8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ)’de yapıldı. 39’uncusu düzenlenen Dünya Şehircilik Günü Kolokyomu’nda ana tema ‘müdahale, mücadele ve planlama’ olarak belirlendi. TMMOB Şehir Plancıları Genel Başkanı Orhan Sarıaltun, genel başkan yardımcıları Ayşe Işıkezer ve Kadir Günay, önemli bilgiler verdiler. “Ülkemizde yürütülen ve arazi rantı ile biçimlenen ekonomik model, tarihi, doğal, kültürel miras alanlarını ve tüm kamusallıkları, fark gözetmeksizin satışa çıkarmaktadır” diyen Orhan Sarıaltun, “Hukuksuzluğun artık bir kural haline geldiği bu dönemde izlenen, ekonomik, sosyal ve çevre politikaları sonucunda tüm doğal alanlarımıza ilişkin onlarca mevzuat değişikliği yapılarak; kültürümüze, kimliğimize, kamusal alanlarımıza yani tüm yaşam alanlarımıza benzeri görülmemiş bir saldırı sistemli bir şekilde yaygınlaştrılmıştır” diye konuştu.

GELECEK KUŞAKLAR YAŞAM ALANI BULAMAYACAK

“Kentlerimizdeki tarihsel, kolektif mücadele biriminin yoğunlaştığı, ortak belleğimizde yer alan tüm kamusal alanlar birer birer kaybedilmektedir” diyen Sarıaltun, “Sadece günümüzde değil, gelecek kuşakların da ortak mirası olan ormanlar, dereler, yaylalar, meralar, kıyılar ve benzeri doğal alanların ekolojik bütünlüğü tahrip edilmekte, kentlerimizin kimliği yok edilmektedir. Enerji politikalarının bir sonucu olarak HES, ithal kömüre dayalı termik santraller ve nükleer enerji santralleri, ülkenin enerji ihtiyacına yönelik bir planlama yapılmadan, eneri kaynakları için denge gözetmeden, gelişigüzel yer seçimi kararlarıyla her türden yaşam alanlarını tehdit etmektedir” dedi.

YIKIM PROJELERİ

“Enerji ihtiyacı gerekçesiyle Fırtına, Fındıklı, Arhavi ve Salarha gibi daha birçok korunması gerekli doğal varlık, birbiri ardına gerçekleştirilen HES projeleri ile yok edilmektedir” diyen Sarıaltun, “Yine aynı gerekçe ile tüm canlı yaşamı tehdit eden nükleer enerji santralleri ile Sinop’ta en yüksek oranda kirlik yarattığı için tüm dünyada yaşam çevreleri ve korunması gerekli doğal değerlerden uzak tutulan termik santraller, ithal kömürle işletileceği hiç çekinmeden belirtildiği halde Amasra, Terme, Gerze ve daha bir çok kentte ve korunması gerekli bölgelerde türemeye devam etmektedir” diye konuştu.

YEŞİL YOL İLE DOĞA TAHRİP EDİLECEK

Sarıaltun, sözlerine şöyle devam etti: “Karadeniz Bölgesi’nin tüm kentleri, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin olabildiğince kısıtlandığı rant odaklı bir yapılaşmanın teşvik edildiği, derelerin kapatıldığı, yağmur drenaj sistemi ve kanalizasyon altyapısından yoksun hale getirilen bir yapıyla, her yılın belili bir dönemlerinde sele ve afete maruz bakılmaktadır. Birçok kentte ve bölgede olduğu gibi, ‘Yol Medeniyettir’ söyleminin arkasında saklanarak uygulanan Karadeniz Sahil Yolu’nun, Karadeniz kıyılarında ve kentlerinde yarattığı tahribat ortada iken, şimdi Samsun’dan Artvin’e kadar yaylaları ve doğayı tahrip edecek yolun adı ‘Yeşil Yol’ gerekçesi ise turizm olmuştur.”

KARADENİZLİ DİRENİYOR

“Kentlerde sınıfsal-toplumsal çelişkiler hızla artarken, kentsel ortak alanların ve hakların savunulması mücadelesi, toplumun her kesimi açısından kaçınılmaz bir zorunluluktur” diyen Sarıaltun, “Bu nedenle, özgün toplumsal mücadelesini veren Karadeniz halkı, kendi doğasına ve yaşam alanlarına sahip çıkmaktadır. Planlama içeriğinin aşındırdığı doğal, kültürel ve tarihi çevrenin tahrip edildiği kriz ortamını yönetebilmek amacıyla kamu arazilerinin ve kamusal hizmetlerinin sürekli kaybeden olduğu bu müdahale sürecine karşı kamu denetimi sorumlumuzla mücadeleye devam edilecektir” ifadelerini kullandı.

Fatih İSAK