Yaşamımın 35 yılını yanında bir evladı gibi geçirdim.
Her daim baba oğul ilişkisi içerisinde oldum.
O kızdı, mola verdik.
O çağırdı, nöbetçi asker gibi koştuk.
Çünkü o babamızdı.
Çok çok şey borçluyuz ona.
Hep ‘EVLAT’ dedi.
Bizim için onun sözünün üzerine söz asla olamazdı...
Olmadı da.
Mavi gözler.
Keskin bakışlar.
Yürüyünce sallanan duvarlar.
Cesur bir yürek.
Kimseye eğilmeyen.
Kimseye bükülmeyen.
Kimseye eyvallah demeyen.
Kimseye minnet etmeyen.
Gözünü asla budaktan esirgemeyen.
Doğru bildiğini yapmaktan asla çekinmeyen.
Dik yaşayan.
Karizmatik.
Ve cesur bir lider.
Efsaneyi bugün ölümünün birinci yıl dönümünde özlemle anıyoruz.
Spordan...
Siyasete...
İş dünyasından...
Yardım kuruluşlarına kadar her yerde ilklere imza attı...
Tarih gerçekleri yazar demişler.
O bu ülkede silinmez bir tarih yazdı..
Trabzonspor için maddi ve manevi her şeyini ortaya koydu.
Kulübün beş kuruş geliri yokken, uzun yıllar kendi cebinden Trabzonspor’u tek başına sırtladı.
Hamilik yaptı.
Düşünün.
Trabzonspor’a başkan olduğunda, ilk yönetim kurulu toplantısında “Kulübün kimlere ne kadar borcu var” diye sorduğunda aldığı yüksek borç miktarını bir kalemde silen çeki yazdığında, dönemin mali saymanı baygınlık geçirdi.
Şaka değil gerçek!
Hiçbir kulübün cesaret edip elini cüzdanına atmadığı bir dönemde “Kendi cebinden para verip” Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’ni Türk futboluna ve Trabzonspor’a kazandırdı.
İstanbul kulüplerine karşı masaya yumruğunu vurarak, Trabzonspor’un 4. büyük olduğunu kabul ettirip, havuzdan eşit para alınmasını sağladı.
Trabzonspor’a unutulmaz, efsane futbolcular kazandırdı.
Şampiyonluklar yaşattı, kupalar kaldırttı. Spor Bakanlığı döneminde siyasete (kendi iktidarına) futboldan elini çektirecek kadar keskin bir bakanlık yaptı..
Devrim yapan bakan oldu.. Bütün federasyonlara özerklik getirerek damgasını vurdu.
Anadolu kulüplerini havuz sistemine dahil ederek rahatlattı.
Hangi iş olursa olsun lafının üzerine laf söyletmedi.
Türk iş dünyasında yıllarca Türkiye vergi rekortmeni oldu.. Ülkenin bazı yerlerinde okullar, dershaneler yaptırdı..
Hayır kurumlarına büyük destekler verdi.
Nice yardıma muhtaç insanlara maaş bağlayıp, nice öğrencilere burs verip okuttu.
Sanat dünyasında Anadolu’dan gelen yeni isimlerin elinden tuttu.
Say say bitmez.
Kapısını çalanı boş gönderdiğini hiç görmedim…
Düşünün.
Trabzonspor’a yönetici olarak hizmetler yapsın diye iş verdiği arkadaşları oldu!
Türkiye’nin her bir köşesinde büyük bir saygınlığı oldu. TBMM’de onun bakanlığı unutulmadı.
Bir arkadaşı anlatmıştı.
“Uzun yıllar sonra TBMM’de bir arkadaşımı ziyarete gelmişti.
Koridorda yürürken onu gördüm.
Adeta koridor bir sağa bir sola deprem gibi sallanıyor gibi hissettim..”
Çok çok özel bir adamdı Mehmet Ali Yılmaz. Ardından söylenenleri bir kez daha gururla duyuyoruz.
“Şimdi anlatalım” diyenlerin, Mehmet Ali Yılmaz’ın bu vatan için yaptıklarını deşifre edercesine dile getirmesi karşısında ona hayranlığımız bir kat daha artıyor.
O sadece bir iş insanı, sadece bir siyasetçi, sadece Türk sporunun duayeni olmadı, bu vatan, bu devlet için bir gizli kahraman da oldu.
Bu devletin Aksaçlısı, gizli kahramanlarından biri olduğunu duymak daha da gurur verici.
Azerbaycan’ın unutulmaz lideri Elçibey’e sonsuz destek vermiş.
Mehmet Ali Yılmaz yüzde yüz yerli, yüzde yüz milli devlet aklı ile ölümsüzlüğü doyasıya yaşayan bir gizli kahraman olurken Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyete bağlılığı hep ilke edinmiş.
Yani.
Bu ülkede nesli tükenen büyük bir değerin aramızdan ayrılışının bugün birinci yıl dönümü.
Özlüyoruz.
Ne mutlu bizlere ki onun yanında büyüdük onun yanında bir duruşa sahip olduk!
RUHUN ŞAD.
MEKANI CENNET OLSUN.
DÜNYA VAR OLDUKÇA,
ALL A H ÖMÜR VERDiĞİ MÜDDETÇE
ONU HEP YAŞAYACAĞIZ.
VE YAŞATACAĞIZ