Avni Aker'e giderken, "elenirlerse ne olur?" diye soran birine kafamı yerden kaldırmadan "Dükkanı kapatır giderler" cevabını vermiştim. Dükkan öyle bir kapandı ki; ben diyeyim "Kıyamet koptu", siz söyleyin "Deprem oldu". Ve de son sezonunda Avni Aker, kelimenin anlamıyla tam olarak çöktü kaldı. Hem de herkesin tek umudu kalan Onur Kıvrak'ın atom bombası ile. * Evet beyler; buyurun, Avrupa'daki dükkanınız kapandı. Türkiye'dekinin de ondan pek farklı olacağını mı sanıyorsunuz? Allah aşkına; "Dükkanı kapatın" gidin.

*

Gelelim 90 dakika için yazdığımız kritiğe... * "Sonuç itibariyle tek gollü mağlubiyetten çok, saha dışında yaşanan gelişmelerinin gündemini meşgul ettiği Trabzonspor, Makedon rakibini Avni Aker'de rahatlıkla yener ve Avrupa'da yoluna devam eder." * Makedonya'da oynanan ilk maçın kritiğinin sonunda bu iddiada bulunmuştuk. Hem de, Rabotnicki karşısında futbol adına hemen hemen hiç bir iyi iş yapmayan Trabzonspor gerçeğine rağmen. Neden mi? Çünkü, Rabotnicki, zaten Trabzonspor çok kötü oynadığı için bulduğu tek golle galip gelmişti.

*

Onun için, bana göre Avni Aker'de turu geçmek çok kolay olacaktı. Hele hele kaleci-kaptan Onur ile yaşanan tatsızlık da giderilip, takımın başında sahaya sürülünce. Ona bir de savunmanın sağına Cavanda eklenip, flaş transfer Mbia da ilk 11'de yerini alınca, "Erkan, Özer, Constant" derken, ben "İlk yarım saatte 2 gol gelir. Bu iş de hemen biter" diye düşünmedim değil. Ancak, sağ tarafta Yusuf çabuk oynayıp etkili olmasına rağmen, hücumun göbeğindeki Cardozo ile arkadan destekçisi Özer, onun çabalarına olumlu katkı veremeyince, tedirginlik başlamadı değil. Yine de "soyunma odasına 1-0 gideriz" dedirten ortaya, Cardozo çok kötü bir kafa vuruşu yapmasa işler kolaylaşacaktı. Olmadı.

Ama Makedon ekibinde yorgunluk belirtileri ilk yarının sonuna doğru görülüyordu. Bu da ikinci yarıda Bordo-Mavililer’e belirgin bir üstünlük getirecekti. Getirdi de. M’bia'nın yanında iyi işler yapan Okay'ı biraz ileriye kaydıran Şota, bu oyuncunun kafasından gelen golle biraz rahatladı. Ardından da rakibin 10 kişi kalması, futbolu tek kale maç şeklinde çevirdi. Ancak bu 10 kişi kalış, Trabzonsporlu futbolcuları "Artık bu maçı nasıl olsa alırız" düşüncesine itmiş olacak ki; dağınık bir hücum tarzı sergilenmeye başlandı. Bunun farkına varan Şota'nın; Deniz Yılmaz'ı, kafa vuruşlarını sürekli kalecinin üzerine yapan Cardozo'nun yanına koyması hiç bir işe yaramadı. Aksine daha beter bir oyuna sebep oldu. Hakeza ağır vasıta Aytaç'ın da futbol adına sahaya sürülmesi gibi.

*

Şota'nın Trabzonspor'u, ekip olma yolunda sezon hazırlıklarına henüz yeni başlamış bir görüntü veriyor. Oynanan 3 Avrupa Ligi maçına göre, dördüncüsü daha derli toplu olsa da. Cavanda savunmada iyi, hücumda yok. Sol savunmaya bu kadro içinde Constant'ın monte edilmesi en mantıklısı. Hiç değilse futbolun temaşası adına sol ayağını iyi kullanıyor. M’bia için, "Zokara’dan farkı ne?" sorusuna "Sadece forma numarası" cevabını versek, yanlış mı olur? Yusuf, adam eksiltme konusunda geçen sezona göre daha cesaretli. Cardozo, böyle giderse Trabzonsporlulara saç baş yoldurur ve benimki gibi kel oldurur. * Evet.. Ben Trabzonspor adına "umut dükkanını" kapattım. Ne diyeyim? Kendi adıma "kapattıranlar utansınlar", sizin için de, "Saçlarınız için Allah yardımcınız olsun!"