“Kim ne amaçla yapmış olursa olsun, alçakça, kalleşçe, vicdansızca bir saldırı. Şiddetle, terörle, bombayla hem de masum insanları katletmek, insanlığın bittiği yerdir.

Ama asıl konuşulması gereken şey, Türkiye’nin bu bataklığın içine nasıl sokulduğudur.

ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet eden Yeni Osmanlı özlemleri, Sünni kuşak yaratma hevesleri, ekonomik çıkar beklentileri ve bunun için komşu Suriye’ye terör-şiddet ihraç etme politikasının yarattığı ağır fatura, Türkiye halkına ödettirilmektedir...

Türkiye’yi yönetenler, olanlardan hala ders çıkarmadan, yüzleri kızarmadan neredeyse yarattıkları vehametin faturasını başkalarına yükleme telaşına düşmüştür...”

Bu alıntı, 52 vatandaşımızın katledildiği Reyhanlı saldırısından sonra 12 Mayıs 2013’te kaleme aldığım, “Türkiye nasıl bir bataklığın içine sokuldu?” başlıklı yazımdan. AKP Hükümeti’nin kanlı Suriye politikasının üzerinden 2 yıl geçmişti. Aklıselim her insan, bu yanlış politikanın Türkiye’yi çatışmanın içine sokabileceği ve ülkeyi terör örgütlerinin hedefi yapabileceği uyarısında bulunmuştu. Ama hükümet yanlışta ısrar etti.

SURUÇ BOMBASI

Ve bugün bu politikanın üzerinden 5 yıl geçti. Tüm güneyimiz kan deryası. Şimdi ülkemiz çok daha ağır bir saldırı ve tehdit altında. Bir yanda dinci gaddar bir örgüt, her türünden silahlı karanlık yapılanmalar, diğer yanda ayrılıkçı özlemler; küresel ve bölgesel güçlerin kendi gündemlerini dayattığı çok yönlü kirli bir savaş!

Ne yazık ki Irak’ın parçalanmasına destek veren, Suriye’nin iç savaşa girmesini bizzat destekleyen Türkiye’de, önemli bir kısmı dış bağlantılı birçok uyuyan terör timi, görev bekliyor.

ASIL KORKMAMIZ GEREKEN ŞEY

Suruç’ta patlayan bomba ve genç yaşta yaşamları alınan 32 insanımız, tıpkı Reyhanlı katliamında olduğu gibi ciğerimizi dağladı. Dün Urfa’da 2 polisimizin alçakça katledilmesi, çok daha vahim olayların işareti.

Ama daha acısı var. Ne yazık ki; bu memlekette ortak acılarda, ortak hüzünlerde ve ortak sevinçlerde birleşemiyoruz. Toplumdaki ayrışma öyle korkunç bir düzeye geldi ki, katliamlar bazılarını sevindiriyor bile.

Bir ülkeyi asıl bölecek-yıkacak, kardeşliği asıl dinamitleyecek şey budur işte. Masum insanlar katledilirken hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğinizde, ortak geleceğinizi de yok ediyorsunuz demektir.

Türkiye’yi ne düşman uçağı, füzesi, tankı; ne terörist bombası-kurşunu, ne de dinci-ayrılıkçı şiddet yıkamaz! Türkiye’yi yıkacak olan, ortak ruhun, ortak duyuşun, ortak gelecek duygusunun kaybedilmesidir. O bombaların Türkiye’ye atıldığı anlaşılmadığı ve ortak bir tavır ortaya koyulmadığı sürece, hiçbirimiz güven içinde değiliz.