejimle yönetilen ülkelerin azlığı Türkiye’yi yönetecek kişileri seçerken çok
dikkatli olmamızı gerektirir.
Mükemmel eğitimi, çağdaşlığı, ekip çalışmasına inanması,
demokratlığı ve karşı fikre saygı duyması, insanı sevmesi, ruh ve akıl
sağlığının yerinde olması, vatanseverliğin yanında Türkiye’yi yönetecek kişide,
şu üç özellik mutlaka bulunmalıdır;
1) Beynini Kullanabilmesi 2) Tarih Bilmesi 3) Türk İnsanını
Tanıması
Beynini kullanabilmesi;
Beynimiz için 1,5 kiloluk evren denir.
Beynimiz diğer organlarımıza benzemez. Doğarken sahip
olduğumuz Kalp-Böbrek gibi organlarımız, öldüğümüz zaman fiziki gelişme
dışında, aynı organlar olarak kalır.
Beynimiz ise hayatımız boyunca evrimleşme ve gelişme
yeteneğine sahiptir. Ona yapması için yeni şeyler bulduğunuzda, sizi
yeteneklerin kaynağı haline getirir. Beynimiz dünyayı yorumlamakla kalmaz, onu
yaratmaya çalışır.
Bu yaratıcılık hiçbir bilgisayarın boy ölçüşemediği, canlı,
daima yenilenen bir ilham kaynağıdır.
Bir insanın beynini kullanabilmesinin yolu,
sorgulayıcı-araştırmacı-tartışmacı olmasıdır. “Biatsa biat, itaatsa itaat”
diyen ve sorgulamadan her şeyi kabul eden insanlar, zavallıdırlar ve beyinleri
gelişmez. Bunlar beyin yerine et taşırlar.
Tarih Bilmesi;
Bugün başımıza bela olan dertlerin hiçbiri yeni değildir.
Ülke yönetiminde görev alacak Siyasetçi-Asker ve Sivil üst
düzey bürokratların özellikle yakın tarihi iyi bilmeleri ve tarihleriyle
kavgalı olmamaları gerekir.
Yakın tarihi iyi bilen bir devlet yöneticisi, sadece
Cumhuriyet dönemindeki
28 silahlı kalkışmayı, bunların gerçek nedenlerini, dış
desteklerini de iyi bilir.
PKK Narko-Terör örgütünün, Özal’ın 1986 da dediği gibi “Üç
beş eşkıyanın işi” olmadığını, bu hareketin uluslararası arenadan destek
aldığını bilir, bu örgüte karşı kesin netice alacak politikalar uygular ve bu
çıbanı söker atar.
Adına “Çözüm Süreci” dediği ihanet süreciyle kendi vatanına,
kendi milletine tuzak kurmaz. Eğer taa Eski Ahit’ten bu yana, ülkemiz üzerinde
yapılan hesapları bilmezseniz, saf-saf, ülkenizi bölecek bir projeye eşbaşkan
olursunuz.
Dünya tarihini, kendi tarihini ve özellikle yakın tarihini
bilmeyen ve kendi tarihi ile kavgalı birini değil devletin başına, devletin
kapısına bile sokmayacaksınız…
Türk İnsanını tanıması;
Ülke insanını tanımayan, ülkenin her yerini kendi yaşadığı
yer gibi sanan, ülkenin bir ucunda yaşayan bir vatandaşın derdiyle ilgilenmeyen
bir yönetici yanılmaya mahkûmdur.
Kendi insanını ve onun değerlerini tanımayan bilmeyen,
onları çarpık ve yozlaşmış fikirler karşısında bilgilendirecek, savunacak
eğitim sistemini kurmayan yöneticiler kaybedeceklerdir.
Kendi insanı ile gönül ilişkisini en iyi şekilde kurabilen lider
Büyük Atatürk olmuştur. Kurtuluş Savaşımızın başında, bu günkü hiçbir iletişim
aracı yok iken, Türk Milletini kendisine inandırıp peşine takabilmiştir.
Türk insanı öğrenmeye, yeniliğe açıktır. Yeter ki önüne
doğru insanlarla, doğru söylemlerle çıkılsın. Bizler, Cumhuriyetçiler-
Vatanseverler-Atatürkçüler-Aydınlar-Demokratlar Türk insanına sahip çıkıp, ona
doğru yolu göstermez isek, pusuda bekleyen “İnsanları Allah ile aldatan” din
tüccarları ve seccade şeytanları onları yanlışa-kötüye sevk edecektir…
Eğer normal vasıfların yanında, bu üç özelliğe sahip olmayan
kişileri ülke yönetimine geçirirsek bunlar ülkeyi felakete sürüklemekten asla
kaçınmazlar…
Türk Milleti iyiye-güzele-zenginliğe-kardeşliğe-barışa ve
huzura en fazla layık bir millettir. İçimizdeki hainlere fırsat verilmezse!
Sağlık ve başarı dileklerimle