Geçen hafta Trabzon’da ‘Karadeniz Turizmi’ toplantısı yapıldı. Yıllardır bu tür toplantılar yapılır. Her defasında aynı istekler bildirilir, kararlar alınır. Sonra hepsi unutulur, başa dönülür. Bu arada olanlar olur.

Bunun en somut örneği yaylalardır. İlki DYP-SHP koalisyonunda olmak üzere yaklaşık 20 yıldır yayla turizmini geliştirmeye yönelik birçok toplantı yapıldı. Bazı yaylalar turizm bölgesi ilan edildi. Sonuç: Yaylalarda, meralarda tahribat, çevre yıkımı ve kirliliği, çarpık yapılaşma.

Başta valilikler olmak üzere devlet; kuralları uygulamadı, yasaların çiğnenmesine göz yumdu. Böylece tahribat giderek bugünkü kötü durumu oluşturdu. Neden? Çünkü devlet “Yaylaları turizme açacağım” derken; doğru dürüst bir planlama yapmadı, yol gösterici olmadı, halkı bu sürece katamadı, denetim yapmadı, yasaları uygulamadı.

YEŞİL YOL’LA İKİNCİ YIKIM

Şimdi bu kötü tahribat ve yıkım, “Yeşil Yol” adı verilen proje ile bizzat devlet ve iktidar eliyle yapılacak. Mevcut yollar daha uygun hale getirilip, gerekli yerlere by-pass yapılacağına; 2 bin 600 km’lik akıldışı, kamu kaynaklarını yiyip bitirecek, bazı sermaye çevrelerine kaynak aktaracak, büyük çevresel yıkım ve tahribata yol açacak bir süreç başlatılıyor.

Bu proje aynı zamanda bölge çapında kurulması tasarlanan, şimdilik gizlenen büyük sermaye ve iktidar çevreleri ortaklığında turizm ve yatırım bölgelerine alt yapı sağlamayı amaçlıyor. Bu (sözde) turizm projesi, uzun vadede vatandaşları yaylalardan sürgün etmeye, bölgeyi Araplar başta olmak üzere küresel sermayeye pazarlamayı da hedefliyor.

PAZARLAMAK!

Erdoğan 2005’te Başbakan’ken şu ünlü veciz sözlerini söylemişti: “Ülkemde yatırımların yapılmasını teminen, dünyanın bütün girişimcileri ile her yerde görüşürüm. Çünkü ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim.”

Maşallah, bu sözlerin üzerinden 10 yıl geçti ve memlekette birçok şey, yerli ve yabancı büyük sermayeye pazarlandı.

Trabzon’daki turizm toplantısında da bir bürokrat “Karadeniz Bölgesi’ni; Dubai’de, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Katar’da pazarladık” deyiverdi.

Ne kötü bir söylem. Erdoğan da, Trabzonlu bürokrat da dese ki; “Ülkemizdeki yatırım olanaklarını anlattık”, bu normal bir şey. Ne demek “Ben memleketimi pazarlamakla mükellefim”, ne demek “Karadeniz’i pazarladık”?

Devleti yönetenler piyasa ağzıyla konuşamaz, kamusal sorumlulukla konuşabilir. Türkiye ve Karadeniz halkı, memleketin pazarlanmasına razı olacak mı?

Turizme “Evet”; turizm adı altında talana, tahribata, soyguna, satışa, sürgüne “Hayır”.