Atalarımız boşuna; “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dememişler.

Gerçi, atalarımızdan bugüne çok şeyler değişti ya...

Mesela; onların döneminde ‘söz senet’ idi, şimdi senet bile geçersiz bir paçavra haline geldi.

O nedenle, bugün ‘kılı kırk yararak’ konuşmak ve de gerçeği mutlaka uygun ve net kelimelerle ifade etmek zorundasınız.

Çünkü, vakayı lastik gibi çekip uzatanlar, yeri ‘körün fili tuttuğu yeri tarif etmesi’ gibi anlayıp, anlatanlar ile ‘amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ mantığına hizmet edenler ve de gelişmelere ‘kendi doğrusundan başka doğru tanımayan yobaz’ misali, sadece kendi penceresinden bakanlar ortalıkta cirit atıyorlar.

İşte, aşta, aşkta...

Siyasette, sermayede, basında, sporda...

*

Sadece  Türk futbolunun değil, Türkiye’nin hemen hemen her yerine sirayet etmiş ve gerçekte ‘paralı pullu işler’ demek olan ‘şike’, almış başını gidiyor. Hele hele de futbolda; 2010-2011 sezonunda şikeli yolla Trabzonspor’un elinden alınıp, Fenerbahçe’ye verilen şampiyonluktan sonra gündemde zirve yaparak yoluna devam ediyor.

*

Son olarak Trabzon’un kendi içinde bile tartışma yaşamasının ardından TFF Yönetim Kurulu’na seçilen ve başkan yardımcılığına da getirilen İbrahim Usta’nın samimi bir ortamda da olsa dile getirdiği, süreç ile ilgili gerçeklerin bile birilerini rahatsız etmesini makul, mantıklı ve tarafsız olan hukukun gözünden bakıldığında anlamak mümkün değildir.

*

Geçen hafta sonundaki buluşmamızda kendisine yöneltilen tüm sorulara içtenlikle cevap veren İbrahim Usta, (verirken de konuyu net kelimelerden biraz mahrum bıraksa da) önümüzdeki süreçte neler olabileceğini  sıralamış, vurgulamış; bunlara, geldiği yer olan Trabzon’u da unutmayarak görüşlerini eklemiştir.

Bunun neresi yanlıştır? Bunda anlaşılmayacak ne vardır?

*

Ama malum çevrelerin tekrar saldırıya geçmesi için yanlış veya anlaşılamayan bir durumun olup olmaması önemli değildir. Onlar baktığı yere, tuttuğu sopaya ve hedeflediği amaca uygun hareket eder, yazar, çizer, konuşurlar. Çünkü onlar için her şartta; “Ben var dünya var, ben yok dünya yoktur.”

*

Aslında benim derdim onlar değil. Ben onların ne yaptığını, neyi hedeflediğini, nasıl yol ve yöntem uyguladıklarını, neye nasıl çanak tuttuklarını bilirim.

Ama, bizden görünenlerin, başka ve bitmeyen hesaplar uğruna çanak yalayanların eyledikleri yok mu?

16 Ağustos 2003’de aramızdan ayrılan meslektaşımız, ağabeyimiz Mehmet Tan’ın bir makalesinde yazdığı gibi:

“Küçük olsun, benim olsun denilmemeli!”

*

Ez cümle; Trabzon’un doğru dürüst elde kalan tek markası Trabzonspor söz konusu olduğunda, ‘boğazın dokuz boğumlu olduğu’ hatırlanmalı, söz ya da yazı için kelimeler özenle seçilmeli, kırk düşünüp biraz konuşulmalı.

Yoksa! Yarının bugünden daha beter olacağından asla şüpheniz olmasın.