2010 yılında başlatılan ‘Karadeniz’de petrol arama faaliyetleri’ için TPAO ile birlikte KTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümü öğretim üyelerince yapılan açıklamalarda “Karadeniz’in petrol zengini olduğu” ifadesi, o zaman insanlarımızı bir sürü beklentilere sokmuştu. Bir zamanlar da zamanın TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal ise yaptığı açıklamalarda Karadeniz Hopa açıklarında yapılan aramalarda bir milyar varil rezervli petrol yataklarının bulunduğu ve yakın dönemde Türkiye’nin petrol ihracatçısı(!) olacağını deklare ederek, ‘sismik araştırmaların 10 milyar varillik rezervler olduğunu gösterdiği 2010 yılında ilk kuyu açılarak, 2015’te de tam üretime geçileceği’ müjdesine(!) rağmen elan, ortalıkta sadece periler cirit atmakta. Acaba yine, eski hikâyelerle karşı karşıya mıyız? Hani, eskiden duyardık; “Türkiye’de petrol bulan ABD ve İngiliz firmaları ‘Türkiye kalkınmasın’ diye kuyulara beton döküp kapattılar” hikâyeleri acaba tekrar mı ediliyor?

Köylerdeki, ücra köşelerdeki fakir fukaraya dahi maaş bağlayan hükümetimiz, acaba petrol arama konusunda hâlâ 50 yıl önceki “Tahsisat yok, arama çok masraflı” bahanelerine mi teslim olmuş? TPAO eski Genel Müdürü Mehmet Uysal emekli olmadan önce ise 2008-2009 yılından beri çalışma yapılan yeni alanlardaki yüzey ve altyapı çalışmaları konusunda bilgi veren mühendisler, Kedil petrol arama bölgesinin 16 kilometrelik bir alana sahip olduğunu, ama softek yapısının 60 kilometrekarelik bir alana sahip olduğuna dikkat çekti. Buradaki çalışmaların olumlu sonuçlar vermesi halinde hayal edilemeyecek rakamlara ulaşacaklarını belirten mühendisler, ‘sahanın Raman sahasından daha yüksek olduğunu... vs’ fiyaskosundan yine bir müjde alamadık. Okuyor, dinliyoruz, sonuçta hiç elle tutulur bir veri yok. Mühendislerimizden hep aynı (güya bilimsel anlam ifade taşıyan) hikâyeler. Arz’ın altında ‘petrol akar Türk bakar’ gibi oluyoruz. Peki şimdiki TPAO Genel Müdürü olan hemşerimiz Besim Şişman bu konuda ne söylüyor?

O da hikâye okuyor, sadece TPAO’nun halka arz edilmesinden falan filan, hiç üzerine elzem olmayan ticari hikayelerle yüksek graviteli maaş alıyor. Oysa vatandaş TPAO’dan ‘Bu memleketin gizlenen petrol cevherlerinin bir an önce su yüzüne çıkarılması’ müjdesini bekliyor. Yani bizler hâlâ “Petrol vardı, yoktu, vardı gizlendi... vs” gibi ninnileri dinliyoruz. Sene de bir verilen hikâyevari beyanatlar “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” masalı ile bu milleti uyutmaya devam ediyorlar. Halkımız gerçekçi, elle tutulur müjde veya haber bekliyor. “Bugüne kadar Karadeniz’de vardı, yoktu, bulundu, bulunmadı” beyanların, gerçeği ne derece yansıttığı konusundaki haberlerin ne çizgide olduğunu öğrenmek, yani bu konuda (sözde bilim adamı) araştırmacıların, görevlilerin elle tutulur ne yaptıklarını da anlamak istiyor vatandaş. “Stratejik bilgidir verilmez” masalını da bir kenara bırakalım artık. Karadeniz’de ne yaptınız, ne buldunuz? Sonuç ne? Eğer yoksa, milleti gündemde kalmak için boşuna oyalamayın...