SON DAKİKA



Haber > Gündem > Babalar ne ister?

Babalar ne ister?

17 Ağustos 2017 Perşembe - 09:00








Bugün size çok anlamlı bir hikayeyi kıssadan hisse olarak anlatmak istiyorum.

Yaşlı bir baba...

Kuzu etinden yapılmış yaprak döneri çok severmiş...

Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş.

Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş.


Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş...

Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış.

Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş.

Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış...

Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini yüzünü iyice yıkamış, üstünü başını silip temizlemiş, saçını sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış...


Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde...

Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için...

Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:

-Hey evlat! Burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?

Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:


-Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!

Yaşlı amca:

-Hayır evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!

Şaşkınlık içinde:

-Ne bırakmışım ki amca?


-Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!

Tam bir sessizlik hâkim olmuştu salona...

Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu...

Çünkü;

Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını.


Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:

-Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!

-Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır...

Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk... Ama belki de hiç sormadık ona:

-Baba! Senin benden bir isteğin var mı?

Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, "Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?" diye.

İlk başta "Her ikisini..." desek de az ısrar sonucu utanarak sıkılarak kısık sesle, "Annemi" diyorduk; buna rağmen baba, içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu.

Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu...

Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın...

Düşünüyorum da baba hakkında bir sure inmiş olsaydı, babaya da yemin edilirdi:

Ant olsun ekmek kokan nasırlı ellerine!

Ant olsun hep kaygı taşıyan gözlerine!

Ant olsun içine akan kutsal gözyaşlarına!

Ant olsun keder dağına dönüşen yüce kalbine!

Ant olsun gururuna, bilinmeyen kadrine!

Bu yazıyı neden yazdım?

Vefa nedir bilmeyenler için...

Babaların ne anlam ifade ettiğini görmeyenler için...

Vefa borcunun karşılığının sevgi ve saygı olduğunu hatırlamayanlar için...

Babanın bir dağ gibi arkamızda durduğunu algılamayanlar için...

Baba, ailenin reisidir. Camialarda baba sorumluluğu taşıyanlar vardır.

Son iki yazımda Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’a karşı yapılan vefasızlığı yazarken işte bu duyguyu anlatmak istedim örnek olsun diye...

Hani bir söz var ya...

Amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil!

Trabzonspor’un sahipsiz kalmaya başladığı, beş kuruşa ihtiyacı olduğu, ‘Yok mu kurtaracak bizi’ diye kurtarıcı arandığı dönemde ‘Benim doğup büyüdüğüm topraklara borcum var’ diye gelmek, kulübü maddi ve manevi olarak tek başına bir evladı gibi görerek uzun yıllar sırtlayıp büyütmek, büyüklüğünden ödün verdirmemek, kendi ayakları üzerinde durmasına vesile olmak babalık değil de nedir?

Hâlâ kapısını çalan insanlara babalık yapıyor. En son örneğini anlatayım...

Oğluna düğün yapamayan, başkanlık döneminden bu yana kendisini baba olarak gören bir taraftarın mesajı karşısında istediği yardımı yapan koca yürekli bir adam o...

Yani baba!..

Hiç kuşkusuz hiç alan olmayan, hep veren olan Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’ın bugün kimsenin desteğine ihtiyacı yok.

O nedenle;

Babalık yaptığı, o günleri yaşayan taraftarlar tarafından ‘Baba’ olarak anıldığı camiası tarafından büyük bir vefa ile, sevgi ve saygı ile anılmaya hakkı var! Çünkü bir baba gibi hiç almamış, hep vermiştir.

Bu kulübe babalık yapanları başımızın üstünde taşımak bir evlatlık görevi gibidir.

Bir ailede de bu böyledir, bir kulüpte de, bir camiada da...

Allah onlara uzun ömürler versin.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap